Çarşamba, Şubat 25, 2015




                               
 ERMENİ MESELESİ TEZİM  Fevzi MORAY
     
Değerli dost ve Silah arkadaşlarım,   Fransız Ulusal Meclisi  “Ermeni soykırımı inkarına ceza” getiren  yasa tasarısını  bu gün,  yani 22 Aralık 2011 tarihinde görüşecek  ve  büyük bir olasılıkla da yasa kabul edilecektir. Hal böyle olunca zamanında  canlı tutmaya çalıştığım  Ermeni Meselesini  siz sevgili dostlarıma tekrar hatırlatmayı önemli bir görev addediyorum..   

Ermeni Meselesi tezim;  gerçeği yansıtan doküman ve  kitaplardan yaptığım alıntılar ve  yaşam boyunca elde ettiğim  tecrübeler ışığında sizlere sunulmuştur. Dikkate alacağınıza inancım tamdır..
    
1915 olaylarını ‘soykırım’ diye niteleyen tasarı  hatırlarsanız 10 Ekim 2007 tarihinde  Amerikan temsilciler meclisi  Dış ilişkiler Komitesinde görüşülüp, 21 ret oyuna karşı 27 evet oyuyla komiteden geçti.. Haklılığımızı ispat etmekte gösterdiğimiz basiretsizlik nedeniyle    maalesef anılan gün Türk milletinin üzerine kara bir leke olarak geçti... 
    
 Yıl 1917  1. Dünya savaşında ordumuz doğu cephesinde Ruslara karşı savaşırken Bolşevik ihtilali ( komünist parti iktidarı)  gerçekleşiyor.

Şevket Süreyya Aydemir (1897-1975) Türk yazar,( İktisatçı....Moskova üniversitesinden mezun oldu. İstiklal mahkemelerinde yargılandı . 10 yıl hapis kararı verildi. Aftan yararlanıp hapisten çıktı.)  Yaşamı boyunca Türk tarihiyle ilgili çok  önemli kitaplar yazmış, konu ile ilgili olarak , “Suyu arayan adam” adlı kitabı ile de  Ermeni sorununu tarafsız gözle işleyerek , dünya insanlığının ufkunu açmış , insanlıktan çıkmadan da  ( Emperyalist)  mutlu ve huzurlu  yaşanabileceğinin  yollarını aydınlatmaya çalışmıştır.

      
Yazar Aydemir’in olaya açıklık getiren  tespitlerine  bakalım:

Osmanlı döneminde bütün Hıristiyan azınlıklar gibi Ermenilerde  rahat bir hayat yaşıyorlar. Bilhassa sanatı, ticareti ellerinde tutuyor, Türk ordusuna asker vermiyor, memleketin zengin ve imtiyazlı (ayrıcalıklı)bir tabakasını teşkil ediyorlar...Bağların, bahçelerin en verimlileri, İç ve dış ticaret onların elinde...Yarı aydın Ermeni liderleri ve TAŞNAK  komiteleri(Ermeni ihtilal komitesi) bu şartlar altında vatana ihanet ederek ( Osmanlı imparatorluğuna) Ermenileri  istiklale teşvik ediyor.. Çünkü TAŞNAK komiteleri Ermeni ordusuna hakim ve .bu komite mensupları, Erzurum yolu üzerinde ki  Ermeni  köyünde, Türkleri kadın erkek, çoluk çocuk gözetmeden  öldürüyor , bununla da yetinmeyerek öldürülenlerin vücutları  parçalanarak, kollar , bacaklar , kafalar kasap dükkanlarında ki etler gibi, duvarlara çivilerle asılarak teşhir ediliyor..

Vahşete örnek mi aranıyor. İşte size en acımasız örnek. 

Yakın tarihte - 22 Şubat 1992'de  Ermenilerin HOCALI  katliamı  az sonra... 

Tespitlerine devamla,  o dönemde birde Osmanlı köy, kasaba ve şehirlerdeki duruma göz atmanın yararı vardır..,

1912 de Balkan savaşı, 1914-1918 1. Dünya harbi ve aynı dönemde Çanakkale savaşları. Yalnız Çanakkale’deki  savaşta  120.000 şehidimiz o mukaddes topraklarımızda  yatmaktadır. Ayrıca emperyalist güçlerin (İngiliz- Fransız) verdiği zayiat ,  kendi menfaatleri adına insan deposu olarak kullandığı Avustralyalısından- Yeni Zelandalısına , Hintlisinden, Nepallisine , Hint- Arya menşeli  Gürkanlısından(Gurka = Hindistan’daki  eski İngiliz ordusunun en seçkin askerleri) Zencisine kadar  250.000 kişiye ulaşmaktadır. Hal böyle olunca muharebelerde başarıya ulaşabilmek  adına  köy ve kasabalarımızda 15-16 yaşındaki çocuklarımızın  dahi askere alınması kararlaştırılmıştı .Boşaltılan yerlerde yalnız yaşlı insanlarla, ufak bebeler bulunmaktaydı. Böylesine karmaşık ortamda Ruslarla iş birliği halinde olan Ermenilerce buralara baskınlar yapılarak masum insanlarımız haince katledilmiştir

    
 Jenosit=Soykırımın ne olduğunu açıklığa kavuşturmak gerekirse ; ülkelerin önemli ve geçerli sebeplerle verdikleri mücadeleler kesinlikle katliam olarak adlandırılamaz.. Olsa olsa   bunun adı savaş olur.

Harp tutanaklarına  göre katliam olabilmesi için  masum, eli kolu bağlı, mücadele imkanı olmayanları  topluca  katletmek  gerekmektedir. Bu anlatılan gerçeklerden de  soykırımı kimin  uyguladığını  belirlemenin  o kadar zor olmayacağı  kanısındayım..
     
      
Yakın tarihimizden bazı örnekler vererek konuya açıklık getirmemizin uygun düşeceğini değerlendiriyorum.

     
Ermeniler:1. Dünya harbinde Osmanlıları, 1935 de ise Bükreş’te Yahudi’leri
İngilizler: İrlanda halkını açlığa mahkum ederek,.
İtalyanlar: Etiyopya’da zehirli gaz kullanarak 100.000’lerce  insanı,
Ruslar:1932-1935 de  Ukrayna’yı açlığa mahkum ederek,.
Sırplar:1992-1995 yıllarında  250.000 Boşnaklı masum insanı ,
Fransızlar: Cezayir’de bulunan ve sömürülen çoğu Müslüman’ı katletmiştir

 Dünya devi olma mücadelesinde ,  arkasına bakma  zahmeti  bile göstermeden
( arkasına  baksa belki yaptığı vahşeti görüp biraz insafa gelir)  her geçen gün  tüyler ürpertici insanlık suçlarını  işlemeye  hız veren ABD, cephesine   göz attığımızda  korkunç bir tabloyla karşılaştığımız görülür... Acaba insanlığı ( özellikle Müslümanlığı)  yok etmek adına ne gibi katliamlara imza atmış ve atmaya amansızca  devam etmektedir?
     
       
ABD. cephesi:
1945 de Japonya’nın Hiroşima - Nagasaki  bölgelerine kullandığı kitle imha silahıyla (atom bombası) 350.000 nüfuslu her iki şehirden 80.000+40.000 =120.000  masum insanın ölümüne ve iki şehirde % 98 ‘e varan  tahribata neden olmuştur.

Bundan daha güzel ifade edilebilen  soykırım örneği olabilir mi?

Yine ABD’nin yakın tarihimizde gerçekleştirdiği  acımasız müdahaleler , ( kızıl derililerin katli, Afganistan müdahalesi, körfez harekatları ), sinsi planla İran ve Irak’ın yıllarca       savaşıyla  Müslümanların katli, son Irak müdahalesi ve 100.000'leri aşan   masum insanların   yok edilmesi vb.

Sözde  katliam ve Ermeni sorunu ile ilgili  gerçekleri, o günleri yaşayanların ağzından,  dinlemek istersiniz diye düşünerek  yaşanmış olayları dile getirmeyi  görev addediyorum..

Bakın değerli yazar Şevket Süreyya Aydemir  o günleri yaşayan biri olarak nasıl anlatıyor:

Nedir Ermenilerin iddiası?:
Osmanlı,1915 yılında Rusya ile yapılan savaşta ordusunu arkasından  vurduğu için 2 milyon Ermeni’yi yaşadığı Osmanlı topraklarından sürüp atıyor..Tehcire (zorunlu göç) zorladığı  Ermeni’leri çoluk çocuk demeden kesiyor.. 1,5 milyon  Ermeni’yi kesen  Osmanlı’nın yaptığı katliamdır.

Bu nedenle Türk’ler suçlarını kabul edip Ermeni’lerden özür dilemelidir..Daha da ileri giderek  önce tazminat , daha sonra da  büyük Ermenistan hayalleri ile  toprak talebinde bulunmaktır.. İki neden araştırıldığında  dört T” isteği ortaya çıkmaktadır..
T-Ermeni iddialarının tanıtılması
T-Türkiye tarafından tanınması
T-Türkiye’den tazminat talebi
T-Batı Ermenistan olarak adlandırılan  toprakların alınması
       
      
 Ermenistan, büyük Ermenistan (Kars-Ardahan-Erzurum-Bitlis- Van- Siirt-Elazığ- Sivas) hayaline ulaşmak için,  seçimlerin yaklaştığı Avrupa ülkeleri ve  ABD’de ,  etkin Ermeni lobilerinin baskısıyla  tarihi bilinçli olarak saptırmayı planlıyor..

Bakın sayın Aydemir işin aslını nasıl açıklıyor:

      
“Alman Korgeneral Bronsart  Schellendorf, Türk Kuvvetlerinin  baş komutanıdır.  Sadrazam (Başbakan)  Talat paşa ise yakın dostudur. Birinci Dünya harbinde  Osmanlı ordusuyla , İngiliz ve Fransız ordularına  karşı,  doğu ve güney doğu Anadolu bölgelerinde ise Rus ordularına karşı savaşıyor. Tabii olarak savaşın cereyan ettiği bölgelerde Ermeni’ler yaşıyor. İlerleyen Rus ordusuna çeşitli bölgelerde Ermeni’ler  destek veriyor, daha da ileri giderek bağlı oldukları Osmanlı ordusunu arkadan hançerliyor. O arada Van –Bitlis-Maraş ve Adana’da Ermeni isyanları başlıyor.

Türk , Kürt köyleri basılıyor. Korkunç katliamlar Ermenilerce gerçekleştiriliyor. 

Ayaklanmalarda maddi destek Ruslardan geliyor. Eli silah tutan 15-16 yaşındaki gençler askere alındığı için köy, kasaba ve şehirlerde bulunan bir yığın masum ve güçsüz Türk insanı , fırsat kollayan Ermenilerce acımasızca katlediliyor.

       
Hızını alamayan Ermeni’ler daha sonraları ülkenin seçkin ve yetkin kişilerini katlederek hedeflerine ulaşma gayreti içine giriyor..15 Mart 1921 de Almanya’da bulunan Talat paşa  NEMESİS örgütüne (ASALA’ dan   önce Ermeni TAŞNAK  partisine bağlı  bir alt örgüt olarak  1920’lerde , adını her nedense Yunan mitolojisindeki “Adalet ve İntikam Tanrıçası”ndan  alan ilk gizli Ermeni terör örgütü) bağlı yaşlı bir militan olan Tehliryan  tarafından şehit ediliyor. Daha sonra aynı örgütçe 05 Aralık 1921de Roma’da hariciye nazırı Sait Halim paşa şehit  ediliyor...Gelişen bütün olayları bilen Alman Korgeneral B.Schellendorf  , 1916 da bildiği bütün gerçekleri,  baskılar nedeniyle  ancak Temmuz 1921 de  açıklaya bilmiştir.. Bütün bu olaylara paralel olarak Ermeni ayaklanmaları devam ediyor..

Talat paşa  kendi ordusunu arkadan vuran Ermeni’leri  haklı olarak Kuzey Mezopotamya dediğimiz  Dicle ve Fırat’ın  birleştiği yer olan Suriye- Irak bölgesine  nakledilmesi (Tehcir) kararını veriyor. 

Kesinlikle öldürme ve kötü davranma emrini vermiyor.. Talat paşa verdiği kararla  Ermeni’ler tarafından  düşman ilan edilerek  1921  yılında  yukarıda bahsedildiği şekilde şehit edilmiştir. Göç sırasında Ermeni’ler  Mezopotamya’ya  gidebilmek için Türklerin yaşadığı bölgelerden geçmeleri gerekiyordu..
Müslümanlara karşı zulüm yapan Ermeni’ler  bu bölgelerden geçerken  öç almak üzere  burada bulunan Kürt’lerin  baskılarıyla  savaş kuralı gereği öldürülmüştür.  Geri kalanlar ise hastalık, açlık ve soygun gibi   doğal nedenlerle ölmüştür.

       
Yine tarihe şahit olan bir başka değerli ismin görüş ve tespitlerine göz atalım.. Emekli Büyük Elçi  Kamuran Görün ( anılan konularda yıllarca araştırmalar yapmış,kafa yormuş, elde ettiği bilgileri kitap haline getirmiş  değerli diplomat)  1,5 milyon Ermeni’nin   sözde katledildiği yalanını  nasıl boşa çıkarıyor:

    
1912 yılı sayım sonuçları şöyleydi. Osmanlı  İmparatorluğu hududunda 1300.000 Ermeni yaşıyor. Bu rakam İngiliz kaynaklarınca da doğrulanıyor. Göçe tabii nüfus ise,702.000 kişi..
1,5 milyon Ermeni’nin ölümü ise saçma ve yanıltıcıdır..702000 kişiden 500.000 i sağlıklı olarak Suriye ve Filistin’e ulaşıyor.. Bu rakamı İngiliz-Rus ve Fransa ‘da harp ceride kaynakları doğruluyor.. Savaştan sonra eksilen nüfus 200 000 dolaylarında. Bunun ne kadarı hastalıktan  ne kadarı normal ölümle sonuçlandığı bilinemiyor..

 Diplomat Kamuran Görün yaptığı  araştırmalar sonucunda  İmparatorluk toprakları içerisinde  yaşayan Türk nüfusunda da  önemli azalmalar olduğunu saptıyor. Türk cephesinde 2,5 milyon eksilme var. Bu rakamın 550 000 kişisi savaşta cephelerde şehit düşmüş. Zikredilen rakamlarda  yerli- yabancı tarafsız araştırmacılar birleşiyor..

          
Birazda  Amerikalı  tarihçi Justin Mc Corthy’nin   Ermeni soy kırımı hakkında  tespitlerine göz atalım:

          
1887 ve 1922  yıllarında Anadolu’daki Müslümanların  nüfusu üzerinde araştırma yaptım. Anadolu’da Rum ve Ermeni  nüfus oranını araştırdım. O sırada Ermenilere .yapılan soy kırıma inanmıştım. Ancak çalışmalarım ilerledikçe  Anadolu’da Ermeni’lerden fazla Türk’lerin öldürüldüğünü fark ettim. Soy kırım hakkında  bilinçli olarak yanlış adres üzerinde oyunlar oynandığını  tespit ettim.. Bunun üzerine  yoğun araştırmalarıma devamla ,Anadolu da 3 milyon Türk’ün şehit edildiğini,600 000 civarında da Ermeni’nin öldüğünü tespit ettim. 

Bu insanların büyük bir çoğunluğu Rus ve Ermeni’lerce katledilmişti. Osmanlı hükümeti İstanbul- İzmir ve Edirne’deki Ermeni’lere  saldırmadığı gibi rahatsız edici hiçbir eylemde dahi bulunmadı..

        
Doğudaki Ermeniler Suriye’ye göçe zorlandı. Ermeni tarihçiler bile bu tespiti doğruluyor.. Oysa her şey Osmanlı kontrolündeydi. İstenseydi aciz durumda olan Ermeni’lerin hepsini yok edebilirlerdi. Daha da önemlisi  göçe zorlanan Ermeni’lerin ,  insanlık adına Celal paşa tarafından  iaşe edildiğinin tespitidir. Anılan tarihçi gerçekleri açıklamaya devamla:

“ İngiltere’de görevli olduğum 1919-1939 yılları arasında  Anadolu’daki konsolosluk kayıtlarını içeren  İngiliz belgelerinin kayıp olduğunu fark ettim. Bunlar dış işleri bakanlığından  arşive bilinçli olarak ulaştırılmamıştı. Yani kasıtlı olarak yok edilmişlerdi. Belgelerde İngiliz hükümetini rahatsız eden bir şey vardı muhakkak. İnsanın aklına her şey geliyor..

Belki  Mustafa Kemal’i  ortadan kaldıracak planları bile vardı.

Mesela Rus’ların elinde  Ermeni patrikhanesinin belgeleri var!!
“Şimdi bunları  kamu oyuna açıklayacakları söyleniyor! Bu  iyi bir gelişmedir” ifadesi tarihe ve geleceğe  ışık tutabilir. Aynı zamanda Ermeni olaylarını incelerken Taşnak arşivlerinin son derece önem taşıdığı izlenimini edindim. Taşnak’lar  Osmanlı himayesinden çıkarak Avrupa’nın desteği ile  bağımsız Ermenistan’ı kurmak istiyordu.. Ermeni devrimci güçlerinin  katliama giriştiği  yolundaki belgelerin  Taşnaklarca yakıldığı bilinmektedir.
       
Bakın  Amerikalı tarihçi J.Mc.Corthy,   ülkemizi savunması beklenen Türk tarihçi Halil Berkay ve Taner Akçam hakkında nasıl görüş bildiriyor:

         
“Bu yazarlar olayı tek taraflı olarak değerlendiriyor ve soykırımı savunuyorlar. Ben bu tarihçileri mantıksız buluyorum. Çünkü soykırım da ,masum ve karşı koyamayacak yapıda tüm insanlığı katletmeniz  amaçlanır..Burada böyle bir davranışa şahit olunmamıştır.”

     
Ermeni kıyımı iddiaları bağlamında Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni'nin 1923 yılında Bükreş'te yapılan Ermeni meselesiyle ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu  kendi  ve önemli bakanların imzasını taşıyan bir raporla bakın olaya nasıl açıklık getiriyor:

"Türklere savaşı biz açtık.1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya'da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türklerin düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık.
Aklımız dumanlanmıştı
Türklerle savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki? Aklımız dumanlanmıştı Askeri operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya'ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz.Türklere karşı ayaklandık ve savaştık
Türklerin milli mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiçbir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan'ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
Türkler doğru yaptı
Türkler doğru yaptı 1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
Barışı sabote ettik
Kaderden şikâyet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçamamıştır.
Osmanlı'dan, Akdeniz'e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik"                          




      
Ermeni fanatiklerin , iki milletin dostluğunu dinamitlemek için neler yaptığına o kadar örnek vardır ki, kitaplar dolar taşar. Hem de yabancı kişilerin  ağzından!!!! Uluslar arası platformda  Türkiye’yi karalamak adına  katliam kararları çıkartıyorlar, abideler dikip filmler çevirtiyorlar. Amaç; Türk ve Ermeni’leri birbirine düşman etmek..
   
 Kafaları melanetten başka hiçbir işe işlemeyen  zalim ruhlu  Ermeni Diasporasının   kötü emellerini boşa çıkartacak “Ermenia-GreatDeseption/Ermeni hilesi” adlı  kitabın yazarı  Arkansas  eyaletinde yaşayan Sam Weems adlı  emekli bir savcının  kitabında  kaleme aldıklarına bir göz atalım:

“ Bendeniz koyu bir Hıristiyan olarak Ermeni belgelerini incelerken,  Ermeni’lerin Türk’leri karalamak adına  olmadık yalanlar ileri sürdüklerine , bunu yaparken de Din kimliğini ileri  sürdüklerine şahit oldum. 

Kitabımı yazabilmek için Washington,Paris,Londra, Moskova ve  İstanbul’daki arşivleri inceledim. Ancak Ermenistan’da arşiv araştırması yapmama izin vermediler.  Beni Boston’daki  Ermeni Federasyonu’nun  arşivlerine bile sokmadılar .

Hoş görüden yoksun Ermeni’lerin  Türkiye’de  çok sayıda kilisesinin bulunduğunu , buna karşın  Ermenistan’daki  camilerin  bu gün ayakta kalmadığını tespit ettim. 

Osmanlı Anadolu’sunda görevli  Amerikalı ve İngiliz devlet memurlarıyla , askeri yetkililerin tuttuğu  raporlara dayanarak  yaptığım  nüfus hesaplamalarıyla  soykırımın mümkün olmayacağını da  anladım.

      
Ermeni’lerin konu üzerindeki  amansız saptırmaları  karşısında ’Ermeni propagandacılarına mı ,yoksa  kendi Amerikalılarımıza mı  inanalım’  açıkçası şaşırdım..

Amerikan  kongresi  kayıtlarını araştırınca  saldırgan, kavgacı, işkenceci, hırsız, yalancı  ve dilenci Ermenistan’a ,  Amerikan vergi yükümlülerince 10 yıl içinde  1,5 milyar dolar  yardım yapıldığını tespit ettiğimde  isyan ettim..

Sahtekar Ermeniler hiç sıkılmadan  bizim verdiğimiz vergileri ,Washington’da  soykırım müzesi yapmak için  bina alımına harcıyorlar. Bu Hıristiyanlık adına  utanç verici  bir durumdur.Eğer bir soykırım müzesi kurulacaksa  sergileyecekleri arasında  Türk’lerde olmalıdır. Yoksa kurdukları müze  ırkçı nefret müzesi olmaktan  öte bir anlam taşımaz”

      
 SONUÇ OLARAK;

Dikkat edilirse  yurt dışında  sürekli olarak Türk’ler tarafından  katledilen Ermeni hikayeleri  dile getiriliyor. Atatürk bile zamanında , Balkan ve İstiklal savaşından  başarı ile çıkılmasına rağmen  “çatışmalarla yola devam edilemeyeceğini , nefret ve kötü anılarla  bir yere varılamayacağını” söyleyerek,  ülkeleri barışa  hizmet etmeleri adına çaba göstermeye çağırıyordu... Ancak tarihini bilmeyen ve Emperyalist güçlerce eğitimde başarısızlık adına uygulanan baskılar nedeniyle,  çok çabuk unutan bir millet olduğumuz için, Ulu Önder Atatürk’ün gönlünden geçen ve gerçekleştirmek adına büyük mücadeleler verdiği “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinin  1950-60-70li yıllarda söylemde bırakıldığı, ilke doğrultusunda yeterli eylem planı yapılmadığı ve bu nedenle de Dünya’da kapısı sürekli çalınan , üzerinde her türlü oyunların oynandığı bir Türkiye yaratılmıştır..

      
 İnsanlığın teşekkülünden bu yana zamanın çok  büyük bir bölümünün   savaşlarla geçtiği dikkate alınırsa , Ben,  Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinden; barış ortamı yaratabilecek bir ülkenin daha hazar zamanında  bütün Milli Güç Unsurlarıyla birlikte savaşa hazırlanması gerektiğini anlamaktayım. Müteyakkız olunduğu takdirde  muasır medeniyetler  seviyesine ulaşma imkanı da yaratılabilir diye değerlendirmekteyim. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği gibi düşünmeyen  ülkelerin kapılarının ilk fırsatta zorlanacağı   ve daha da ileri gidilerek tarihten silinme ile karşı karşıya kalacağını değerlendiriyorum..
       
Zayıf ve başarısız  konumdaki Ermenistan’ın,  ABD. ve  Avrupa ülkelerinde  yerleşmiş, yetkin ve sözü geçen kişilerle yaptığı   güçlü Ermeni lobi faaliyetleri  sayesinde   aradan yıllar geçmesine rağmen maalesef masa başında savaşı kazanacağı endişesini de  dile getirmeliyim.


Bütün gerçek beyanatlardan  da  anlaşıldığı gibi, artık yaşanmış   tarihi bilmekle kalmayıp, Dünya’da  (İngiliz, Rus,Alman Fransa vb.) yaşamakta olan ve  ebediyete intikal etmiş değerli  tarihçi, Devlet ve    bilim adamlarının  kaleme aldığı kitap ve dokümanlardan istifade ederek, Dünya insanını , bir çatı altında toplayıp ,gerçek taşların eteklerden dökülmesinin amansız takipçisi olmalıyız, diye     değerlendirmekteyim.

Bu arada ABD'den gelen ŞOK RAPOR'a  bir göz atalım..

ABD'DEN ŞOK RAPOR
Monday, 22 June 2009 07:25  
ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı Fein: “Beyaz Saray araştırma yaptı, Ermenilerin 2 milyon Müslüman Osmanlı’yı katlettiği ortaya çıktı. Ermeniler, kendi arşivlerini açmıyor, çünkü bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor…” dedi.  
ABD Başkanı Ronald Reagan’ın hukuk danışmanlığını yapan Bruce Fein, sözde Ermeni soykırımı iddialarını değerlendirdi. Ermenilerin bu iddialarının son derece asılsız olduğunu belirten FeinReagan’ın başkan olduğu 1981'de bu konunun Beyaz Saray tarafından araştırıldığını ve iddiaların asılsız olduğunun belgelendiğini söyledi. İşte sözde Ermeni soykırımı konusunda Fein’in açıklamaları:  
“Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı “müthiş” sayılabilecek bir özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir. Azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sürdürdü.  
Ermeni terör çeteleri I. Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdü. Bu rakamın 2 milyon civarında olduğu bir gerçek. Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlandı. Burada asıl önemli konu, Ermenilerin ihanetidir. Osmanlı da kendisini savundu. Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük getiri sağlıyor. ABD yönetimi de büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler ısrarla kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getirimi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak.”  



  
 Her zaman şahit olunduğu gibi İcraata dökmeden  yalnızca “meseleyi tarihçilere  bırakalım”  zihniyetiyle  hareket ettiğimiz takdirde  sıkıntıya düşeceğimizi unutmamalıyız. 22 Aralık 2011  İzmir

    
 Fevzi MORAY
 E. P. KD. ALB.                


A