Salı, Mart 03, 2015

 2008’DE KALEME ALDIĞIM HOCALI VAHŞETİ..                              
 EK-1 : ERMENİLERİN  HOCALI   KATLİAMI : 26 Şubat 1992                                                                         

Yalan yanlış yazılan tarihi doğrulayabilmek adına  yaptığım araştırmalar ve edindiğim bilgi ve tecrübeler ışığında  kaleme aldıklarımı sizlerle paylaşmak bana huzur verecektir.

Ermeniler tarafından 26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan'ın Hocalı mevkinde Azeri soydaşlarımıza yapılan  tescillenmiş katliamın On altıncı  yıl anma töreninde ( yani 26 Şubat 2008 )  bazı satılmış kışkırtıcılar küresel güçlerden aldığı destekle tarihi saptırmanın , insanlığı  aldatmanın  amansız takipçisi durumundalar.

Bu nedenle de hafızalarda henüz tazeliğini kaybetmemiş Hocalı katliamının   Ankara’da yapılan 16'ncı   yıl anma törenine konuşmacı olarak katılan  Ulusal Güvenlik Strateji Araştırma Merkezi Başkanı  Sayın Ali Külebi,  gerçekleri  açıklama hakkı  dahi verilmeden dışarıya çıkarılmıştır..    
Bilindiği  gibi,  1900’lu yılların başından itibaren emperyalist güçler Afrika, Asya ve Avrupa'yı da içine alan “Dünya hakimiyeti” uğruna  masum insanlara  acımasızca katliam yapmayı sürdürmektedir. 
"Gerçek tarih sayfaları   insanlığı hiçe sayan vahşetlerle doludur.."

Daha evvel  sizlerle paylaşmama rağmen , bilgilerinizi canlı tutmak  ve günün konusu olması nedeniyle  Azeri soydaşlarımıza yapılan insanlık dışı vahşeti bilgilerinize sunuyorum..
En derin saygılarımla..
                                                              
Fevzi Moray             26/Şubat /2008 İZMİR
                      
                          
HOCALI KATLİAMI
Yer: Azerbaycan, Hocalı mevki 
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına  dikilmiş   olan iki Ermeni yazı tura atıyordu.
Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta   Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan  duymuşlardı.
  
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın   görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu.   Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...   Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik   tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri  elindeki demir parayı havaya attı:

Akçik, manç?.. (Kızmı, oğlan mı?)   -Akçik  (Kız)
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki  kasatura   ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan   bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.

Tun  şahetsar,ınger (Sen kazandın,yoldaş) 
Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana: (Ben  kazandım ama   bu bebek nasıl beslenecek?)
Mayrigı bedge gişdatsine (Annesi besleyecek elbette)
Bunun  üzerine   daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği   annesinin göğsüne yapıştırdı:
Mayrig yerahayin zizdur (Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalının başka bir semtinde tek kale futbol  maçı   hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği  yapmışlar,   top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup  getirdiklerinde   ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
 -Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek...   (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı  anda   çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü...   Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk    başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay Hocalıda bundan çok değil yalnızca  16 yıl önce  yaşandı.
Her iki olay da Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat  şahit   olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.
                                                      ***

Ne yazık ki 26 Şubat 1992  günü   binlerce Azeri  soydaşımız  türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir.  Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik ve yıkım olmuştur.  

Türkiye'de  büyük bir dehşet uyandıran  katliam görüntüleri  TRT aracılığı ile dünya insanlığına duyurulmuştu. 
Bütün   olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times  belgelemiştir. 

26   Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı  kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki   366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalıya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize  alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı   kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen   kesildi.
Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni  askerleri,   çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı zalimce   katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalıda dehşet verici   olaylar yaşandı.

Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ   olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve Tıbbî    deneylere tabi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. 
Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını   kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini   yüzdüler.
Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı   kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.

Peki neydi bu düşmanlık?   Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin  12 ili yer almaktayken,  Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları   içindeki Ağrı Dağı'nın resmi  gösterilirken , Ermenistan Millî Marşı'nda    'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için  ölün,öldürün'  mesajı verilmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yoktur  sanırım.

Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalıya, eski Sovyet  İttifakı   Silahlı Kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Silahlı   Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan   Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.
56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur. Bu alçak  saldırıda   487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri  kalan    nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın   tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha  kurtulamamıştır. 

 Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı .  Fakat katliam sonrası Hocalıya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının   abartmadığını kısa sürede anladılar. 

Hocalıda katliam bölgesini  gezen    Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında   söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
'Pek çok savaş   hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalıdaki  gibi   bir vahşete umarım kimse tanık olmaz'
  
Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti;   Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan  denilen   kirli katilden başkası değildi.

Yaptığı terör faaliyetlerinin  oranı   nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert   Koçaryan,  20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu.  Karabağ'da  barış   istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen   Levon Ter Petrosyan ( bu zatı , 1991-1993’lü   yıllarda  geniş çaptı Ermeni-Türk hudut protokollerinde görme imkanı buldum F.Moray)  istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan   boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna, 'Hocalı Katliamı baş sorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.
Ermeniler Türk hamile    kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile  doldurup ,  küçük Türk kızlarına da tecavüz edip   öldürmüşlerdi.

Katliamın boyutunu ;  “Büyük Ermenistan” idealinin  ideologlarından biri olan  ve Hocalı soykırımına bizzat iştirak eden Zori Balayan’ın  kitabında yazdıklarından anlıyoruz.
        
Hala İnterpol tarafından  kırmızı bültenle aranan  Zori Balayan, 1996’da  yayınlanan “Ruhumuzun canlanması” adlı kitabında Hocalı soykırımını haklı göstermeye çalışarak, yaptıkları soykırımı şöyle anlatıyor:

 “Biz , arkadaşımız Xaçatur'la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Xaçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra bu 13 yaşındaki Türk’e,  onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından, sinesinden ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğun  yedi dakika sonra kan kaybından dünyası değişti. İlk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim, buna göre de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelere göre kendimi rahatsız hissetmedim.
Ama ruhum , halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı.  Xaçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türkü ; aynı kökten olan itlere attı. Akşam ayni şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Xaçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer  askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915'nci yılda ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalıyı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”
   
Hocalı'da Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı hayata geçirdiği soykırımın delillerini kendi kitabında övünerek sıralayan Zori Balayan her bir Ermeni’nin bu hareketten iftihar etmesi, gurur duyması gerektiğini söylüyor.
   
Ermenilerin Hocalı'da soykırımı gerçekleştirdiklerini, insanlığa karşı cinayet işlediklerini itiraf eden, onaylayan bu fikirler,  Zori Balayan’ın 1996   yılında yayınlanmış “Ruhumuzun canlanması” adlı kitabının 260-262'ınci sayfalarında yer almaktadır.
  
   
ABD Kongresi'nin Uluslararası İlişkiler Komisyonu Üyesi Don Barton, Kongreyi ‘Hocalı soykırımı’nı tanımaya çağırdığı Temsilciler Kurulu toplantısında, "Dünyadaki tüm toplumlar bunu bilmeli ve hatırlamalıdır. ABD Kongresi, Hocalı soykırımını tanımakla uluslararası toplumun uzun yıllardan beri bu konuyla ilgili sessizliğini bozacakır.”demiştir.
      
Amerikalı senatör Don Borton , "-Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı trajedisi Hocalı’da yaşanırken ve üstelik masum insanların hunharca katledildiği cinayetin kanıtı niteliği taşıyan video kayıtları ve belgeleri de eldeyken, dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamıştır..” diyerek  yazılan sahte tarihe atıfta bulunmaktadır..

Açıklamaya devamla;  Hocalı vahşetinin, dünya devletleri ve uluslararası örgütlerce ‘soykırım’ olarak tanınması için gerekli adımlar atılmamıştır. Ermenistan’ın kurulduğu ilk yıllarda sahip olduğu toprak parçası 9.000 km2 iken, bugün bu alanın 47.000 km2’ye nasıl ulaştığı  sorusu iyice irdelenmeli, işgal ettikleri ve ‘Hayastan’ adını verdikleri bu toprakların tamamının, Azerbaycan Türklerinin toprağı olduğu unutulmamalıdır." diyerek konuşmasını sürdürmüştür..
   
Her fırsatta sözde Ermeni soykırımını gündeme getiren, Türkiye’yi karalamaya çalışan ve bunun ateşli savunuculuğunu yapan ABD’deki Ermeni diasporasına, Amerikalı senatör Don Borton'un bu açıklaması tokat gibi geldi.

Barton, Temsilciler Kurulu'nun toplantısında yaptığı bu konuşmada, “Zaman zaman üyeler, aslı olmayan sözde 'Ermeni soykırımını' tanımaya çağrılsalar da, Ermenilerin Hocalı'daki katliamlarından tek bir kelimeyle bahsedilmemiştir” dedi.

Barton, Hocalı adlı Azerbaycan şehrinin 1992 yılında Ermeniler tarafından silindiğini, tüm Azeriler için Hocalı sözünün acı, hüzün ve gaddarlık anlamına geldiğini belirttiği konuşmasında, “26 Şubat 1992 tarihinde, Ermeni askerleri, Hocalı'da 613 kişiyi öldürmüş, tüm aileleri parçalamış, 1.275 kişiyi esir almıştır; 1.000 kişi sakatlanmış, 150 kişi de kayıplara karışmıştır” dedi.        

Yabancı gazetecilerin ve Ermenilerin bizzat kendilerinin itiraf ettiği katliamın boyutunu bu açıklamalardan daha iyi ne anlatabilir ?  

Hocalı’daki vahşet ve katliam, Ermenilerin “Büyük Ermenistan” ideali çerçevesinde,1987 yılından itibaren, Ermeni diasporası ile birlikte yeni hedef olarak seçilen Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan Türklerinden boşaltılması amacına yönelik olarak gerçekleştirildi.
   
Ermenilerin “toprak genişletmek” arzusuna, tarihi Türk düşmanlığı ve nefreti de eklenerek işlenen bu katliamla, çağın en büyük zulmü ve katliamı Hocalı’da yaşanmış oldu. Hocalı katliamı sadece Azerbaycan Türklerine karşı değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş ve tarifi imkansız bir insanlık suçudur.
     
Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı katliamı Hocalı’da yaşanmışken ve üstelik masum insanların katledilmesinin kanıtı olan video kayıtlar, canlı şahitler, resimler ortada iken dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilmeyerek yıllarca sonuç alınamamış ve uluslararası örgütlerce “soykırım” olarak tanınması için gerekli adımlar atılamamıştır.
               
Katliamın emrini verenlerden birisi ise kanlı Tasnak terör örgütü ve katliamın baş sorumlusu Robert Koçaryan'dır.
   
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde Miloseviç gibi savaş suçlularının ve katillerin cezası verilirken, neden Hocalı katliamı ve baş sorumlularından biri katil Robert Koçaryan, ayni mahkeme tarafından cezasını görmedi?

Neden Hocalı için anket başlatılmıyor ve savaş suçluları gerekli cezayı almıyor ?
   
Tabi ki bunun ilk cevabını  Azerbaycan devlet sorumluları vermelidir , diğer taraftan ise Türkiye.  Türkiye'yi idare edenler ; bugüne kadar, organize şekilde köseye sıkıştırmak isteyen Ermenilere karsı neden Hocalı katliamı için Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden anket talebinde bulunmadı?
    
Ermenilere gereken cezanın verilmesi ve susturmak için bundan daha büyük fırsat olamazdı. Diplomatik girişimlerin  ne Azerbaycan’da ne de Türkiye’de yapılmamasını da anlamakta güçlük  çekiyorum.

26 şubat 1992 ;   Ermenilerce,  Türklere  yapılan  toplu katliamların  ve  Azerbaycan kasabası olan  Hocalı’nın  yeryüzünden silinmesinin  tescilli tarihidir…
         
Şimdi bizler; tarihteki olayları çarpıtarak Türkleri katliam yaptı diye suçlamaya kalkanların ve bu uydurma söylemlere destek verenlerin hatta,  bir Ermeni gazeteci öldürülünce “ Hepimiz Ermeniyiz” diye bağıranların, daha doğrusu insan olan herkesin gözlerini bir kez de Hocalı katliamına çevirmelerini bekliyoruz.
En derin sevgi ve saygılarımla..
Fevzi Moray
VATANSEVER

       
        

   

 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder