Cumartesi, Temmuz 10, 2010

KAHRAMANLAR YALNIZ DEĞİLDİR

KAHRAMANLAR YALNIZ DEĞİLDİR…F.MORAY

BİLMEMİZ GEREKEN GERÇEKLERE DEVAM..

Değerli dost ve silah arkadaşlarım, kahraman silah arkadaşım Emekli Albay Atilla Uğur’un tarihe not düşen mektubunu bu gün aldım.. Vatanı için ölümü göze alıp mücadele edenlerden biri olduğuna adım gibi inandığım değerli silah arkadaşımı umarım tanımak istersiniz…Ama önce bir iki hususu belirtmem gerekiyor..

Tek suçları ; atalarımızın kemiklerini sızlatmamak için cansiperane mücadele etmek olan değerlerimiz suçsuz yere maalesef hapishane köşelerinde ölüme terk edilmişlerdir..Bir daha halkı uyandıramayacak kadar hasta olanlar ise evlerinde veya hastanelerde gözetim altındadır..

Hatırlarsanız , biz emekliye ayrılanların , işlerinin bittiğini, evlerinde ölümü bekleyerek günlerini geçirmesi gerektiğini tavsiye edenler vardı..
Kimler miydi bunlar? Tabii ki bazı satılmış mütareke basın mensupları ile , içimizde dost diye barındırdığımız sözde aydınlar…

Sevgili dostlarım, askerlikte gerçekler, Harp Ceride'sine   kanla yazılır…Üzülerek belirtmeliyim ki, bu gün alnı dik ve gurur içinde emeklilik yaşamını sürdürmesi gereken kahraman Uğur’lara, Tekinlere, Alan’lara , Tolon’lara , ismini hatırlayamadığım nice kahraman vatan evlatlarına hapishane köşeleri layık görülmüştür..

Nasıl oluyor da Kahraman insanlarımızı her geçen gün hiç utanmadan ve arlanmadan, akla zarar sebeplerle tutuklamaya devam edebiliyorlar anlamak mümkün değil..

Dış güçlerce nemalanan  bu şahsiyetler! , böylesine yüce insanların dik duruşlarından, iştah kaçıran beyanatlarından, anlaşılan rahatsız olmuşlardır..

Yine bu mahluklar!, Türk insanını aydınlatıp,  bir bütün haline getirmeye azmetmiş olan yiğitlerden korkmuşlar ve mahkemeleri adeta esir alarak , çareyi sebepsiz tutuklamada bulmuşlardır..
O nedenle diyorum ki, birilerinden aldıkları talimat gereği kahramanlarımıza yapılanlar Utanç vericidir..Alçaklıktır, sapkınlıktır ve kadir bilmezliktir..

Layık olmadığımız eziyeti bizlere yaşatanlar kesinlikle Türk olamazlar…

Yapılan vicdansızlıklar düşmanlarımıza bile akıl tutulması yaşatacak (! ) niteliktedir.. O nedenle cengaver silah arkadaşım Emekli .Albay Atilla Uğur’un tarihe not düşen mektubunu siz duyarlı ve kadir bilen dost ve silah arkadaşlarıma gönderiyorum.
Kahraman silah arkadaşımın Harp ceridesi niteliğinde olan bu mektubunu ve naçizane benim dile getirdiklerimi hiçbir vatansız , tarih sayfalarından s i l e m e y e c e k t i r…

İnanıyorum ki, Türkiye’mize gönülden bağlı olan ve cansiperane görev yapanlara reva görülenleri Türk ulusu asla unutmayacak, yalnız bırakmayacak ve yapılanların hesabı bir gün gelecek mutlaka sorulacaktır..

Haydi şimdi kahraman silah arkadaşımın tarihe not düşen mektubunu dikkatle okuyalım ve ülkesine gönülden bağlı olanlarla paylaşalım. En derin sevgi ve saygılarım, Atatürk çizgisini ilelebet yaşatacak ve bu uğurda çekinmeden canını feda edecekleredir.

07 Temmuz 2010
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALBAY





ÖCALAN KENDİSİNİ SORGULAYAN KOMUTANA NELER SÖYLEDİ

06.07.2010 13:48
Emekli Albay Atilla Uğur,Abdullah Öcalan’ı Kenya’dan getiren ekipte yer aldı.

Öcalan’ın 1999’da Türkiye’ye getirilmesinden sonra yapılan sorgulamalarda olan komutandı.

Bu bilgiler, emekli albayın Ergenekon davasından tutuklanmasına kadar bilinmiyordu.

Emekli Albay Atilla Uğur, şu anSilivri Cezaevi’nde tutuklu.

Uğur, tutukluluğunun 2. yılında bir mektup kaleme aldı.

Odatv, emekli albayın avukatı Serkan Günel aracılığıyla kaleme alınan bu mektubu yayınlıyor:



“KAMUOYUNA;

Ben Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olmaktan her zaman onur duymuş emekli bir albayım. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir neferiyim. Görev hayatım boyunca diğer bütün meslektaşlarım gibi bana verilen vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmek için büyük gayret sarf ettim. Meslek hayatımın büyük bir bölümü terörle mücadelede geçti. Tanrı bana kritik ve nitelikli görevler nasip etti.

Bu mücadele komutanlarım, arkadaşlarım ve personelimle birlikte elde ettiğim başarılar beni terör örgütünün başı Abdullah ÖCALAN’ın sorgu süreci ile ilgili çok önemli bir sorumluluğa ulaştırdı.

Son dönemde yaşadığımız olaylar beni içinde bulunduğumuz durumu sorgulamaya itti.

Bugüne kadar ciddi devlet anlayışı gereği sustum. Zaten doğrusu da buydu. Ancak bu “düzmece dava” (Ergenekon) nedeni ile deşifre edildikten sonra artık susmanın bir anlamı kalmamıştır. Gelinen noktada bunları kamuoyu ile paylaşmak milli bir görev olmuştur. Gelecek nesillere de faydası olacağına inandığım bu hususları milletin istifadesine sunuyorum.

Neler Oluyor?

16 Şubat 1999 tarihinde soğuk ve yağışlı bir İmralı gününde korku dolu gözlerle sonunun ne olacağını düşünen Abdullah ÖCALAN, bugün kurtarıcılığa ve muhataplığa oynuyor…

İlk gün ve sonraki süreçte “vereceğiniz her türlü göreve hazırım” diyen kişi şimdi Türkiye’ye görev vermeye kalkıyor.

İdamdan kurtulmak için kendi örgütünü çökertmeye çalışan adam şimdi Türkiye Cumhuriyetini çökertmeye soyunuyor.

İlk gün kulağına doğru eğilip “Bir varmış bir yokmuş” dediğim terörist başının bir kulağımdan girip diğer kulağımdan Çıkmayan sözlerinden çok küçük bir kısmını aktarmak istiyorum:

- “Devletimin vereceği her türlü göreve hazırım”

- “Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmet etmek acılarımı biraz olsun hafifleticektir”

- “En başından beri Suriye, Yunanistan ve İran bize (PKK) her türlü desteği vermiştir”

- “Kürt halkı akılsızdır, menfaatine düşkündür, güce tapar”

- “Barzani de, Talabani de güvenilmez, paradan başka bir şeyden anlamayan rezillerdir”

İmralı Adasında Türk Bayraklarının önünde görüntüsünü almak için gözbağını çıkardığımda korkan gözlerle bana bakarak “Devletime hizmet etmek istiyorum, beni asacak mısınız?” diye soran, kendisine “biz eşkıya değil Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz, sen bağımsız Türk Mahkemesi huzurunda hesap vereceksin” diye cevap verdiğim Abdullah ÖCALAN’ın gözbağı acaba şimdi ülkeyi yönetenlerin ve açılım simsarlarının gözlerine mi bağlanmıştır?

Teröristbaşı Abdullah ÖCALAN’ın sorgu sırasında bizzat bana defalarca küçümseyerek söz ettiği, “bunlardan bir halt olmaz” dediği Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan KARDEŞLERİMİZ maalesef bunları bilmiyorlar.

Son zamanlardaki alçakça saldırılar ve verdiğimiz şehitlerden sonra medyada “güvenlik güçlerinin bir zafiyeti mi var” sorusu gündeme gelmiştir. Şunu çok açık olarak söyleyebilirim ki; ne kahraman silahlı kuvvetlerimizin , ne fedakar polisimizin ve ne de cefakar korucularımızın bir zafiyeti yoktur. İkibinli yılların başında örgütü bitirme noktasına getiren bu kurumlarımızdır. Şu anda da kanları ve canları ile bu mücadeleyi verenler de yine onlardır.

Sorun; zafiyet değil MORAL sorunudur. Düzmece iddialarla Jandarma, Özel Harekat, Özel Kuvvetler, SAT, SAS ve Polis Özel Harekat mensupları teröristlik suçlaması ile cezaevine atılmışlardır. Şahsım da dahil olmak üzere bu insanların ortak özelliği “terörle mücadelede” başarılı kişiler olmalarıdır. Suçlanan ve tutuklu bulunan bu insanların arasında vücudunda kalan terörist bombası parçaları nedeni ile cezaevi girişinde X Ray cihazından tabiri caizse “ötmeden” geçemeyen kahraman gazilerimiz vardır.

Halen görevde bulunan, kanları ve canları pahasına mücadele eden arkadaşlarımızın bu durumdan olumsuz etkilenmemeleri mümkün müdür?

Kamuoyumuz şunu çok iyi bilmelidir ki; Ordumuz, polisimiz ve korucumuz bu belayı yine defedecektir. Bu mücadeleyi uzun yıllar vermiş biri olarak bana inanınız. Kurumlara olan güveninizi kaybetmeyiniz… Önemli olan ülkeyi yönetenlerin gözlerindeki bağı çıkararak gerçekleri görmeleridir.

Saygılarımla…

Atilla UĞUR
E. J. Kd. Albay
Silivri Toplama Kampı”

Pazartesi, Temmuz 05, 2010

“ÇUVAL” ÖNCESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ? F.MORAY

“ÇUVAL” ÖNCESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ? F.MORAY

Sevgili dost ve silah arkadaşlarım, O4 Temmuz 2010 , gizemli “ÇUVAL” hadisesinin yedinci yıl dönümüdür… Ancak unutan toplum olduğumuzdan olayın gerçekleştiği tarihin altı yıl öncesine kısa bir yolculuk yapmamız , tüm gerçekleri hatırlamamız ve canlı tutmamız gerekiyor..


Çünkü, Unutulanları Hatırlamak ve Hatırlatmak Savaşta bir adım önde olmaktır..


Haydi şimdi , emperyalistlerle birlik olup , Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya ant içmiş içimizdeki gafillerin gizli oyunlarını kısaca kronolojik olarak hatırlamaya çalışalım..


1997 yılı, TSK ‘i yıpratma çalışmalarının miladıdır..


Başkan Bill Clinton ikinci başkanlık yemin töreninde ( 1996) “Çıkarımız için her yere , her şeye karışırız” bildirisiyle Milli Hedef ve Menfaatlerini açıkça dile getirmektedir..


Mayıs 1997’de ise aynı başkan “Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi” adı verilen belgeyi imzalıyor ve “Amerika’nın çıkarları için gerekirse silah gücümüzü hiç çekinmeden kullanırız ” diyerek küresel devin doyumsuz ve acımasız emellerini tüm dünyaya haykırıyordu.


1991 de SSCB dağıldıktan sonra her geçen gün ABD’nin tavrının değiştiğini gören ve bu çerçevede Türkiye’ye biçilen tehlikeli görevi algılayan Genelkurmay Başkanlığımız 1997 yılında artık devrededir ve büyük bir yüreklilikle “Milli Askeri Strateji Konseptini (MASK)” değiştirdiğini tüm dünyaya duyurmaktadır.


Diğer bir değişle bu girişimle Türk Silahlı Kuvvetlerimiz , silah yapımında ABD ye bağlı kalmayacağını ve kendi silahını kendisinin yapacağını açıklamaktadır.


Burada bir hususu mutlaka dile getirmeliyim..ABD’ in Orta Doğu’ya yerleşmesine ve sonrası olabilecek tehlikeli oyunlarına Türkiye’nin bütün hayati kurumlarıyla karşı koyması gerekirken yalnız Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepki vermesi üzüntü vericidir.. Tek başına bırakılan askere içimizdeki sapkınlarca vurulan bir darbedir.. Kısacası talihsizliktir ve son derece manidardır.


Tek tesellimiz kurduğu Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatmaktan vazgeçmeyen cengaver bir Türk Ordusuna sahip olmamızdır…O nedenledir ki, tarihi kahramanlıklarla dolu Türk Silahlı Kuvvetlerimizin var oluşu Türk ulusunun en büyük şansıdır..Allah başımızdan eksik etmesin….


Yine konumuza dönecek olursak, Amerika’nın çıkarlarını korumak üzere kurulduğu da bilinen NATO’nun bu değişime tepkisini haklı olarak merak ediyorsunuzdur. O halde lütfen okumaya devam edelim..


Hiç şüpheniz olmasın ki, Türkiye’nin Brüksel veya Washington’a danışmadan bu değişimi hayata geçirmesi ABD’yi herkesten fazla rahatsız etmiştir..


Bu nedenledir ki, Küresel Jandarma 1999 yılında NATO vasıtasıyla bütün dünya uluslarına “Güç bende, bana sormadan hiçbir şey yapamazsınız” diyerek gizemli ve fakat aynı zamanda acımasız yüzünü ortaya çıkarmıştır..


Siyasi gücümüzün yetersiz kalması nedeniyle Küresel Gücün bizlere yaşattıklarını ve daha neleri yaşatacağını kestirmek o kadar zor olmasa gerektir…


Tam da burada Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün 1923-1938 yılları arasında dile getirdiği bir sözünü hatırlatmanın yararına inanıyorum:


“ Ulusal Bağımsızlığı olmayan ülkeler yok olurlar...”


Milli Güç Unsurları ( MGU) zayıf olan ülkelerin bu dünyada yaşam şansı yoktur.. Emperyalistlerin kol gezdiği evrende yalnız Silahlı ve Ekonomik gücünü kaybetmiş ulusların bile vasıfsız , itilip kakılan toplumlara dönüştürüldüğünü aklımızdan çıkarmamalıyız…


Bu kadar açıklama bile Türk askerinin yıpratılması için yeterlidir sanırım..


Ancak biz kronolojik çerçevede olayları sıralamaya devam edelim..


Önce 1 Mart 2003 tezkeresini kısaca hatırlayalım.


Teskere ile "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki verilmesiisteniyor.


İktidar, teskerenin meclisten geçmeyişinin faturasını Silahlı Kuvvetlere çıkarınca Küresel Dev, ülkesinin Bağımsızlık gününde ( 04 Temmuz 2003 ) Türk Silahlı Kuvvetlerine kurguladığı ilk hamlenin ( Çuval olayı) fitilini ateşlemiştir..Yürürlüğe konan ilk etkin eylemle Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde bulunan 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu derdest edilmiş ve Türk ulusunun gurur ve izzet-i nefsi ayaklar altına alınmıştır


Deniz kuvvetlerinin, Berk’lerin , Alan’ların ve nice isimsiz kahramanların üzerine gidilmesinin altında “bağımsızlık girişimleri”ne çıkarılan bu fatura bulunmaktadır..


Sonuç olarak diyorum ki; Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün izini yılmadan sürenler bu savaştan mutlaka galip çıkacaktır..Bundan kimsenin şüphesi olmasın..


En derin sevgi ve saygılarım ; kalkınmamızı , barış içinde yaşamamızı istemeyenlerin karşısında dimdik duranlara , atalarımızın kemiklerini sızlatmamanın andını içenlere ve gerçek bilgileri Türk Milletinin vefakar insanlarıyla paylaşanlaradır…04 Temmuz 2010


Fevzi MORAY


E.P.KD.ALBAY