Salı, Aralık 22, 2009

Günümüzün Savaşı Psikolojik/ Asimetrik Harp

GÜNÜMÜZÜN SAVAŞI
Psikolojik/Asimetrik Savaş
TÜRK GENÇLİĞİNİN BİLMESİ ELZEM OLAN SAVAŞ (…?….)

Değerli dostlarım , hedef olarak insanın ve silah olarak ta propagandanın kullanıldığı Psikolojik Savaşta , Dünya desteğini yanında hissederek faaliyet gösteren ülkeler ve güçler , son derece ucuz olan “masa başında kazanma” (Psikolojik Harp ) usulü ile hedeflerinin yarısına ulaşmıştır. Aynı yöntemle büyük Milli Hedef ve Menfaatlerine ulaşmada kararlı oldukları dikkate alınırsa, meseleye çok daha fazla bilinçli yaklaşmamız , teşkilatlanmamız ve harekat esaslarına uygun planlar hazırlayarak , barış şartlarında hayata geçirmemiz gerekmektedir..

Psikolojik/Asimetrik Harekatın yalnız silahlı kuvvetlerce icrası hiçbir anlam ifade etmez.., Ülkede bulunan bütün Milli Güç Unsurlarının (MGU) iştirakiyle yapılması halinde başarılı olacağı da unutulmamalıdır…
Bu nedenle son yılların en revaçta olan Psikolojik/Asimetrik Harekat hakkında her Türk insanının genel bilgiye sahip olması elzem görülmektedir..
Özellikle ileride çoluk çocuğa karışmayı ve bağımsız ve mutlu yaşamayı düşünen genç kuşağın, yaşamın % 90 ı savaşlarla geçen bu Dünya’da konunun üzerine fazlasıyla düşmesi gerekmektedir… Bu nedenle sizleri sıkmadan kısa ve öz bilgileri paylaşabilirsem çok mutlu olacağım.

(... )Konuya daha bir ilgi gösteren dostlarıma, bir süre komutanlığımı ve hocalığımı yapan değerli E.Kur.Alb. Dr.Tahir Tamer Kumkale’nin kaleme aldığı “Psikolojik Savaş” adlı kitabını okumasını öneririm..
PSİKOLOJİK HARP ( SESSİZ YANILTMA)
Değerli dostlarım; malumunuz milli güç unsurları (Siyasi-Askeri-Ekonomik-Nüfus-Coğrafi konum -Teknolojik ve Toplumun Psikolojik yapısı ) zayıf olan ülkelerin sıcak savaşa girmeleri son derece risklidir ve geri kalmalarını hızlandırır...Ancak aynı konumda olan Yunanistan, Ermenistan ve bazı güçler Dünya desteğini yanına aldıkları takdirde durum biraz farklılaşır.. Megali -İdea (büyük ülküler) hedeflerinin yarısına ulaşmış olan Yunanistan ile emelleri olan diğer güçlerin küresel gücün desteğini almadıkları takdirde hedeflerinin tamamına hiç bir zaman ulaşamayacağı değerlendirilmektedir.
Desteklenen güçler, ideallerine , en etkili ve en düşük maliyetli silah olan Psikolojik Harbi prensiplerini uygulayarak ulaşırlar..
Milli Güç Unsurları yetersiz olan Yunanistan, 18YY.'dan itibaren bu muharebe şeklini en iyi uygulayan ve iyi neticeler alan bir ülke konumundadır. Bir şekilde terörün odağı  olduğu kabul gören ve fakat dünya gücünden çeşitli nedenlerle destek alan ülkeler veya ülke olma yolunda vaat de bulunularak tuzağa düşürülen toplumlar da bu sistemden beslenerek hedeflerine yönelirler. “Dünya devi , prensip olarak devlet kurulması için değil, kurulu devletleri parçalanması ve yok edilmesi adına mücadelesini sürdürmektedir..”
Zamanında Çin settin den Adriyatik denizine kadar olan geniş coğrafyada hükümranlık süren Türk devletleri , güçlü olmanın  getirdiği güven nedeniyle , yapısına ters gelen , amiyane tabirle kalleşçe, kaypakça ve akıl almaz dolaplarla uygulanan bu harekat şekline,  20 YY. sonlarına kadar itibar etmediği görülür.. ..
Ancak 1990’lı yılların sonlarına doğru konunun hassasiyeti Genel Kurmay Başkanlığınca tespit edilmiş, müteakiben teşkil edilen Psikolojik Harp Dairesine bağlı birimler kurulmuştur.. Silahlı Kuvvetlerimiz  Psikolojik Harekat faaliyetlerini, ülkemizin önem arz eden bölgelerinde ne hikmetse yalnız bırakılan bir kurum olarak sürdürmektedir..

Çağımızın en geçerli harekat şekli ile (Psikolojik Harp) ile ilgili kursa katılanlar olarak öğrenmiş olduğumuz harp prensipleri , önümüze çıkan sorunlarla masaya yatırılarak düşmanın hamlelerini bertaraf ettiğimiz bilinmelidir. İcra edilen kurs ve oradan öğrendiklerimizle kimleri nasıl kazandığımıza bir kaç örnek vermemi istersiniz diye düşünüyorum.

Şahsımla ilgili vereceğim örneklerde  , kutsal görevini özveri ile yapan Silahlı Kuvvetlerin el emeği, göz nuru vardır.. Bunu da açıklamaktan gurur duymakla birlikte , esas görevi olanların görevlerini yapmanın burukluğunu yaşadığımızı da belirtmeden geçemeyeceğim..

Türkiye’nin en ücra köşelerinde yokluklar içersinde hayatı idame ettirmek, bölgede tabii afetlere ve benzeri  olaylara maruz kalındığında ilk müdahaleyi yapmak, mahrumiyeti yaşamak , geriden gelenlere ilkelliği yaşatmamanın yollarını tespit etmek, maalesef yalnız bırakılan Türk Silahlı Kuvvetlerin omuzlarına bindirilmiştir....

Türk Ulusunun çıkarları adına müştereken (topyekun) yapıldığında başarılı olacak harekatın , (Psikolojik /Asimetrik Harp) askerin üzerine yıkılması dikkat çekici ve manidardır..
 Zamanında kaybettiğimiz insanımızı kazanmak için , mücadelemizi Milli Güç Unsurlarının tamamıyla sürdürmemiz gerekirken, yine yalnız ve desteksiz bırakılan Türk Silahlı Kuvvetleri devrededir!. Asli görevi bilinen TSK’ in yıpratılması, ancak düşmanların hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırır..

Görevi; Ülkeyi iç ve dış güçlere karşı korumak ve kollamak olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz acaba neden , Kürt,Türk,Çerkez,Laz vb. ayrımı yapmadan insanlara yaklaşıp dertlerine derman olacakların görevlerini yapmak durumunda bırakılmaktadır ?

Tarif etmeye çalıştığım böylesine ürpertici ortamda, bizleri ayakta tutan ve verilen savaşta başarılı olmamızı sağlayan tek şey Türkiye aşığı oluşumuzdur ..Bu düşünceyle mücadelemiz, Türk insanını kazanmak adına fedakarca yerine getirilmektedir

Gelenek ve göreneklerimize ters düşen Psikolojik Harp’in en başta gelen  zorluğu , hedef
kitleyi (dost- düşman) kazanabilmek için sabırlı olunması ve zamana ihtiyaç göstermesidir..
Ülkemizde kaybedilmiş insanların nasıl kazanıldığını ve bölgelerde elektriği, suyu,yolu,insan ve hayvanlarının sağlığı, okulların onarımı, ,asker eşlerinden öğretmenlik yapacakların görevlendirilmesi ile benzeri her türlü ihtiyacın kim tarafından karşılandığını ,siz değerli halkımızın bilmesinde çok büyük yararlar vardır..

Eğer yurttaşlarımızı bu gerçeklerle buluşturamaz ve tek yumruk halinde hedefe kilitleyemezsek , arzu etmediğimiz bölünme ve peşi sıra gelecek olan yok edilme gerçekleşmiş olacaktır..

O nedenle bilmemiz gereken husus ; bu harekat şekli ile kaybedilmiş değerlerin yalnız bırakılmış TSK ile kazanılamayacağına inanmak olmalıdır …

Şimdi gelelim esas görevi olanların cephesine.. Ülkemizde MGK diye çok önemli bir kurum mevcuttur.1982 anayasasının 117 maddesi, milli güvenliğin sağlanmasından, silahlı kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, TBMM’ye karşı Bakanlar Kurulunu sorumlu tutmuştur..Bakanlar Kurulunun , Milli Güvenlik politikasının uygulanması ve bu politikaya karşı içeride ve dışarıda ortaya çıkan engellemelere karşı tedbirler almak görev ve yetkisi vardır..

Hiç unutmamak gerekir ki, Milli Güvenlik Kurulunun yapısı; her ülkenin coğrafyası, jeopolitik ve stratejik durumu , anayasal düzeni , sosyal yapısına bağlı olarak değişiklik gösterir..
Bu şartlar çerçevesinde Türkiye’yi değerlendirdiğimizde en kapsamlı MGK’ in , bizim ülkemizde olması gerektiği gerçeği ortaya çıkar..

Ülkemizde Milli Güvenlik Konseptinin ilk defa 1961 anayasası ile oluşturulduğu yanılgısı içersindeyiz diye değerlendiriyorum..Ülkeler, bir şekilde aynı anlama gelen değişik terimlerle mutlaka bu teşkilatı kurmuşlardır....İleriyi gören Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1933 yılında “yüksek müdafaa meclisi” kurulmuş ve 74 yıldır da bu günkü adıyla yani , MGK .olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

Ama dikkat edilirse dış güçler, maksadı belli olan kuruluşumuzu etkisizleştirmek, görev yapamaz hale getirmek için, muazzam bir gayret gösteriyorlar..
Sanki bu kurum yalnız Türkiye’de varmışçasına…
Şimdi değişik adlarda aynı görevi yapan diğer ülkelere bir bakalım:

ABD’de “Milli Güvenlik Konseyi” , Almanya’da “Federal Güvenlik Konseyi” , Fransa’da “Milli Savunma Konseyi”, Kanada’da “Özel Konsey”, Rusya’da “Ulusal Güvenlik Konseyi”,Yunanistan’da “Dış İşleri ve Savunma Konseyi” vb.

O halde böylesine önem arz eden bir kuruluşu, neden ülkemizde etkinleştirmemek adına bu kadar mücadele edildiğinin cevabı belirleniyordur sanırım..
Ancak , anlaşılamayan nedenlerle , MGK.’da enteresan değişiklikler yapılmıştır.. Önce MGK. Genel Sekreterliğine ilk kez bir sivil atanmış, daha sonra da Türkiye’nin milli çıkarlarını savunmak için tesis edilen Psikolojik Harekat birimini de içinde bulunduran  "Toplumla İlişkiler Başkanlığı” da kaldırılarak etkin görev yapamayan bir MGK yaratılmıştır..

Cumhur Başkanının Başkanlık ettiği böylesine önemli bir kurumun aldığı kararların tavsiye niteliğinde olduğunu da buna eklediğinizde , elzem olan savaş ve müdahale kararlarının bir şekilde kulak arkası edilebileceğini düşünebilir ve üzerimizde oynanan tehlikeli oyunları görme imkanını bulursunuz..

Dünyanın gözünde üstün Devlet adamlığının yanı sıra Muhteşem Komutanlık vasıflarıyla da anılan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün konuya yaklaşımını umarım merak edersiniz?

İleriyi görüşü , icraatçı kişiliği , bitmek bilmeyen öğrenme isteğiyle , dünya üzerinde yeni uygulanmaya başlanan her türlü harekat şeklini çok iyi bilen Psikolojik Harekatın da inceliklerine vakıftır..Ve Kurtuluş Savaşının her safhasında uygulamış ve Türk halkını, bir bütün halinde hedefe kilitleyerek akıllara durgunluk veren başarılara imza atmıştır..

Yüz sene sonrasını görebilen deha insan Mustafa Kemal Atatürk, daha Harp Okulunda okuduğu yıllarda , bazı gerçekleri görmekteydi.. Okuduğu yıllarda başta ABD ve İngiltere olmak üzere çoğu Dünya ülkelerinin, Türkiye ve benzeri bazı stratejik konumdaki ülkeleri , bu harekat kurallarıyla içten yıkmayı kafalarına koyduğunu dile getiriyordu.

Bu nedenle de her türlü savaş teknik ve taktiklerini öğrenen Atatürk, 24 Nisan 1920 tarihinde toplanan TBMM gizli oturumunda İngilizlerin , gerçeklere dayanmayan , tamamen düzmece , yalan haberlerden oluşan temalarla Türklerin aldatıldığını dile getiriyordu.. Birlik ve beraberlik içinde olunduğu takdirde millete İstiklal temin edilebileceğinin sözünü veriyordu..

Şimdiki tespit meselenin cevap anahtarı niteliğindedir..
Akıl almaz dolapların döndürüldüğü bu dönemde yalnız başına bırakılan Türk Silahlı Kuvvetleri ile Psikolojik Harekatta başarılı olunması düşünülemez..

Buradan alınacak ders nedir derseniz?
Psikolojik harekattan en az zayiat ve hasarla çıkabilmek için  , ülkenin tüm hayati kurumlarıyla birlikte bilinçli hareket edilmesi gerekmektedir..

Yine dikkat edilirse, günün savaşı haline gelen Psikolojik Harbin doktrini ; ülkenin önemli kurumlarıyla (sivil- asker) müştereken yapıldığında başarılı olunacağı üzerine monte edilmiştir.. Şimdi sizleri, Akşam gazetesi yazarı Sayın Güler Kömürcü’ nün bu konudaki çarpıcı tespitleri ile baş başa bırakıyorum.

“Şimdi... Nerede bizim ‘milli toplum mühendislerimiz, nerede milli aklın güvenliğinden sorumlu psikolojik savaş uzmanlarımız?

Türkiye’de bazı yarı aydınlarımızın kahramanı Graham Fuller ve Brezinski bize karşı servis veren önemli ‘psikolojik harekat uzmanlarından’ birkaçıdır. Peki bizim bu adamların en azından medyamıza yaptıkları servisi çözecek milli toplum mühendislerimiz kimlerdir? (Bu son 3 paragrafı geçen yıl kaleme aldım ve yaklaşık 14 aydır sorunun çözümü adına değişen tek bir –adım– atılmadı)” G.K.

Atalarımızın büyük özverili mücadeleler sonunda elde ettiği bu güzel vatan da dönen dolapları iyi değerlendirme gereği vardır.. Ülkenin kıymetini, tarihini ve ayakta kalabilmesi için verilen savaşları bilenlerin çoğalması gereği vardır.. Bilinçli olarak geri bırakılan Türk toplumunun uyandırılması gereği vardır..
Mukaddes ocakta gururla görev yapan Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratıp görev yapamaz hale getirmek ancak düşmanın hedefidir..
Can alıcı coğrafyada bulunan bir ülkenin silahlı gücünün  cansiperane gayretlerini görmezden gelmek, yıpratmaya çalışmak Türk insanının  gücünü kırmaktadır..
"Her Türk Asker Doğar"kavramı  ülkemizle özdeşleşmiştir. Hakikaten askerin başarı ile yerine getirdiği bütün görevlerde Türk insanının büyük desteği olmuştur ve olmaya devam edecektir.. Kaypakça yapılan bu harekat şekliyle kim ne kadar Türk milletini ve onun bağrından çıkan askerimizi yıpratmaya devam ederse etsin , yaşam içersinde eskiden olduğu gibi yaptıklarının mutlaka hesabını verecektir..
Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır..
Dostlarımdan, güncelliği ve önemi tartışılmaz olan bu konuda o kadar kayda değer öneriler alıyorum ki , onların gösterdiği ışıktan aydınlanarak ve önemli olan bu savaş prensiplerinden istifade ile üzerimizde oynanan oyunları aşağıda toplamaya çalışma imkanı buluyorum..
Türkiye Cumhuriyeti, yakın tarihimizde bir taraftan acımasızca Küresel Güç ülkelerinin baskılarına maruz kalmaktadır..Bir de buna İçimizdekilerin hainlikleri eklenince ülkemiz tarihinin en büyük Psikolojik Harekatı ile karşı karşıya kalmaktadır..

Toplumu bilgilendiren medyanın büyük bir kısmı tamamen ele geçirilmiştir.
Programların sık izlendiğini gösteren şifre çözücüler ülkenin ücra köşelerine yerleştirilerek , halk bilgi kirliliği ile baş başa bırakılmıştır....

Bu yöntemle; Ülkenin en önemli sorunları unutturularak Dünya’nın en seviyesiz programları televizyonda en çok seyredilen saatlerde yayınlanmış ve toplumun ruhsal ve fiziksel değerleri yok edilmiştir.Örf ve adetlerimiz unutturularak adeta insanımız uyuşturulmuştur.

Nasıl mı? Ahlaksızca işlenen magazin yayınlarıyla, mafyalaşmış futbol maçlarına olan tutkuyla , abuk sabuk diziler ve magazin ağırlıklı ahlaki değerlerin hiçe sayıldığı yarışma programları ile halkın gerçekleri öğrenmesi engellenmiştir, tabii ki.

Yeri geldiğinde çıkarları doğrultusunda ülkenin tüm nimetlerinden istifade edip , işine gelmediği zaman yan çizenlerin yaşadığı bir Türkiye’deyiz.., ..

Türk ve derin tarihi hakkında yalan yanlış kalem kullananların (!), ülkesini sever görünüp düşmanla iş birliği yapanların bulunduğu bir Türkiye’deyiz..
Bütün olumsuzluklara rağmen , bizimle birlikte yaşayıp arkamızdan vuranlara ve mukaddes ülkemizi yönettiğini sananlara düşüncelerimi siz dostlarla paylaşmama fırsatı verdikleri nedeniyle istemeyerekte olsa teşekkür ediyorum..

Zihniyet çirkinliklerinin yaşandığı bu günlerde, maalesef kahrolarak, hayretler içinde kalarak hayatı idame ettirmeye çalışıyoruz....
Ruhumuzu karartan acı yaşam reçetesinin , birlik ve beraberlikle telafi edileceğine  yürekten inanıyorum..
Bağımsız ve huzurlu yaşamamız adına kanlar dökülerek , canlar verilerek bizlere emanet edilen kutsal toprakları korumalıyız.. Miras bırakılan bütün değerleri, Dünya milletlerinin iftiharla dile getirdiği tarihi gerçekleri her fırsatta savunacağına inandığım Türk insanı ile gönülden paylaşıyorum..

Sonuç olarak , düşüncelerimi paylaşan tüm dostlarıma , uzun yıllar kader birliği yaptığım kutsal ocaktaki silah arkadaşlarıma en içten sevgi ve saygılarımla. 24.Mart 2008 İzmir
.
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALB. 24.Mart 2008 İzmir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder