Perşembe, Mart 03, 2011

Dünyanın yıkamadığı Silahlı Kuvvetlerimiz yıkılırsa (!?....)

Dünyanın yıkamadığı Silahlı Kuvvetlerimiz yıkılırsa (!?....)


Sevgili dost ve silah arkadaşlarım vatanımızın bağrından çıkmış kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak adına ağza alınmayacak söylemler, akıl tutulması yaşatacak eylemler her geçen gün pervasızca sürdürülmektedir.
Diğer uluslara korku yaşatan “ordu +millet” birlikteliğinden rahatsız olanların tuzağına bu kez maalesef içimizdekilerde (!?) düşmüşlerdir.   Şu günlerde yoğunluk kazanan askeri yıpratma faaliyetleri kimyamızı bozmuş, ruh halimizi tahrip etmeyi sürdürmektedir.. Bu nedenledir ki bir zamanlar kaleme aldığım yazımı, güncelliğini koruduğu nedeniyle tekrar siz vatanseverlerle paylaşmayı önemli bir görev saydım.
Saygılarımla. 03Mart 2011- İZMİR
Fevzi MORAY                      



ASKER VE ASKER ÇOCUĞU OLMAK.
Önce askerin görevleri konusunda bilmemiz gereken bir ilkeyi açıklamalıyım.
Asker; savaşmayı öğrenir, öğretir ve öğrendiklerini hayata geçirir.

***Türkiye Cumhuriyet’inde asker ve asker çocuğu olmak en kutsal görevi yerine getirmekle eş değerdir.
Aşağıdaki yaşanmışlıkları açtığımızda ne kadar meşakkatli görevi yerine getirdiğimizi siz değerli ve kadirşinas dostlarımın takdirine sunuyorum.

***Memleketi ,Türkiye Cumhuriyetinin her köşesidir.
Bu meslekte ayağını basmadığın yer üzerinde ahkam kesme imkanın olamaz. Nobel ödüllü O. Pamuk”un “ Kar” adlı eseri buna çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. Kitaplarda yazılanlara mahkum kalanlara, yaşanmamışlıklar üzerine kitap yazanlara, ne kadar güven duyulur ki?.
Şahsımla ilgili vereceğim örnekler ; kutsal görevi özveri ile yapan askerimizin ve asker evlatlarının yaşadığı gerçeklerdir. Ve bunu da açıklamaktan gurur duymakla birlikte , esas görevi olanların görevlerini yapmanın burukluğunu yaşadığımı da belirtmek isterim(!?)



*** Türkiye’nin en ücra köşelerinde hayatı idame ettirmek, mahrumiyeti yaşamak , geriden gelenlere ilkelliği yaşatmamanın yollarını tespit etmek ve hayata geçirmek demektir, asker ve asker çocuğu olmak. (görevi olmadığı halde)
Kimin görevi idi dersiniz? Bölgede yangın çıktığında , tabii afetlere maruz kalındığında ilk müdahale eden acaba, kim olmaktadır? Tabii ki, asker olmaktadır dediğinizi işitir gibiyim. Zira bu tespiti onaylamanıza o kadar ihtiyacımız var ki!.. Vatanın kurtarılmasında ve bizlerin huzur ve güven içerisinde yaşamasında, diğer yörelerdeki insanımız kadar büyük emekleri yadsınamayan doğulu ve güney doğulu insanımız, acaba neden memleketlerini terk edip, büyük şehirlere göç etmek durumunda bırakılmıştır? Bu önemli konulara çözüm bulacakların, zamanında asli görevlerini bir tarafa bırakarak , geri kalmamızı hızlandırıcı ne gibi uygulamaları gerçekleştirdiğini hiç düşündünüz mü?

Halkın hiç güven duymadığı kurum olan “siyasetçileri” başımızda görmek istemediğimiz halde, neden bizi yönettiklerini düşündünüz mü hiç ? Ülkenin ufkunu açacak, kalkınmasını sağlayacak, her sorunun çözümünü iyi bilmelerine rağmen , dokunulmazlıkların kaldırılması, seçim ve partiler yasasının değiştirmesi gibi vaatlerle başa geçenlerin daha sonraları verilen sözleri tutmamalarını henüz unutmadık ve unutmayacağımız ve unutturmayacağımız da bilinmelidir. Dolayısıyla sakın (!) ,istemediğimiz halde bizi yönettiğini sananlar yapılanları bilmediğimizi sanmasınlar.

Kürt, Türk, Çerkez, Laz ve benzeri ayrımı yapmadan insanlara yaklaşıp dertlerine derman olacaklar , neden görevlerini yapmayarak, bu güzelim insanları ve kıymetli(verimli) toprakları, akbabaların (!) ellerine teslim ederler anlamak zordur!

***Mesleğimiz; vatan sevgisinin aileden ön planda tutulduğu, baba hasretiyle büyüyen çocuklarımızın babalık görevlerinin, annelerce yerine getirildiği, kutsal bir meslektir.
Benimle konuşma imkanı bulamayan kızımın , 1980’li yıllarda istikbalini etkileyecek, belki de ruhsal çöküntü yaşamasını tetikleyecek olan “Anne, ben burada yeni arkadaşlar edindim okulumu,öğretmenlerimi çok seviyorum. Yoksa yine tayinimiz mi çıkacak?” çekincesini , ancak emekli olduğum 1999 yılından sonra duymuştum. Neler hissettiğimi açıklamaya gerek var mıdır?
Yine devlet memurlarının terör nedeniyle gitmekten çekindiği, öğrenim seviyesi itibarıyla lisenin dahi bulunmadığı, Türkiye’nin en ücra köşelerinde görev yaparken, kızım , İstanbul’da okumak durumunda kalınca , bizlerin anne ve babaları olarak hangi ruh halini yaşadığımızı düşünebiliyor musunuz?

Ancak mektuplaşarak irtibat kurabildiğim kızım, mektubunun bir yerinde, “Terör belasının yüksek yoğunlukta yaşandığı bir dönemde , hayatı idame ettirme güçlükleri nedeniyle insanların istifa edip gitmediği, yoğun savaşların verildiği bölgeye, hiç tereddüt etmeden gittin. Bu nedenle seninle iftihar ediyorum. Bende burada anne ve baba hasreti çekmek pahasına, sizleri mahcup etmeden var gücümle çalışıp başarılı olacağımın sözünü veriyorum” ifadesi beni hayata bağlamakla kalmamış, aynı zamanda var olan gücüme güç katmıştır.

Tarif etmeye çalıştığım böylesine ürpertici ortamda, bizleri ayakta tutan ve verilen savaşta başarılı olmamızı sağlayan, ne paradır ne de pul! Başarılarımızı olumlu yönde etkileyen tek şey!!ruhumuzu okşayan bir çift sözdür söz!!!
*** Kaybettiğimiz o muhteşem insan ve toprakları kazanmaktır, asker ve asker çocuğu olmak.
80 Km sorumluluk sahasında sayısız köy, kasaba,mezraların elektriği, suyu, yolu, insan ve hayvanlarının sağlığı, okulların onarımı asker eşlerinden öğretmenlik yapacakların görevlendirilmesinin kim tarafından yapıldığını düşünürsünüz? Zamanında bilinçli olarak hizmet götürülmeyerek ihmal edilen insanlarımızı kaybedildikten sonra mı devlet erkanının aklı başına geliyor?

Aklı başına gelse ve görevine yönelse iyi..Sizlere başımdan geçen enteresan bir olayı anlatmalıyım..Zamanında esas görevi olanlara (TEK-DSİ-TCK) garnizon komutanı olarak görevlerini yapmaları konusunda ricada bulunduğumda yetkililerin talepleri son derece ilginç , düşündürücü ve acı vericidir..

“Komutanım, hizmet verirken siz emniyetimizi sağlamadığınız takdirde bizi öldürürler.”

İlgililerin son sözü, gizli tutulan tüm gerçekleri ortaya çıkarmak açısından önemlidir sevgili dostlarım.

En derin sevgi ve saygılarımla.
Fevzi MORAY
E.P.KD. Albay