Pazar, Mart 15, 2015

                               MUHALEFET MİLLET VEKİLLERİNE DUYURUM!
Değerli Muhalefet millet vekilleri ve bir elin parmaklarından az kalan  sevgili gazeteci yazarlar, önce lütfedip aşağıdaki  Cumhuriyet Paneli etkinliğine  dair yazımı okur musunuz?
Zira 24 OCAK  2013 Perşembe günü saat 1430’da Narlıdere Atatürk Kültür merkezinde yapılan  demokrasi paneline  iştirak ettim. 

Bu  etkinlikte yine ümitle  doldum, yine heyecanlandım ve  yine yüreklendim. Beni   tanıdığınızı  ümit etmek istiyorum.  Çünkü bu güne kadar kaleme aldıklarımı sizlerle bir şekilde paylaşmaktayım. iktidar partisi, yazdıklarıma  duyarlılık gösterip cevap veriyor ve fakat   sizlere gönderdiklerimi sanki suya yazıyorum.   Hayrettir ki; tık yoktur  siz muhalefet millet vekillerinden ..

Sevgili muhalefet partisi milletvekilleri, bu  kahpe mücadelenin  adı Psikolojik harp/ Asimetrik savaştır. Bu savaşın silahı da kalemdir, medya etkinliğidir, sinemadır, televizyondur ,  dur oğlu durdur..

Bir ümittir diye yine  yazmaya devam edeceğim sizlere.

Ulu Önderim Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün  kurduğu ve  zamanında bu ülkenin kalkınmasına kendini adamış bir  partinin fedakar bekçisi olduğumu özellikle biliniz isterim.
Sizlere oy veren ve fakat verdiğine pişman olan bizler zannetmeyin ki çantada kekliğiz. Artık elimizdeki kalemle (silah)  gerçek habere susamış vatan evlatlarını uyandırıyoruz. O nedenle  lütfen aklınızı başınıza alınız efendiler.

Bu dünya coğrafyasında ;  başarıları  ile tarih sayfalarını onurlandıran  ve  tüm aleme  olumlu yönde emsal teşkil eden,  tarihi  çok zengin, şerefli  bir Türkiye vardır. Aşağıdaki  önemli isteğim eğer seçimden önce yerine getirilmezse artık kimseye oyum yoktur benim ve  benim gibi nice uyandırılmış  vatanseverlerin.

Unutmayın ki, geçersiz oylar  cılız bir muhalefet , daha güçlü  bir İktidar (AKP) demektir  bu sistem ile gidildiğinde SEÇİME! 

 Ancak son 11 yılda gerçekleşen  ne kadar seçim ve referandum yapıldıysa   önce seçimlere  sarılıp heyecanlanıyoruz , sevinç ve ümit doluyoruz ve fakat seçimlerin bitiminden asgari 20 dakika sonra  televizyon ekranlarından  sonuçlar  açıklanmaya başladığında  verilen emeklerin karşılıksız kaldığını  ve  hayal kırıklığı yaşadığımızı , kahrolduğumuzu bilin içindir bu yazdıklarım. Şimdilerde   o  mahşer kalabalığı   oluşturan  Tuncay Özkan'lar  da olmadığına göre  elimizi şakağımıza götürmek durumundayız..

Ben; Okuyan, düşünen ve  bozuk sistemin değişmesi için yıllardır kafa yoran   Ulu Önderim Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün  kurduğu Laik, Demokratik ve sosyal hukuk devletinden Cumhuriyet rejimi- yana  bir vatandaşım. 
   
Hayal kırıklığı yaşadığım üç seçim ile ilgili olarak sizlere  zamanında  naçizane  hüzün ve endişe  dolu fikirlerimi yazmıştım.  Amerika'nın bilgisayar hilesi olarak da kabul edilen  ve  artık yalnız Türkiye tarafından  uygulanan “ SEÇSİS”  sistemiyle ilgili endişemi bir kağıda yazdım.   Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun   Narlıdere AKM 'de daha henüz CHP lideri olmadan önce yaptığı  söyleşide kendisine ilettim.  Ne dese beğenirsiniz? Verdiği  aşağıdaki cevap,  çok manidar ve  bir o kadar da tehlikelerle doludur..
“Sandıklara hakim olunursa İzmir'deki seçim neticeleri neyse Türkiye bazında da  aynı netice alınır..”

“UNUTULMASIN Kİ İZMİR TÜRKİYE DEĞİLDİR.” Bu sözüme lütfen önem veriniz efendiler. Ben yıllarca bu ülkeye , yurdun her yöresinde  43 yıl itibari hizmet veren emekli Albayım. Yöre halkını çok iyi tanırım. Oralarda seçimlerin nasıl despotça yapıldığını,  eskilerde ağaların, şimdilerde ise teröristlerin halkı nasıl baskı altına alarak  seçimlerin seyrine  yön verdiğine yakinen şahit  olmuş bir vatandaşım..

Yine  unutmayınız ki  bizlere, siz liderlerin- Demireller, Ecevitler, Türkeşler, Çillerler vb. - isimlerini  ezberletenler emperyalist kan emicilerdir..   Demek istediğim şudur. Ülkemizde iktidarın ve muhalefetin liderlerini küresel  devin belirlediğini  artık sağır sultan bile anlamaya başlamıştır. 
Siz millet vekillerinin kim olacağını da bu çarpık  Oligarşik  düzende başınızdaki Parti  liderleri belirliyor. Var mı itirazınız efendim?. Bu uygulamanın demokrasiyle uzaktan yakından bir ilgisi var mıdır?
                                                      **
Şimdi sizlere soruyorum. Amerika'nın tuzaklarla dolu- BİLGİSAYAR HİLELİ  SEÇSİS olgusunu değiştirmediğiniz takdirde inanınız ki, iktidar olma şansınız hiç olmayacaktır..

Üç seçimden sonra da  bu iktidarın  tekrar en az %50-60  ile  başa  geçeceğinden sakın şüpheniz olmasın.

Sizleri tenzih ederim  ama dışarıyla iş birliği halinde olan tuzu kuru  bazı vekillerin   ülkeyi terk edip gidebileceği yer olabilir,  ancak biz vatanseverlerin  bu ülkeyi terk etme lüksü yoktur. Söylediklerimi dikkate almadığınızda   bilin ki Türkiye Cumhuriyeti  sizlerin katkılarıyla parçalanacaktır.

Bu vebalin altından kalkılamaz.
                                          ***

Simdi de sözüm ; millet vekillerini ikna edecek ve bir elin  parmaklarından az kalan vatan ve millet sever gazeteci yazarlar içindir..

Zira sizlere son  derece iş düştüğünü belirtmek isterim.. SEÇSİS  olgusunun  tehlikelerle ve tuzaklarla dolu olduğuna dair   sayısız yazılar  kaleme alanların içinde olduğumu biliniz.  İleriyi görmek için kain olmak  gerekmiyor. 
VATANI SEVMEK ,  TARİHİ VE TARİHİN  TEKERRÜR EDECEĞİNİ BİLMEK YETERLİDİR SANIRIM. ÇOK ZEKİ  OLAN LİDERLERİN ZEKALARINI NASIL KÖTÜ YÖNDE KULLANARAK ÜLKELERİNİ ÇIKMAZA SOKTUĞUYLA DOLUDUR TARİH SAYFALARI..
HOŞÇA KALINIZ EFENDİLER.
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALBAY


Simdi de sözüm ;




Salı, Mart 03, 2015

 2008’DE KALEME ALDIĞIM HOCALI VAHŞETİ..                              
 EK-1 : ERMENİLERİN  HOCALI   KATLİAMI : 26 Şubat 1992                                                                         

Yalan yanlış yazılan tarihi doğrulayabilmek adına  yaptığım araştırmalar ve edindiğim bilgi ve tecrübeler ışığında  kaleme aldıklarımı sizlerle paylaşmak bana huzur verecektir.

Ermeniler tarafından 26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan'ın Hocalı mevkinde Azeri soydaşlarımıza yapılan  tescillenmiş katliamın On altıncı  yıl anma töreninde ( yani 26 Şubat 2008 )  bazı satılmış kışkırtıcılar küresel güçlerden aldığı destekle tarihi saptırmanın , insanlığı  aldatmanın  amansız takipçisi durumundalar.

Bu nedenle de hafızalarda henüz tazeliğini kaybetmemiş Hocalı katliamının   Ankara’da yapılan 16'ncı   yıl anma törenine konuşmacı olarak katılan  Ulusal Güvenlik Strateji Araştırma Merkezi Başkanı  Sayın Ali Külebi,  gerçekleri  açıklama hakkı  dahi verilmeden dışarıya çıkarılmıştır..    
Bilindiği  gibi,  1900’lu yılların başından itibaren emperyalist güçler Afrika, Asya ve Avrupa'yı da içine alan “Dünya hakimiyeti” uğruna  masum insanlara  acımasızca katliam yapmayı sürdürmektedir. 
"Gerçek tarih sayfaları   insanlığı hiçe sayan vahşetlerle doludur.."

Daha evvel  sizlerle paylaşmama rağmen , bilgilerinizi canlı tutmak  ve günün konusu olması nedeniyle  Azeri soydaşlarımıza yapılan insanlık dışı vahşeti bilgilerinize sunuyorum..
En derin saygılarımla..
                                                              
Fevzi Moray             26/Şubat /2008 İZMİR
                      
                          
HOCALI KATLİAMI
Yer: Azerbaycan, Hocalı mevki 
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına  dikilmiş   olan iki Ermeni yazı tura atıyordu.
Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta   Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan  duymuşlardı.
  
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın   görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu.   Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...   Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik   tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri  elindeki demir parayı havaya attı:

Akçik, manç?.. (Kızmı, oğlan mı?)   -Akçik  (Kız)
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki  kasatura   ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan   bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.

Tun  şahetsar,ınger (Sen kazandın,yoldaş) 
Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana: (Ben  kazandım ama   bu bebek nasıl beslenecek?)
Mayrigı bedge gişdatsine (Annesi besleyecek elbette)
Bunun  üzerine   daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği   annesinin göğsüne yapıştırdı:
Mayrig yerahayin zizdur (Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalının başka bir semtinde tek kale futbol  maçı   hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği  yapmışlar,   top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup  getirdiklerinde   ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
 -Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek...   (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı  anda   çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü...   Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk    başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay Hocalıda bundan çok değil yalnızca  16 yıl önce  yaşandı.
Her iki olay da Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat  şahit   olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.
                                                      ***

Ne yazık ki 26 Şubat 1992  günü   binlerce Azeri  soydaşımız  türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir.  Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik ve yıkım olmuştur.  

Türkiye'de  büyük bir dehşet uyandıran  katliam görüntüleri  TRT aracılığı ile dünya insanlığına duyurulmuştu. 
Bütün   olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times  belgelemiştir. 

26   Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı  kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki   366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalıya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize  alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı   kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen   kesildi.
Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni  askerleri,   çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı zalimce   katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalıda dehşet verici   olaylar yaşandı.

Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ   olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve Tıbbî    deneylere tabi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. 
Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını   kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini   yüzdüler.
Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı   kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.

Peki neydi bu düşmanlık?   Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin  12 ili yer almaktayken,  Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları   içindeki Ağrı Dağı'nın resmi  gösterilirken , Ermenistan Millî Marşı'nda    'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için  ölün,öldürün'  mesajı verilmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yoktur  sanırım.

Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalıya, eski Sovyet  İttifakı   Silahlı Kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Silahlı   Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan   Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.
56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur. Bu alçak  saldırıda   487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri  kalan    nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın   tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha  kurtulamamıştır. 

 Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı .  Fakat katliam sonrası Hocalıya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının   abartmadığını kısa sürede anladılar. 

Hocalıda katliam bölgesini  gezen    Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında   söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
'Pek çok savaş   hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalıdaki  gibi   bir vahşete umarım kimse tanık olmaz'
  
Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti;   Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan  denilen   kirli katilden başkası değildi.

Yaptığı terör faaliyetlerinin  oranı   nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert   Koçaryan,  20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu.  Karabağ'da  barış   istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen   Levon Ter Petrosyan ( bu zatı , 1991-1993’lü   yıllarda  geniş çaptı Ermeni-Türk hudut protokollerinde görme imkanı buldum F.Moray)  istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan   boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna, 'Hocalı Katliamı baş sorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.
Ermeniler Türk hamile    kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile  doldurup ,  küçük Türk kızlarına da tecavüz edip   öldürmüşlerdi.

Katliamın boyutunu ;  “Büyük Ermenistan” idealinin  ideologlarından biri olan  ve Hocalı soykırımına bizzat iştirak eden Zori Balayan’ın  kitabında yazdıklarından anlıyoruz.
        
Hala İnterpol tarafından  kırmızı bültenle aranan  Zori Balayan, 1996’da  yayınlanan “Ruhumuzun canlanması” adlı kitabında Hocalı soykırımını haklı göstermeye çalışarak, yaptıkları soykırımı şöyle anlatıyor:

 “Biz , arkadaşımız Xaçatur'la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Xaçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra bu 13 yaşındaki Türk’e,  onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından, sinesinden ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğun  yedi dakika sonra kan kaybından dünyası değişti. İlk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim, buna göre de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelere göre kendimi rahatsız hissetmedim.
Ama ruhum , halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı.  Xaçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türkü ; aynı kökten olan itlere attı. Akşam ayni şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Xaçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer  askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915'nci yılda ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalıyı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”
   
Hocalı'da Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı hayata geçirdiği soykırımın delillerini kendi kitabında övünerek sıralayan Zori Balayan her bir Ermeni’nin bu hareketten iftihar etmesi, gurur duyması gerektiğini söylüyor.
   
Ermenilerin Hocalı'da soykırımı gerçekleştirdiklerini, insanlığa karşı cinayet işlediklerini itiraf eden, onaylayan bu fikirler,  Zori Balayan’ın 1996   yılında yayınlanmış “Ruhumuzun canlanması” adlı kitabının 260-262'ınci sayfalarında yer almaktadır.
  
   
ABD Kongresi'nin Uluslararası İlişkiler Komisyonu Üyesi Don Barton, Kongreyi ‘Hocalı soykırımı’nı tanımaya çağırdığı Temsilciler Kurulu toplantısında, "Dünyadaki tüm toplumlar bunu bilmeli ve hatırlamalıdır. ABD Kongresi, Hocalı soykırımını tanımakla uluslararası toplumun uzun yıllardan beri bu konuyla ilgili sessizliğini bozacakır.”demiştir.
      
Amerikalı senatör Don Borton , "-Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı trajedisi Hocalı’da yaşanırken ve üstelik masum insanların hunharca katledildiği cinayetin kanıtı niteliği taşıyan video kayıtları ve belgeleri de eldeyken, dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamıştır..” diyerek  yazılan sahte tarihe atıfta bulunmaktadır..

Açıklamaya devamla;  Hocalı vahşetinin, dünya devletleri ve uluslararası örgütlerce ‘soykırım’ olarak tanınması için gerekli adımlar atılmamıştır. Ermenistan’ın kurulduğu ilk yıllarda sahip olduğu toprak parçası 9.000 km2 iken, bugün bu alanın 47.000 km2’ye nasıl ulaştığı  sorusu iyice irdelenmeli, işgal ettikleri ve ‘Hayastan’ adını verdikleri bu toprakların tamamının, Azerbaycan Türklerinin toprağı olduğu unutulmamalıdır." diyerek konuşmasını sürdürmüştür..
   
Her fırsatta sözde Ermeni soykırımını gündeme getiren, Türkiye’yi karalamaya çalışan ve bunun ateşli savunuculuğunu yapan ABD’deki Ermeni diasporasına, Amerikalı senatör Don Borton'un bu açıklaması tokat gibi geldi.

Barton, Temsilciler Kurulu'nun toplantısında yaptığı bu konuşmada, “Zaman zaman üyeler, aslı olmayan sözde 'Ermeni soykırımını' tanımaya çağrılsalar da, Ermenilerin Hocalı'daki katliamlarından tek bir kelimeyle bahsedilmemiştir” dedi.

Barton, Hocalı adlı Azerbaycan şehrinin 1992 yılında Ermeniler tarafından silindiğini, tüm Azeriler için Hocalı sözünün acı, hüzün ve gaddarlık anlamına geldiğini belirttiği konuşmasında, “26 Şubat 1992 tarihinde, Ermeni askerleri, Hocalı'da 613 kişiyi öldürmüş, tüm aileleri parçalamış, 1.275 kişiyi esir almıştır; 1.000 kişi sakatlanmış, 150 kişi de kayıplara karışmıştır” dedi.        

Yabancı gazetecilerin ve Ermenilerin bizzat kendilerinin itiraf ettiği katliamın boyutunu bu açıklamalardan daha iyi ne anlatabilir ?  

Hocalı’daki vahşet ve katliam, Ermenilerin “Büyük Ermenistan” ideali çerçevesinde,1987 yılından itibaren, Ermeni diasporası ile birlikte yeni hedef olarak seçilen Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan Türklerinden boşaltılması amacına yönelik olarak gerçekleştirildi.
   
Ermenilerin “toprak genişletmek” arzusuna, tarihi Türk düşmanlığı ve nefreti de eklenerek işlenen bu katliamla, çağın en büyük zulmü ve katliamı Hocalı’da yaşanmış oldu. Hocalı katliamı sadece Azerbaycan Türklerine karşı değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş ve tarifi imkansız bir insanlık suçudur.
     
Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı katliamı Hocalı’da yaşanmışken ve üstelik masum insanların katledilmesinin kanıtı olan video kayıtlar, canlı şahitler, resimler ortada iken dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilmeyerek yıllarca sonuç alınamamış ve uluslararası örgütlerce “soykırım” olarak tanınması için gerekli adımlar atılamamıştır.
               
Katliamın emrini verenlerden birisi ise kanlı Tasnak terör örgütü ve katliamın baş sorumlusu Robert Koçaryan'dır.
   
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde Miloseviç gibi savaş suçlularının ve katillerin cezası verilirken, neden Hocalı katliamı ve baş sorumlularından biri katil Robert Koçaryan, ayni mahkeme tarafından cezasını görmedi?

Neden Hocalı için anket başlatılmıyor ve savaş suçluları gerekli cezayı almıyor ?
   
Tabi ki bunun ilk cevabını  Azerbaycan devlet sorumluları vermelidir , diğer taraftan ise Türkiye.  Türkiye'yi idare edenler ; bugüne kadar, organize şekilde köseye sıkıştırmak isteyen Ermenilere karsı neden Hocalı katliamı için Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden anket talebinde bulunmadı?
    
Ermenilere gereken cezanın verilmesi ve susturmak için bundan daha büyük fırsat olamazdı. Diplomatik girişimlerin  ne Azerbaycan’da ne de Türkiye’de yapılmamasını da anlamakta güçlük  çekiyorum.

26 şubat 1992 ;   Ermenilerce,  Türklere  yapılan  toplu katliamların  ve  Azerbaycan kasabası olan  Hocalı’nın  yeryüzünden silinmesinin  tescilli tarihidir…
         
Şimdi bizler; tarihteki olayları çarpıtarak Türkleri katliam yaptı diye suçlamaya kalkanların ve bu uydurma söylemlere destek verenlerin hatta,  bir Ermeni gazeteci öldürülünce “ Hepimiz Ermeniyiz” diye bağıranların, daha doğrusu insan olan herkesin gözlerini bir kez de Hocalı katliamına çevirmelerini bekliyoruz.
En derin sevgi ve saygılarımla..
Fevzi Moray
VATANSEVER

       
        

   

 




Pazartesi, Mart 02, 2015

Ermeniler vicdansızdır.

ERMENİLER VİCDANSIZDIR..



ÖN SÖZ: GERÇEK TARİHİ YAZANLARI,  BU KONUDA AKILCI VE CESURCA MÜCADELE VERENLERİ ÖZENLE KORUMALI VE YALNIZ BIRAKMAMALIYIZ.
Fevzi Moray 26 Şubat 2015
Sevgili dostlarım  26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Hocalı mevkinde Ermenilerce  soydaşlarımıza yapılan  katliamının olduğu bölgeye çok yakın bir vatan toprağında  hudut tabur komutanı idim.   Ermenilerin   tarihe geçen o vahşet dolu   uygulamalarını bilen bir kişi olarak,  Şubat ayı geldiğinde inanın içim ürperiyor ve kanım çekiliyor. Anılan ayda  sözde Ermenistan meselesi’  temcit pilavı gibi  masamızın ana menüsü olunca bu güne kadar haklı davamızı savunmayanlardan da nefret ettiğimi bilmenizi istiyorum. 

Kanla yazılarak harp ceridesine dönüşmüş   gerçek tarihimizi dünya kamu oyuna kabul ettirmeyi başaramamamızın  bana göre en önemli nedeni , “bizi yönettiğini sananların diplomatik başarısızlıkları dır .  ” Diğer bir adı da  “Siyasi Güç” olan ,  günümüz savaşının en etkili silahını - diplomasi-   maalesef kullanamadık, kullandırtmadılar emperyalistler ve onların içimizdeki  kuklaları..

Yukarıdaki tespitin farkına varmak ve telafisi için amansızca mücadele etmek ;
Uyanmaktır , Kalkınmaktır  ve en önemlisi de Hür yaşamaktır..
                                                               ***
Malumunuz emperyalistler, bir ülkeyi  yıkmak ve köle etmek  için  iki kuralı hayata geçiriyor , Dil’i (eğitim) bitiriyor , Dini  yozlaştırıyor.  O nedenle  Cumhuriyet tarihinde Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün  ölümünden  bu yana Eğitim Ordumuzun   tarumar  edilmesine  göz yumanlardan , onay verenlerden tiksiniyorum.
Ve biliyorum ki, beyinleri esir alınmış insanların  yiğitlik , alçak gönüllülük ve dik durmak  gibi  erdemleri de iflas eder.
Bu minvalde beyinleri boş inançlarla doldurularak köreltilmiş  insanlara,  yazılan tarihin sahtesinin servis edilmesi hiç de zor olmamıştır. Küresel güç ve o gücün  içimizdeki taşeronlarınca unutturulmaya ve saptırılmaya çalışılan Ermenistan meselesinin’ iç yüzünü  bilmeliyiz diyor ve okumanız için   tarafımdan hazırlanan naçizane dokümanı   EK -1 de sunuyorum. 

Günümüz savaşının vazgeçilmez silahı olan ‘medya’ sektörünün önemine sıkça  değindiğimden, çarpıcı bir örnekle yetineceğim..
Zira gazeteci Swinton’nun,  aşağıdaki mesajı  dünya medyasının misyonunu  özetler niteliktedir.

 BİZ GAZETECİLER ENTELEKTÜEL FAHİŞELERİZ!

Yalnız bu tespit üzerine sayısız   kitaplar yazılır.
Söz konusu  Ermeni vahşeti olunca , özenle çalışarak  kitapçık haline getirdiğim Hocalı katliamı  gerçeklerini  de siz değerli dostlarıma EK-2 de sunuyorum..

Sonuç olarak , her Türk vatandaşının  Ermenistan katliamının  ve  Türk soydaşlarına yapılan  Hocalı vahşetinin  iç yüzünü öğrenme mecburiyeti vardır.

Bu dokümanlarla , kanla yazılan gerçekleri göreceğinizin , ileri sürülen yalanların gerçeklerle örtüşmediğinin teminatını veriyorum, siz kadir bilir dostlarıma..
Hak ettiği Göçe ( Tehcir)  zorlananın da,  katliamı yapanın da   Ermeniler olduğuna bizzat şahit olacaksınız..
 O nedenle diyorum ki;
“Tek eksiğimiz  tarihi gerçekleri ispat   etmekteki zafiyetimizdir, beceriksizliğimizdir..

En derin sevgi ve saygılarım, gerçekleri bilip , gereğini yapanlaradır..26 Şubat 2015
Fevzi Moray
VATANSEVER
EK- 1  SÖZDE ERMENİ KATLİAMI
EK- 2 HOCALI VAHŞETİ


.