Cumartesi, Aralık 24, 2011

ASKER SEVGİSİNDEN KORKMAYINIZ..

 ASKER SEVGİSİNDEN KORKMAYIN-- Armağan Kuloğlu..

Türk Ordusu ile Türk Milleti arasında geleneksel ve güçlü bir bağ bulunmakta, Türk Milleti ordusunu sevmekte ve ona güvenmektedir. Ancak son yıllarda bu bağın koparılması, ona karşı olan sevginin aşındırılması ve her fırsatta onun itibarsızlaştırılması için yoğun bir psikolojik operasyon gerçekleştirilmiştir. Bunun gerekçesi olarak da, var olduğu ileri sürülen askeri vesayetin sona erdirilmesinin amaçlandığı çeşitli platformlarda dile getirilmiştir.

Durum böyle olmakla beraber bunun askeri vesayetin sonlandırılmasının yanında, bazı düşüncelerin önünde engel olarak nitelendirilen TSK’nın etkisizleştirilmesinin ve geçmişle hesaplaşmanın bir neticesi olduğuna ilişkin bir algılamanın bulunduğu da düşünülmelidir. Ayrıca uygulama sürecinde dozajın ayarlanamadığı, bunun da TSK’nın ve ona güvenen Türk Milletinin moral ve motivasyonunu etkilediği de dikkate alınmalıdır. Her ne sebeple olursa olsun hiç kimsenin, kendi silahlı kuvvetlerini rakip veya düşman olarak nitelendirmesinin mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle, gelişmelerin ortaya çıkarabileceği ülke aleyhindeki durumlardan kaçınılmasının ve olumsuzluk yaratacak durumların önlenmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

***
Geçen hafta TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında bölücü siyaset yapan bir siyasi partinin sözcüsü, konuşması sırasında orada bulunan generallerin olduğu tarafa dönmüş ve onlara hitaben uygunsuz sözler sarf etmiştir. Esas itibariyle bu esef verici ifadeler, sadece orada bulunan generallere değil, onların nezdinde TSK’ya karşı sarf edilmiş sözlerdir. Oradaki korgeneral rütbesindeki müsteşar ve onunla birlikte olan diğer generaller, MSB bütçesinin görüşülmesi esnasında, Milli Savunma Bakanı’na müşavirlik yapmak üzere, bizzat bakanın yanında bulunmasını istediği ilgili personeldir.       

Gerçekleşen olay, TSK’dan rahatsız olan bir kesimin, yukarıda ifade etmeye çalıştığım hatalı yaklaşımların sonucunda elde ettiği cesaretle gerçekleştirdiği vahim bir durumdur. Hatalı yaklaşımların yarattığı ortamı ve generallerin bütçe görüşmeleri nedeniyle TBMM’de bulunmalarını fırsat bilen bu zihniyet, Yüce Mecliste ve Türk Milleti’nin gözü önünde TSK’ya hakaret etmiştir.

Konuşmacı, kabul edilemez bu davranış biçimini, bölücü düşüncesinin ön plana çıkması sonucunda, ortamın yarattığı fırsattan da istifade ederek ortaya koymuştur.  Kendisi gibi düşünenler bu durumdan memnundur. Ancak oturumdaki diğer üyelerin bu duruma tepki vermemesi dikkat çekicidir. Özellikle Milli Savunma Bakanı’nın, oraya getirmiş olduğu en yakın maiyetine ve onların nezdinde TSK’ya karşı sarf edilen sözlere karşılık vermemesi ve onları korumaması yadırganmıştır. Orada bulunan generallerin de bakandan, usulü çerçevesinde, bu yönde bir talepte bulunmamasına da bir anlam verilememiştir.

İktidarıyla muhalefetiyle, görüşmelerde hazır bulunan bütün milletvekilinin bu duruma sessiz kalmaları üzüntü vericidir. Bu tepkisizliğin, beklenmedik bir şekilde cereyan eden olayın yarattığı şaşkınlıktan dolayı meydana gelen bir akıl tutulmasının sonucunda mı gerçekleştiği, yoksa olayın tasvip edilmesi anlamını mı taşıdığı anlaşılamamıştır.

***
Diğer bir konu da, her yıl Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişi münasebetiyle düzenlenmekte olan etkinliklerden biri olan ve Harbiyelilerin de yer aldığı Garnizon Koşusu’na, Ankara Valiliği’nce, geleneksel güzergâhın tahsis edilmemesidir. Geçen sene ilk defa, trafiği aksattığı ve vatandaşı sıkıntıya soktuğu gerekçesiyle bu koşuya müsaade edilmemiştir. Bu yıl da aynı gerekçeyle izin verilmeyeceği basında çıkmıştır. Geçen sene Valiliğin, halkın talep etmesi halinde konunun yeniden değerlendirilebileceğine ilişkin beyanı da yine basında yer almıştır.

Trafik çok çeşitli gerekçelerle sıkıntıya sokulurken, böyle geleneksellik kazanmış etkinliklere müsaade edilmemesi, uygun bir yaklaşım olarak algılanmamaktadır. Halkın askeri ve Harbiyeliyi gördüğü zaman onu alkışlamasından, ona sevgi göstermesinden çekinilmemelidir. Aksine bundan gurur duyulmalıdır. Milletin ordusuyla övünmesine, sevgisini tazelemesine vesile olan böyle olaylar, başka gerekçelerle önlenmemelidir. Bir vatandaş olarak zaman varken bunun bir kere daha değerlendirilmesini ve bu gururun yaşanmasına imkân tanınmasını dilerim.

***
Geçtiğimiz günlerde 1920’de kurulan ve o yıldan beri meclis dış güvenliği görevini yürüten TBMM Muhafız Taburu da meclisten ayrılmıştır. Meclisin önünden geçerken dikkatimizi çeken, Dolmabahçe ve Anıtkabirde de görev ifa eden Mehmetçiğin, o asil duruşundan memnun olanlar ve gurur duyanlar olduğu gibi, ondan rahatsız olanlar veya böyle bir uygulamayı gereksiz görenler de olabilir. Yeni uygulamayı çok beğenenler de bulanabilir. Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Ancak asker sevgisinden korkulmamasını, ülkemizin güvenliği sağlayan bu kuruma sevgi ve muhabbetle yaklaşılmasını ve milli değerlere karşı duyarlı olunmasını temenni ediyorum.

24 Aralık 2011

Perşembe, Aralık 08, 2011

(….) YENİ YIL YAKLAŞIRKEN TÜRKİYE. F.MORAY

(….) YENİ YIL YAKLAŞIRKEN  TÜRKİYE. F.MORAY                
Sevgili dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım, maalesef  bu yılda   sıkıntıların  ve acıların yüreklere kazındığı , ümitlerin  kırıldığı   bir yıl oldu.  Gücümüzü hiç kimsenin  kıramayacağı, mücadelemize kimsenin  engel  olamayacağı  günleri arar hale geldik. 
Terör  gündemden hiç  düşmedi  ve  artarak devam ediyor.  Eli kanlı vatansız  caniler,   pervasızca  eylemlerini artırdılar. Kuzu postuna bürünmüş  içimizdeki   kurtlar(!) emperyalistlerden  aldıkları güvenceyle masum insanımızın  canını   acımasızca  alıyorlar.  Terörizmin  kanlı sayfalarına bir yenisini  vahşice kazımaya da korkusuzca devam ediyorlar.   
Demokrasinin  güvencesi olan  Adalet , bu yılda çok ağır yara aldı ve  kan kaybediyor. Örnek  olarak,  aşağıdaki  değerlerin (kahramanlar, vatanseverlerÜlkesine ve Türk insanına gönül verenler)   hapiste  iken kaleme aldıkları içimizi acıtan  kitapları verilebilir.
Mustafa Balbay :  ( Zulümdar,  Zulümname, Zulümhane )  
Tuncay Özkan :  ( Zorbalığın Pençesinde, Hapishanede yatacaklara öğütler)
Kahraman Emekli Gazi Üsteğmen ,  aynı zamanda Avukat olan  Serdar Öztürk :  ( AKP ve Gülen’i Kurtarma Planı) 
 E. Albay H.Atilla Uğur :   ( Abdullah Öcalan’ı nasıl sorguladım.)
                                                      ****
Gazi Üsteğmen Serdar Öztürkün  , Mustafa Balbay’ın  ve Tuncay Özkan’ın “adaletin bu mu ey Türk yargısı  ?” dedirtecek  örneklerle dolu olan  kitaplarını öncelikle okumanızı öneririm.
Hele  suçunu bilmeden dört yıldır  tutuklu olan Tuncay Özkan’ın  “Hapishanede yatacaklara öğütler” adlı kitabı ,  suçu sabit olup ömür boyu hapse mahkum  edilen   Robert  Stroud’ın (Alkatraz Kuşçusu)  çektiklerine  ve  hapishane icraatlarına  taş çıkartacak niteliktedir.  Öncelikle  okunmalıdır derim.  Zira   bu kitap ,  suçlu, suçsuz hapsedilecekler  için   mükemmel  öğütlerle doludur.
Yine   içimizi karartan ,  ümidimizi  kıran hazin gerçeklere  dönecek olursak , bu  yıl;  elini kolunu sallayarak  başları dik,  mağrur şekilde dışarıda gezmesi  gereken  masum insanların içeriye atılmaya devam edildiği   bir yıl oldu.  Hapsolması  gereken  caniler ise  birilerinin (!)  desteğiyle dışarıda fink atmaya  devam ettiler!.
Kısacası ,  yasalar adalet  kurumu  ve  insani duygular  hiçe sayılarak  uygulandı..
                                                                          ***
 Emniyet örgütümüz; tarihinde görülmedik  kadar iktidar tarafından zapt-u rapta alındı. Vatanını   seven ve Türk askerini  gönülden destekleyen  Emniyet  Örgütü  Mensupları  ise, mesleklerinden uzaklaştırıldı. , Direnenler ve gerçekleri kaleme alanlar ise hapse atıldı.  Bu aralar   İktidarın  emrinde  ve    Okyanus ötesinin yakın markajında olan  Polisin ,   her geçen  gün artırılan  mevcudunu (!)   önemle ve kuşkuyla dikkatinize sunmak isterim.
                                                                           ***
Yine hepimizin gözünün  önünde,  medar-ı iftiharımız olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz  “Düşman”  ilan edilerek ,  içler acıtan ,  alışık olmadık   uygulamalara  maruz  bırakıldı.
Asli görevleri  göz ardı edilen ve  ağır silahlarla donatılan  emniyet örgütümüz , kahraman askerimizin  asli görevlerine soyunduruldu.  Hayret ve esef vericidir
Polis  Örgütünün ,  acemisi olduğu   muharebe görevlerine  yönlendirilmesinin  son derece manidar ve  bir o kadar da tehlikelerle dolu olduğunu  Türk Milletinin  engin görüşlerine sunarım.. 
Acaba! Kahraman  Türk askerinin ,  kendisine verilecek görevleri yapamayacağı düşünülerek mi Türk polisi  güçlü ,  nüfuslu  ve  ehliyetli (!) kılınıyor? İnsan bu işin altında başka hesaplar olmasın diye düşünmeden edemiyor!
Bir ülkenin Emniyeti, Adaleti, Eğitim Ordusu iktidarın esiri edilmişse  o  ülkelerin demokratik, Laik ve sosyal hukuk devleti olması  ve KALKINMASI mümkün müdür?

 Dostlar maalesef  her geçen gün  Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin  yok edilmeye çalışıldığı  talihsiz bir dönemden geçiyoruz.  Malumunuz ,  yurt içinde asli görevleri ; halkın huzur ve güvenliğini  sağlamak olan   Emniyet  ve Jandarma teşkilatımız   İçişleri Bakanlığına bağlıdır.  Kendimize sormamız gereken soru şudur? 
Polis örgütümüz,  görevi yapamaz seviyede olduğu için mi   sürekli takviye ediliyor?..
Uzun yıllar sıkıyönetim dönemlerinde Polislerle çalışan bir asker olarak  Donanımlı , Eğitim seviyesi mükemmel ( 200000 mevcutlu tüm personel yüksek eğitim , öğretim düzeyinde) Emniyet örgütümüzün   başarısızlığının tek sebebi nedir dersiniz.
Bana göre  asli görevlerini yapamaz hale gelişinin tek nedeni  , Siyasi İktidarın esiri durumuna sokulmasıdır.
Üzerine basa basa belirttiğim  bu tespitimin altında  tecrübenin yattığını  lütfen biliniz sevgili dostlarım. 
 Son genelkurmay açıklamasına göre bu gün TSK ‘da bulunan personel mevcudu  720000’dir.  Bunun %20’si komuta kademesidir, kalan %80’i ise Mehmetçiktir. Bu %80’in okuma ve kültür seviyesindeki çarpıklık  irdelendiğinde    inanınız akıl tutulması yaşarsınız. Askere alınanların  okuma düzeyi (!) , esrarkeş, hırsız, vasıfsız, katil, ırz düşmanı vb. nitelikte oluşu askere alınmasında engel teşkil etmez.
Hazin tabloyu  bilmem anlatabildim mi?....
Bu haliyle bile dünyanın en etkin silahlı gücü olduğuna göre bu başarısının altında Komuta Kademesinin;  İKTİDARLARIN ESİRİ  olmaması  ve   akılcı, bilinçli ve  özveriyle çalışması yatar…
Başka mukayeseye gerek var mıdır?...
Hal böyleyken eğitim düzeyi  son derece  yüksek  olan  Polis Teşkilatının güçlü kılınmasının altında ,  Türk askeri ile polis teşkilatının    karşı karşıya getirilmesi hedeflenmesin sakın!...
Askerimizi tenkit eden ve   görevlerini hatırlatmaya çalışanlar , önce , ayakta kalmayı başarmış tek kalemiz olan Silahlı Kuvvetlerimizin dünya ile savaş verdiğini akıllarından çıkarmasınlar.
Ben, 2012  ve sonrasının  Türkiye’nin ve onun bağrından çıkan Türk askerinin lehine sonuçlanacağına inanıyorum. Allah’ın  ben ve benim gibi düşünenleri mahcup etmeyeceğine yürekten inanıyorum..
Son olarak bir hususu belirtmek istiyorum..  
Sözün bittiği yerdeyiz dostlarım.  Artık az yazıp çok mücadele verme zamanıdır…
Önümüzdeki yıllar umutlarımızın, hayallerimizin  gerçekleşeceği yıllar olsun.
Sevgiyle ve esen kalınız..02 Aralık 2011 İZMİR….
 Fevzi MORAY
 E.P.KD.ALBAY