Pazar, Ocak 17, 2010

SEÇİMLER VE ŞİKE

29 MART 2009 KURTULUŞ VEYA YOK OLUŞUN MİLADIDIR…-1-

Madem ki seçimlerde ilk hedefimiz hepinizin bildiği gibi (3 K) dır ve bu kez mutlaka başarmak istiyoruz , o halde bu günden tezi yok her türlü kırgınlığı bir tarafa bırakarak CHP.’ye özellikle üç ilde başarısı için var gücümüzle destek olmalıyız..Nasıl mı? Siteleri aktif şekilde kullanıp halkı doğrularla buluşturarak, daha evvel ki seçimlerde yapılan hilenin tekrarlamaması için iş bölümü halinde takip ve kontrol mekanizmasını devreye sokarak…


Malumunuz mühimmat( bilgi, belge vb.) vardı , silahı ( siteler) da bulduk geriye halkın öğrenmek istediği gerçekleri , bilgi ve belgeleri internet üzerinden halkımıza duyurmak kalıyor..


Haydi aydınlığı hayal edenler görev başına..Eğer bu kez de güven duyup oy verdiklerimizin seçimlere asılmadığına , kısacası oyununa gelirsek karanlıkta yaşama mahkum oluruz..Zira bu seçim hayat mebat meselesidir..
***
Hepinizin bildiği gibi 29 Ocak 2009 tarihinde İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleşen oturumda , Başbakan RTE.‘in diplomatik teamüllere riayet etmeden dünyaya verdiği korkutucu mesajlar ,bizleri ümitlendirmiş olabilir ve fakat aynı zamanda bir ihtimaldir ki, işbirlikçilerle yapılan danışıklı dövüş de olabilir..Her ihtimali düşünmeliyiz.. O nedenle olaya sevinmedenönce daha bir temkinli ve teyakkuzla yaklaşmalıyız....


Yapılacak yerel seçimde dikkatli davranır , denetleme ve değerlendirme mekanizmasını devreye sokar ve aydınlık seçim startını verebilirsek özellikle üç metropolde(KKK) Atatürk’ün partisinin seçimden başarıyla çıkması sağlanabilir..


Değerli dost ve silah arkadaşlarım, dünyada yaşanan son olaylara bakıldığında insanlığın; savaşlarla bunaldığına , terörle ve acımasızca yapılan katliamlarla kan ve göz yaşı içinde bırakıldığına ve yaşanamaz bir hayata layık görüldüğüne şahit olunur....


Hukuksal ve demokratik yollarla yapıldığında ülkelerin önünü açacak olan seçimlere, yaşadığımız dönem içinde akıl almaz hile hurda karıştırılması nedeniyle , sonuçta akıl tutulmasına uğradığımızı hepiniz biliyorsunuz..


Bu nedenledir ki, özellikle iktidara gelebilmek için dönen dolaplar hakkında halkımızı uyarmadıkça, huzurlu ve güvenli yaşamı sağlayan kuralları hayata geçirmedikçe ve bilinçli şekilde uygulatamadıkça ülke insanımızın akıbeti hüsranla noktalanacak gibi görülüyor..


Dikkat ederseniz sıkça kara tablo çizerek seçimin ne kadar önemli olduğunu sizlere belirtmeye çalışıyorum....


Özellikle muhalefettekilerce yerel seçimde ilk hedef (3 K) başarı ile ele geçirilirse , ikinci hedef Genel Seçimlerde başarıyı yakalamak olacaktır..Ha onu nasıl başaracağız? Genel seçim kurallarını demokratik kurallarla bütünleştirecek şekilde sil baştan düzenleyerek…Hedefimiz; bildiğimiz , güvendiğimiz genç ve dinamik insanları yukarıya taşıyacak sistemi getirmektir..

Kısacası büyük beyinler sistemin insanlara yaraşır şekilde tespiti ve devreye sokulmasında görev alır.. O Nedenle İsmini Ezberlediklerimiz , Ya Bu Son Görevi Yapacak , Ya Bu Son Görevi Yapacaktır…Örneğin Seçim sistemi, Partiler Yasası mutlaka günün şartlarına göre külliyen insanlığın ufkunu açacak şekilde yenilenmelidir. Başarıyı yakalamamız için aşağıda açıklanan tedbirler alınırsa arzulanan hedeflere ulaşılır diye değerlendirmekteyim. Türkiye’sine gönülden bağlı ve fakat
döndürülen Bizans dolaplarından haberi olmayan tüm vatandaşlarımızı uyarmak,bilgilendirmek en önemli vazifemiz olmalıdır.


Yine kısa bir süre önce Cem Yılmaz'ın eseri olan AROG filmine gittiğimde , arada gösterilen ‘Vali’ filminin fragmanında (tamamlanmamış filmden kısa görüntü) Ülkemizin önemli İl ve İlçelerinde üstün başarı ile Kaymakamlık ve Valilik yapan, Vatan sevgisi ve dürüst çalışmalarıyla Dünya’da bile ün yapmış Sayın Recep YAZICIOĞLU ‘un ölümünü konu alan filmden bazı kesitler gösterime sunulmaktaydı..


Filmin tanıtımında bir şey çok dikkatimi çekmişti.. Siz saygıdeğer dostlarımla paylaşmanın faydalı olacağı inancındayım.. Ne diyor filmde bizden olmayan bir ajan, “ Siz Türklerin en beğendiğim özelliğiniz ne biliyor musunuz? Yapılanı çok çabuk unutuyorsunuz..” İşte burada bir nokta koyup teferruatlı düşünmemiz gerekiyor..


Ajan tarafından dile getirilen tespite rağmen üzerimizde oynanan oyunların farkında olunmaması nedeniyle 2002 seçimlerinde 10 milyon seçmen oyunu kullanamamış ve bu nedenle de Türk halkı , 6 yıldır akıllara durgunluk verecek kirliliklerle , vatana ihanetlerle,yolsuzluklarla , hırsızlıklarla ve çarpık kadrolaşmalarla baş başa bırakılmıştır...Bu çarpık ve bir o kadar da tehlike arz eden gidişe son verilmediği takdirde,Emperyalist güçlerin hedefi olan “bağımsız yaşama son” politikası maalesef istemediğimiz halde gerçekleşecek gibi görülmektedir..


Halbuki, zamanında atalarımız vatan savunmasında şehit düşerken, yaralanıp sakat kalırken, biz torunlarını huzur ve güven altında yaşatmak adına ne büyük fedakarlıkları göğüslemişlerdi.. Bu ahvalde bizlere düşen görev; olacak torunlarımızın istikbali için bu uğurda canını veren atalarımızın kemiklerini sızlatmamak adına amansızca mücadele vermek olmalıdır...


Bu nedenledir ki,ülkesini ve insanını sevenler olarak görev anlayışımız ;“önümüze çıkan zorlukların başarılması ve fakat ele geçirilmesi imkansız engellerin ise zaman alacağı” prensibi üzerine inşa edilmiştir ve edilmeye devam edilmelidir!!


Etrafta 22 Temmuz seçimlerinin ardından çok konuşulan bir konu da seçimlerde hile mi yapıldı sorusu olmuştur.. "Evet yapılan seçimde küresel gücün desteğinde hile yapılmıştır" dersek , yalan bilgilendirme yapmadığımızı kanıtlayacak önemli belge ve teknik bulgulara rastlandığı görülür..


Şimdi sizlerle , kısaca bilgi sayar ortamında yapılan seçimlerde dönen dolapları,istemediklerimizin iktidara nasıl taşındığını ,dünya devi tarafından kimlere muhalefet görevinin verildiğini irdelemeye çalışalım..


Bildiğiniz gibi 2002 yılında yapılan seçimde Recep Tayip Erdoğan, ceza evi mahkumiyeti nedeniyle seçimlere katılamamıştır. Bir bakıyorsunuz gizli bir gücün aldığı kararla , Ana Muhalefet Lideri olan Deniz Baykal önce RTE.’ı millet vekili yapıyor , daha sonra da Başbakanlık kapılarını açıyor..


Çok ilginç değil mi dostlarım… Durun daha bitmedi, 2002 ve 2007 seçimlerinde hile yapıldığı ayan beyan ortada iken olayın üzerine gitmeyen kim olmuştur?..
Tabii ki Ana Muhalefet lideri Deniz Baykal..
Ülkenin ufkunu açacak , ilerlemesini sağlayacak olan Partiler Yasası İle Seçim yasasında değişiklik yapacaklarının teminatını verenler acaba neden görevlerini yerine getirmeyerek ülkenin karanlığa sürüklenmesine sebep olmuşlardır hiç düşündünüz mü?
                                                   ***
Gelin şimdi de Sayın Celal Çalış'ın 15.03.2008 de İzmir de kaleme aldığı aşağıdaki "Olacak seçimler konusunda Türk vatandaşı olarak neleri dikkate almamız gerekir?" konulu   yazısını satır satır okuyarak ,seçim haritasının tehlikelerle dolu yollarında biraz  gezinelim ve dikkatle  düşünerek ,seçimlerde şikeyi çözme başarısını gösteren diğer Avrupa ve Asya ülkelerinde olduğu gibi önlemleri zamanında alalım.. Bu yöntemle de istediğimiz insanları bizler seçebilelim...







SEÇİMLERDEKİ TEKNOLOJİK HİLE NASIL YAPILDI/YAPILACAK!


Bu ülkenin aydınlık insanları ışığı bazen çok geç görüyor. Aydınlık olmasından mıdır bilinmez? "Biz hep çok biliriz, bilmediğimizi de görmezden geliriz" düşüncesi de bunda etken. Bu kadar bilgisayar ve elektronikçi yetiştirdi bu ülke, hepsi de aydınlık. Bir düzine fakülte var bu alanlarda hepsi de konunun uzmanı ve bu SEÇSİS'in ne olduğunu biliyor. Eminim bu fakültedekilerin en az yarısı ellerinden aydınlık gazeteleri, ağızlarından aydınlık fikirleri düşürmüyorlardır.
SEÇSİS'i yazanlar yazdı da onlar neden susuyor. Korkunun ecele faydası yok ki.
Ben de bir şeyler yazmıştım bu konuda ve bir şeyler de yapmıştım, yazıda yer verdim. Kişisel sitemde yayınladığım yazıyı aşağıya aktarıyorum.


6 milyon hayali seçmen var ya, bana kalırsa SEÇSİS sisteminin teknik alanı dışına çıkma ihtiyacından doğmakta.. Yani durum öyle kötü ki, SEÇSİS bile kurtarmayacak, ek olarak klasik usulden destek yapılacak.


Ey CHP, MHP hala nasıl oluyor da bu şartlarda biz seçime katılıyoruz diyemiyorsunuz. Bal gibi hayali nüfus ve seçmen var, üstelik 6 milyon ve siyaset suskun. Ne siyaseti, kimin siyaseti bu?


http://www.guncel. biz/gorus/ secimhile. htm


SEÇİMLER, HİLE, BİLGİSAYAR VE BİLGİÇALAR...


22 Temmuz seçimlerinin ardından çok konuşulan bir konu da seçimlerde hile mi yapıldı sorusu idi. Bu sorunun siyasi açıdan cevabı elbette evettir.
Sadece kömür dağıtımı bile açık bir siyasi hiledir. Ama buradaki asıl konumuz teknik hileler.


Türkiye'de ilk kez 22 Temmuz seçimlerimde % 100 bilgisayar yazılımı kullanılmıştır. Bu yazılımı da içeren projenin adı SEÇSİS'tir. Ayrıntılı bilgi http://www.ysk. gov.tr/ adresinde mevcuttur. 22 Temmuz sonrası, hile tartışmaları nedeniyle, sitedeki SEÇSİS bilgilerinde değişiklik yapılmış, hile iddialarına cevap verilircesine ayrıntılı açıklamalar konulmuştur.


Bilgisayar konusuna tam vakıf olmayanlar açısından basitçe açıklayayım;YSK merkezine kurulu ana bilgisayara SEÇSİS yazılımı yüklüdür ve bu ana bilgisayar, tüm il ve ilçe seçim kurullarında kurulu yerel bilgisayarlara bağlıdır.
Buna ağ-network denir.


Her makineden yapılan işlem ve kayıt, bu yazılım tarafından anında işlenerek sonuçlar ana bilgisayarda toplanır ve istenen bilgiler toplu olarak elde edilir.


Sandık Kurullarında oyların sayılıp sonuçların elle yazıldığı tutanaklar, İlçe Seçim Kurulundaki bilgisayarda yüklü SEÇSİS yazılımı üzerindeki tutanağa geçirilir.
(bakınız YSK 2007/765 sayılı genelge www.ysk.gov. tr ).
Bundan sonraki aşamalarda İlçe Seçim Kurulu tutanak toplamlarını İl Seçim Kuruluna ve İl Seçim Kurulu da YSK'ya SEÇSİS üzerinden bildirir. Bu ağ ortamı dış müdahalelere karşı güvenlik donanımları ve yazılımları ile korunmaya çalışılır.


SEÇSİS projesinde kullanılan veritabanı (bilgilerin toplandığı yer) yazılımı Java teknolojisi destekli Oracle'dir. Yazılım güvenliği açısından bakıldığında, Oracle ciddi ve bu konudaki en büyük şirket ise de, açıkları mevcuttur ve Oracle, Microsoft'tan sonra ikinci büyük ABD yazılım firmasıdır
(bakınız: http://tr.wikipedia .org/wiki/ Oracle ). Oracle'ın güvenlik açığı seviyesi, kurulduğu işletim sistemine göre değişir
(bakınız : http://security. metu.edu. tr/belge. php?oracle. html).


SEÇSİS projesinde işletim sistemi olarak, merkezde Unix-linux ve ilçelerde ise Windows XP yüklü İntel işlemcili bilgisayarlar kullanılmıştır (www.ysk.gov. tr).
Linux-unix sistemler açık kaynak kodlu olup güvenlik açısından bugün en güvenli sistemlerdendir. Ancak tek başlarına değil, diğer yazılım ve donanımlarla birlikte kullanıldığında.


Oysa, YSK, il ve ilçe seçim kurullarında bulunan Windows işletim sistemleri CİA destekli, Bill Gates mamulü en büyük "bilgi çalar" sistemdir ve


5-6 yıldan beri Avrupa ülkelerinde ve bir çok büyük ülkede devlet kurumlarında kullanımı yasaklanmış ve linux sistemlere geçilmiş, Microsoft bunun üzerine kısmi kaynak kodunu vererek satış yapmak zorunda kalmıştır. (Almanya'da, ABD tarafından askeri sırların bu sistemle transfer edildiği yıllar önce tespit edildiğinden).


Windows işletim sistemleri ve bu sistem üzerine kurulu ağ ortamları yıllardır çoluk çocuk denecek "hackerler" tarafından bile delik deşik edilmektedir
(Ayrıntılar ve hack raporları için bakınız http://tr.zone- h.org/component/ option,com_ attacks/Itemid, 17/).


SEÇSİS projesinde omurga ve portal anahtarı, portal güvenlik duvarı, portal saldırı tespit ve korunma sistemi, portal yük dengeleyici olarak "Cisco" güvenlik ürünleri kullanıldığı YSK sitesinde bilgi olarak yer almaktadır.


CİSCO sistem bir ABD firmasınındır. CİSCO sistemin güvenlik durumu hakkında Google'de "cisco hack" olarak arama yaparsanız CİSCO güvenlik sistemlerinin nasıl hack edileceğine ve güvenlik açıklarına dair çok sayıda makale ve yazı bulabilirsiniz.


Yani, SEÇSİS sistemi veritabanı, işletim sistemi, yazılım ve güvenlik olarak tamamen ABD teknolojisinin elindedir ve zaten hem bu nedenle, hem de bilgisayar teknolojisinin niteliği gereği sisteme her an dışarıdan müdahale edilebilmesi mümkündür. Müdahale yapılırsa hile yapılması da teknik olarak mümkündür. Ancak bunu ispat etmeden hile yapılmıştır demek hukuken mümkün değildir.


Bu konuda İ.Ü. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğ.Gör. Doç.Dr. Ümit SAYIN'ın makalesinde ilginç bilgi ve tespitler yer almaktadır (http://www.kuvayimi lliye.net/ yazar.php? id=1928).


Benzer bilgisayar destekli seçim sistemi ABD seçimlerinde de kullanılmış ve bazı bölgelerde seçimlerde hile tespit edilmiştir.


ÇOK ÖNEMLİ! YUNANİSTAN seçimlerinde de benzer bir yazılım kullanılmak istenmişse de ABD seçimleri örnek gösterilerek yapılan yoğun baskı sonucu kullanılmaktan vazgeçilmiştir.


Ancak bizde maşallah!!"aslan sosyal demokratlarımız" ipli milliyetçilerimiz" ne bu sistemle ilgili tek laf etmişler ne de sandık tutanaklarının fiili tespitini yaptırmışlardır.


Çünkü bilgisayar üzerinde yapılacak hilenin tek tespit yolu, tüm seçim tutanaklarını elde bulundurmak ve tutanaklardaki sonuçları YSK'in açıkladığı SEÇSİS sistemden alınan sandık sonuçlarıyla karşılaştırmaktır.


Peki, SEÇSİS sistemde hile yapmak mümkün müdür? Bu sorunun cevabı, anahtarı emanet ettiğimiz bekçi evi soyar mı sorusunun cevabı ile aynıdır.


DİKKAT!..SEÇSİS sistemin tüm anahtarları, yukarıda açıklandığı gibi ABD'nin elindedir. Cevabı mutlaka bulmuşsunuzdur. Bu soruyu ABD bizim müttefikimizdir diyenlere sorarsanız; Haşa ABD hile yapar mı derlerse şaşmamak gerek.


Bana sorarsanız; bu sistemde hile yapmayan ya akılsızdır, ya saftır ya da dört dörtlük müttefik ve namusludur. Ya da hileye gerek kalmamıştır da yapılmamıştır.


Bir hile senaryosunu hemen kurarsak; sandık tutanakları İlçe Seçim Kurulunda bilgisayara işlendikten sonra, ya da işlenirken bir minik programcık sisteme dalış yapıp, (A) sütunundaki (X) partisinin oy rakamları toplamını % 20 arttırıp, (B) ve (C) sütunlarındaki (Y) ve (Z) partilerinin oy rakamları toplamını % 10'ar düşürürse, tuşa basıp genel toplam alındığında bu müdahalenin tespiti mümkün olabilir mi?
Olur, ama sadece o ilçedeki tüm sandık sonuçlarını elle tek tek sayıp toplarsanız.
Aksi halde, itiraz süresi sonunda, bilgisayar tuşuna basılarak alınan rakam resmi seçim sonucu haline gelir.


Bu bilgilerle, İzmir Cumhuriyet Mitingindeki verileri ve İzmir 22 Temmuz seçim sonuçlarını karşılaştırdığımızda benim aklım karışmaktadır. Muhalif basına göre bile mitinge katılım sayısı 1 milyonun üzerinde olmuştur. 1-1,5 milyon arasında rakamlar söylenmiştir. Alan hesabı yapıldığında, bizim tespitimize göre mitinge en az 1,3 milyon civarında katılım olmuştur. MHP parti olarak mitinge katılmamıştır. Miting tamamen AKP karşıtı olarak gerçekleşmiş, bizzat katıldığım mitingde, diğer mitinglerdeki gibi AKP aleyhine sürekli sloganlar atılmış ve konuşmalar yapılmıştır. İzdiham derecesinde sıcak ve kalabalıkta bir AKP'linin bu çileyi çekmesi bile düşünülemez. Yani katılımcıların tamamı AKP karşıtı vatandaşlar ve üstelik o çileyi çekecek kadar AKP'ye hasım olanlardır.


Yani 1,3 milyon AKP karşıtı mitingde toplanmıştır. Sadece Karşıyaka'dan deniz yolu ile taşınan ve resmi verilere dayanan yolcu sayısı 200 bin olarak açıklanmıştır. Diğer illerden gelenler 250 bin kişiyi geçmemiştir ve bu sayı düşülüp, mitinge gelemeyen AKP karşıtı diğer "gavur" İzmirli yaşlılar, korkak ve ürkekler, hasta ve engelliler, alana giremeyen ve gelip de dönenler ve diğer muhalif partililer hesaba katıldığında, MHP hariç (kişisel katılımlar az da olsa olmuştur) İzmir'de AKP karşıtı en az 1,5 milyon seçmenin var olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Oysa 22 Temmuz seçimlerinde AKP ve Bağımsızlar dışında kalan tüm partilerin (MHP dahil) oylarının toplamı 1,3 milyonda kalmıştır. AKP ve Bağımsızların oy toplamı ise 713 bin olmuştur. Öyleyse en azından kalan 200 bin İzmirli ya hem mitinge gelmiş, AKP'ye vermiş veriştirmiş ve rahatladığından siniri geçip!! AKP'ye oy vermiştir, ya oy kullanmamıştır, ya da bu oylar bir şekilde uçmuştur???


Kim bilir, belki de bu AKP karşıtları oy kullanmış ama bu oylar sanal seçim sisteminde, diyelim ki yanlış tuşa basıldığından, AKP'nin hanesine şıp diye geçivermiştir.


İnsanoğlu işte, hayal kurmadan duramıyor diyenler olabilir, ama aptalca durmaktan daha iyidir hayal kurmak. Hayal mi bilmem ama, bu konuda son söyleyeceğim şudur; Kendime göre bir hile doğrulaması yapmak için, Anayasa Referandumundan 15 gün önce bilgi edinme kanununa göre YSK'ye bizzat faks ile gönderdiğim, sandık tutanaklarını video ile kayıt altına aldığımda bunu sandık sonuçlarına yapacağım itirazlarda delil sayıp saymayacakları konulu dilekçeme cevap verilmemiş ve YSK Anayasa Referandum sonuçlarını hala sandıklar itibariyle açıklamamıştır.


Yani hile doğrulama hayalim!! suya düşürülmüştür. Oysa 22 Temmuz seçimlerinde 15 gün içinde tüm sonuçlar sandıklar itibariyle İnternet sitesinden yayınlanmış ve halen da sitede mevcut bulunmaktadır. Halbuki ne hırs ve merakla sandık bölgemdeki okula gidip, kendi sandığımın başında sonuna kadar beklemiş ve hem bu sandığın hem de diğer tüm sandıkların sonuçlarını video ile kaydedip saat 17.30 itibariyle kesin (hile iddiasız) sonucu alıp ilan da etmiştim.


YSK' in sandıklar itibariyle sonuçları yayınlamasını hala dört gözle beklemekteyim. Yasal itiraz süreleri geçmiş ve referandum hukuken kesinleşmiş de olsa...


Hile iddiasız, bilgiçalarsız, "onların” dediği gibi "açık", "şeffaf", "hesap verebilir" bir seçim, yargı ve yönetim dileğiyle.
                                                                     Celal ÇALIŞ İzmir, 15.03.2008



SEÇİMLERDE HİLE NASIL YAPILIYOR!!
http://www.guncel.biz/gorus/secimhile.htm http://tr.wikipedia.org/wiki/Oracle http://security.metu.edu.tr/belge.php?oracle.html http://www.kuvayimilliye.net/yazar.php?id=1928 Aşağıdaki link'i takip ederek duyurunun tamamını görebilirsiniz:
http://www.toplumsa lbilinc.org/ forum/index. php?topic= 4033.00
                                                                        Celal ÇALIŞ İzmir, 15.03.2008
                                                        ****



Umarım tüm dünya ülkelerinde küresel gücün çevirdiği dolaplarla yapılan seçim sonuçları gözünüzün önündedir.. ( Türkiye, İtalya,Yunanistan Ukrayna, Gürcistan , Irak, vb.)

Özlem duyduğumuz bir partiye huzur , emniyet ve güvenle oy verebilmemizin yollarını gösteren her kim olursa olsun, mutlaka önerilerine kulak vermeliyiz..

Sonuç olarak ,umarım Ülkemizde demokratik kurallarla yapılacak seçimlerle, ruhumuzu ve önümüzü aydınlatacakların bizleri yönetme imkanı bulunur diyorum..
En derin sevgi ve saygılarımı sunarım....

Hepinize hayal ettiğiniz bir Türkiye diliyorum..
01 haziran 2007
Fevzi MORAY İzmir…
Dostlarım, yukarıda açıklananları okuyan herkesin ,gizli emellerine her geçen gün biraz daha yaklaşmakta olan AB-D ile savaş verildiğini kesinlikle unutmamalıdır.. Uyarılar pas geçilir ve önlem alınmazsa başımıza geleceklerden şikayetçi olmaya hakkımız kalmayacak ve korkarım ki, kaldıysa güven duyulan bir veya iki kale de düşecektir.

Pazar, Ocak 03, 2010

GERÇEKLERİ GÖREBİLMEK KURTULUŞTUR!....

Değerli dost ve silah arkadaşlarım, gerçek Mustafa Kemal ATATÜRK sevdalıları , son zamanlarda bazı yazar ve çizerlerin güncel yaşanmışlıkları, eskiden uygulanan stratejilere bina ederek sunduğuna şahit olmaktayız..

Bu vesileyle özellikle www.asahaber.gen.tr ve bünyesinde bulunan sitelerde Sayın Yılmaz DİKBAŞ’ın “Kürt açılımı 1-2” adlı yazıları vatanperver insanımızı oldukça etkilemiştir..

Sayın DİKBAŞ’ın ilerlemiş yaşına rağmen vatansever olarak dile getirdiklerine saygı duymakla birlikte, hedef kitleyi istemeyerek de olsa yanlış yönlendirmekte olduğunu belirtmeliyim...

Çünkü, bu ve buna benzer açıklamalar, istemesek de gerçek hedefi gözden kaçırmamıza neden olabilir..

Bu sitelerde yazılarından ziyadesiyle istifade ettiğim sevgili dostlarım , ülkemizin aklı selim kişilerce yönetilmesinden yana olduğunuzu biliyorum..

Türk milletinin bağrından çıkmış kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin cengaver mensupları, sevgili dostlarım , uzatmadan konuya dönmek gerekirse Sayın Dikbaş’ın aşağıdaki sitede “Kürt Açılımı-1- 2” adlı yazısı yayınlanmaktadır..
Okumak için lütfen tıklayınız..
Link: http://www.ulusunsesi.net/modules.php?name=Kose_Yazilari&file=yazi_oku&sid=491

Sayın DİKBAŞ , yazısının bir yerinde ;

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün bundan doksan küsur yıl önce cereyan eden muharebe şartlarını dikkate alarak dile getirdiği:


“Eğer size Türk ulusunun yenildiği söylenirse, inanmayınız !..
Yenilen komutanlardır ! .. Biz Türkler, yenilmedik!, yüksek komutanlarımız yenildiler !” tespitini , günün şartlarına taşıyarak yaşanan başarısızlıkları , Türk Silahlı Kuvvetlerine ve onun bağrından çıkan komuta kademesiyle ilişkilendirmesi kanımca talihsiz ve zamansız bir beyan olmuştur..

Günümüzde ülkelerin Milli Güç Unsurlarından (MGU) yalnız biri olan Silahlı Kuvvetlerinin güçlü olmasıyla başarılı olunması, müracaat edilmesi söz konusu olmayan taktik BİR kural olarak tarih sayfalarında kalmıştır..
Ekonomisi , Teknolojik atılımları , Eğitim sistemi, Adalet ve sağlık kurumu çökertilmiş bir ülkenin bağımsızlından nasıl söz edemiyorsak, Silahlı Kuvvetleri güçlü olan bir ülkenin de başarılı olacağından söz etmek abesle iştigal etmek olur..

Ancak Türk Milletine mahsus olan bir husus vardır ki, bağrından çıkardığı Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü; düşmana korku saçmakta ve emellerine ulaşmalarına engel olmaktadır..

Değerli dostlar, ülkemiz hakkında emelleri değişmeyen iç ve dış mihraklar yakın tarihimizde T.S.K' i yıpratmak , görevini yapamaz ("Ülke'yi, içten ve dıştan gelecek saldırılara karşı koruma ve kollama") hale getirmek için amansızca mücadele vermektedir..
Unutmamalıyız ki tarihte 16 Türk devleti, içte çıkarılan isyanlara karşı mücadele verecek olan Emniyet ve Jandarma teşkilatının görev yapamaz hale getirilmesinin bir sonucu olarak yıkılmıştır..

Ülkede Emniyet ve Asayişi sağlayacak kuruluşlar görev yapamayacak şekilde yıpratılınca bu görevi kim yapacaktır?
Her zaman olduğu gibi tabii ki Türk Silahlı Kuvvetleri…
Biraz hatırlayalım isterseniz..
Bir yerde yangın çıktı , deprem oldu , köylerde hastalara(insan ve hayvan) bakılması gerekiyor, okulların onarımı, elektrik ve suyun köylere götürülmesi, hülasa canlının ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet söz konusu olduğunda “gel Silahlı Kuvvetler…”

Ancak tarihimiz tetkik edildiğinde , görevi olmayan konularda bile yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen Türk Silahlı Kuvvetlerine böylesine yüklenmek , yapması beklenen asli görevlerinde zafiyete sebep olmaz mı?..

Değerli dostlar yukarıda tecelli eden görevlendirmelerin biraz insafsızca olduğunu en az benim kadar sizlerde bilmektesiniz..
Bu görevleri yapması gerekenler nerededirler??
Yoklar, zira Silahlı Kuvvetler hariç, diğer hayati kurumlar görev yapamaz hale getirilmiş , adeta iflas ettirilmiştir!!

Bu gün gurur duyulan ve etkin gücü ile tüm dış dünyayı tedirgin eden , dostlara huzur ve güven veren bir Silahlı Kuvvetlerimiz vardır.
Yıpratmak adına üzerinde baskı kurulan ve fakat çevrilen tüm dolaplara rağmen ayakta dimdik kalmayı başarabilen Silahlı Gücümüzle iftihar etmekten başka ne yapılabilir ki…
Ülkenin itibarını yüceltmek için mücadele veren , düşmanın kısa süre de emellerine ulaşma azmini kırabilen Silahlı Kuvvetlerimizi kimse görev yapamaz hale getiremeyecektir.. Hayallerini gerçekleştireceklerini sananlar, ideallerine hiç bir zaman da ulaşamayacağını çok iyi bilmelidirler..

Sonuç olarak:  Bugün dimdik ayakta kalabiliyor ve ileriye ümitle bakabiliyorsak ,Türk Silahlı Kuvvetleri’ne borçluyuz..O nedenledir ki Ey! yıpratıcı kalem kullananlar!?; Vatan uğruna ölümü göze alabilecek insanları ve O insanları  kazananları alt edemeyeceksiniz..
O fedakar ve yürekli insanlar ile akılcı mücadele etmeyi prensip edinmiş, daha da önemlisi Türk Milletinin bağrından çıkmış güzide kurumu kesinlikle yıpratamayacaksınız..

Zira yıpratılmaya çalışılan T.S.K; son 30 yılda dünyanın en İtibarlı, Bilgili, Donanımlı, ayrıca yurt savunması ile ilgili olarak kendisine tevcih edilecek her türlü görevi eksiksiz yerine getirebilecek imkan ve kabiliyete sahip hale gelmiştir.
“Bu tablo da Emperyalist güçleri ve içimizdeki vatan hainlerini son derece rahatsız etmektedir.”
En derin sevgi ve saygılarımla
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALBAY
24 Ekim 2009

Cumartesi, Ocak 02, 2010

YENİ YILDAN UMUTLUYUM DOSTLARIM. Fevzi MORAY

Sevgili dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım, bu yıl da geçen yıllarda olduğu gibi sıkıntıların ve acıların yüreklere kazındığı bir yıl oldu.

Terör ve terörizm kendini hissettirdi.. İnsanlıktan nasibini almamış vicdansız mahluklar suçsuz ve günahsız insanları acımasızca katlediyor... Demokrasinin güvencesi olan Adalet , ağır yara aldı ve kan kaybediyor.. Elini kolunu sallayarak dışarıda gezmesi gereken masum insanların içeri atıldığı , içerde olması gereken canilerin ise dışarıda fink attığı bir yıl oldu, bu yıl...
Kısacası bizleri yönettiğini sananlar kanunları, çıkarları doğrultusunda uygulayarak sosyal hukuk sistemini adeta çiğnediler..

Emniyet örgütümüz tarihinde görülmedik kadar iktidar yanlısı olarak teşkil ediliyor.Bu arada hepimizin gözünün önünde, medar-ı iftiharımız olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz “DÜŞMAN” ilan edilerek akıl alamaz uygulamalara maruz bırakılıyor. Vatanını ve Türk askerini gönülden destekleyen emniyet örgütü elemanları bir bir ayıklandı.. İktidarın emrinde olan Polisin ,100000 olan mevcudu yandaş alımlarla, 200000’e çıkarılıyor..
Şimdi de ağır silahlarla donatılarak güya hududun korunmasını üsleneceği gündeme taşınıyor.. Kimin İçin Ve Ne Maksatla?!.

Personel, silah ve teçhizat noksanlığı olduğu için mi bütün bu senaryolar hazırlanıyor?..
Bir ülkenin Emniyeti, Adaleti, Eğitim Ordusu iktidarın esiri edilmişse bu ülkelerin demokratik, Laik ve sosyal hukuk devleti olması mümkün müdür?

Her geçen gün Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin yok edilmeye çalışıldığı ve Teokratik rejimin ayak sesleri hissedilmiyor mu??..Bu güne kadar içte çıkarılan isyanları bastırması gereken ve İç İşleri Bakanlığına bağlı olarak çalışan Emniyet ve Jandarma teşkilatı gerçek anlamda vatan ve milletin çıkarına neden görevini yapamıyor biliyor musunuz? Dış Güçlerin ve Siyasi iktidarın esiri durumuna sokulduğu için sevgili dostlar…

Çünkü Küresel Jandarma, Demokratik havayı teneffüs eden ülkelerin huzurlu ve netice de başarılı olacağını da çok iyi biliyor....

Peki başarılı olmasını İster mi? Asla!...
Çünkü tek kutuplu dünyaya hakim olmanın şartı, diktatörlerle yönetilen ülkeler oluşturmaktır..Örnek mi isteniyor? O kadar çok ki, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franko, SSCB. ‘de Stalin, Yugoslavya’da Tito, İran’da Humeyni, Irak’ta Saddam Hüseyin , Türkiye’yi söylemeye gerek var mı?....

Dünyanın neresinde , ülkeyi dıştan gelen tehlikelere karşı korumak maksadıyla polisin ağır silahlarla donatıldığı görülmüştür?..

Gizli gizli çalışanlar, ses getiren en güçlü ordular sıralamasında en başlarda yerini alan Silahlı Kuvvetlerimizin karşısına , kirli entrikalarla Polis teşkilatının alternatif güç olarak çıkarıldığını görmediğimizi mi sanıyorlar?..

Yaptığı yayınlar ve kaleme aldığı yazılarla şimdiye kadar 40 defa içeriye alınması gereken Sayın Emin Çölaşan için de bir şeyler söylenmesi gerekiyor. Yazılarını okumaktan zevk aldığım ve ülkesini sevdiğine inandığım Çölaşan’a bu iktidarın neden bir şey yapmadığını hep düşünür dururum..Şimdi de yeni ve fakat tehlikeli bir görev üslendiği görülüyor..

Sessiz kaldığı nedeniyle Türk askerini ağır şekilde eleştirmekten geri kalmıyor.. Böylesine güçlü Türk askerinin görevlerini hatırlatmak sivillerin haddine düşmez.. Hele hele, bütün kamu oyunun ilgisini çeken biri olarak mektupla uyarıda bulunması ve kalem kullandığı sözcü gazetesinde dile getirmesi bana göre son derece sakıncalı olmuştur....

Sayın Çölaşan ağır dille tenkit ettiği Türk Askerini Patagonya ordusu mu zannediyor? Kaldı ki o ordu, neyi , nerede ve ne zaman yapacağını çok iyi bilir..
Tenkit edenler , görevlerini hatırlatmaya çalışanlar önce , ayakta kalmayı başarmış tek kalemiz olan Silahlı Kuvvetlerimizin dünya ile savaş verdiğini akıllarından çıkarmasınlar.."Kodum mu oturturum” devri çok eskilerde kalmıştır..

Malumunuz , dıştan planlı ve içten takviyeli unsurlarla! medar-ı iftiharımız TSK, uzun bir süredir, yıpratılmakta ve yıpratılmaya amansızca devam edilmektedir..Varlığımızı ve bağımsızlığımızı borçlu olduğumuz askerimize kimlerin köstek olduğu da çok iyi biliniyor.Çünkü o muhteşem Ordu , akılcı uygulamalarla , yapılanların üstesinden gelebilecek kadar da güçlüdür..

Bir taraftan Küresel Güçlerin , bir taraftan zekasını kötü yönde kullanan içimizdekilerin! ve son olarak da satın alınmış bir bölüm medya kurumunun yoğun baskılarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bu savaştan (Psikolojik/ Asimetrik) başarıyla çıkacaktır..

Askerimizi yıpratamayacağını anlayanlar (!?) ise böyle giderse kendi iplerini kendileri çekecektir.. Ve yakındır dostlar yakın..

Ben, 2010 ve sonraki yılların Türkiye’nin ve onun bağrından çıkan Türk askerinin lehine sonuçlanacağı yıllar olacağına , ülkemize , huzur ve barışı getireceğine adım gibi inanıyorum..

Türkiye'mizi karanlığa sürükleyenlere acıyor ve Allah akıl fikir versin diyorum..

Kusura bakmayınız dostlarım, önce karanlık bir tablo çizdim.. Ama inanıyorum ki önümüzdeki yıl daha aydınlık olacaktır..Zira kolay değildir 86 yıldır ayakta kalan Türkiye Cumhuriyetini bir çırpıda yok etmek..
Türkiye Cumhuriyeti ne İran’dır, ne Afganistan ve ne de başka bir ülke..

Karşılarında dünyayı dize getirmiş kahraman Türk ulusu ( hepsi askerdir)vardır..

Son olarak bir hususu belirtmek istiyorum..

Dünyanın en tehlikeli ve korkulan gücü, ÖLÜMÜ GÖZE ALAN İNSANDIR.. O da bizde çok vardır…

Bu duygularla hepinizin yeni yılını tekrar kutluyorum..Yeni yılınızın ruhunuzu ışıklandırması ve ümitlerinizi yeşertmesi dileğiyle esen ve sevgiyle kalınız.

Sizleri seven kardeşleriniz Nermin ve Fevzi MORAY