Cumartesi, Mart 27, 2010

DENİZ KUVVETLERİNE KÜRESEL DEV NEDEN SARDI?

(….)DENİZ KUVVETLERİ GERÇEĞİ BİLİNMELİDİR.F.M.



AMERİKA, DENİZ KUVVETLERİMİZE NEDEN SARDI !?!!!


AMERİKA, DENİZ KUVVETLERİMİZDEN NEDEN RAHATSIZDIR

Sevgili dostlarım dikkat ederseniz Medar-ı iftiharımız olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz son iki yıl içersinde yoğun bir şekilde ‘Ergenekon’ adı altında baskı altına alınmaktadır.. Dostlarla bir araya geldiğimde Küresel Jandarma ve şürekası (!...) son günlerde neden özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızı yıpratmaya yoğunlaşmıştır sorusuna muhatap oluyorum.. Olayların farkında olan siz değerli dostlarımın kafalarında oluşan bu soruyu kısaca cevaplandırmaya çalışayım.

Umarım burada dile getirdiklerim , Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün korkusuz ve uyanık neferlerini bilinçli kılar.. Önce küresel dev tarafından Deniz Kuvvetlerimiz üzerinde kurgulanan yıpratma faaliyetleri hakkında kısa kronolojik bilgiler vermeliyim..

1- Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Sayın Özden Örnek ve irtica ile mücadele eylem planı (darbe günlükleri..,) Serbest kaldı ( 26 Şubat 2010)

2- Ergenekon soruşturması kapsamında Taraf gazetesince yapılan bir ihbar üzerine Sualtı Taarruz (SAT) Grup Komutanlığının eğitim alanı olan İstanbul’un Beykoz ilçesinin Poyraz köy mahallinde yer altına gömülü bulunan silah ve mühimmat!?..

3-Yine İrtica ile Mücadele Eylem Planının altında imzası olduğu iddia edilen Deniz P. Kurmay Albay Dursun Çiçek meselesi..

4- Kuzey Deniz Saha Komutanlığında görevli Deniz Kurmay Yarbay Ali Tatar’ın , iki amirale yönelik suikast raporu düzenlediği nedeniyle tutuklanması ve sonra serbest bırakılışı. İkinci kez tutuklanacağını hissedince gururuna yediremeyip intihar etmesi..

26 Şubat 2010 tarihinde ‘suikast notunun’ Yarbay Ali Tatar'a ait olmadığı belirlendi..Hiç yok yere Türk Levent’inin intihar etmesine , Deniz Kuvvetleri camiasının sarsılmasına ve ailesinin yıkılmasına neden olundu.
.Bunu reva görenler, ‘ben Müslüman’ım’ diyebilir mi sorarım sizlere?!...

Yaşatılanlar ; vicdan, iman,insanlık, merhamet, hukuk gibi değerleri hiçe sayan EMEVİLERİN yaptıklarını bile geride bırakacak niteliktedir.. …Yazıktır yazık!...

5- Rahmi Koç müzesinde yapılan incelemede bulunan mühimmatın , Taraf gazetesince Ergenekon’la ilişkilendirilmesi..

5- Güney Deniz Saha Komutanlığında görevli Deniz Kurmay Albay Berk Erdem in intiharının ( “İntiharın nedeni Ergenekon mu ?”) şeklinde kamu oyuyla paylaşılarak kafalarda soru işaretleri bırakılması..

Zira bu intihar , Ergenekon soruşturmasının başlamasından bu yana Deniz Kuvvetleri’nde yaşanan 7’nci intihardır ve son derece manidardır!..

Yukarıda yaşatılan acımasızlıkları , Sayın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit bakınız nasıl boşa çıkaracak şekilde dile getiriyor?..

"Biz Komutanlar Personelimizle Tek Vücut Halindeyiz ve Personelimizin Nefes Alışını Bile Hissederiz"

***

Konuyu burada kapatarak şimdi de neden özellikle Deniz Kuvvetleri ? sorusuna cevap arayabiliriz..

Önce dünyada tüm savaşların yer altı ve yer üstü kaynaklara hakim olmak hırsından çıktığının altını çizmeliyiz..

Malumunuz Karadeniz ülkeleri dışında; Fransa , Yunanistan ,İtalya , İngiltere ve eski Yugoslavya’nın halefi olan Sırbistan –Karadağ’ın taraftır. Ancak Amerika’nın karşı olduğu ve 1936 yılında imzalanan Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi Ulu önderimiz Atatürk’ün eşsiz öngörüsüyle dönemin şartları içinde ilgili taraflara kabul ettirilmiştir.

Sözleşmeye taraf olmayan Amerika, bu isteğini antlaşmaya taraf olan Romanya üzerinden gerçekleştirerek ‘kendi oyun planını’ uygulamaya sokma çabasındadır..

Peki Amerika ne peşindedir?

Açıklamaya çalışalım, antlaşmaya göre denizaltılar , uçak gemileri ve 15.000 tonun üzerindeki gemiler Türk boğazlarından Karadeniz’e geçiş yapamazlar.

Daha açıkça söylemek gerekirse, Amerika’nın bu denize sokacağı gemilerin boyu , tonajı ve nitelikleri Montrö boğazlar sözleşmesine aykırıdır..

Peki Amerika Karadeniz’de donanması olsun ister mi?

Çok nedeni vardır ancak tek bir neden olaya açıklık getirebilir..

Bölge ülkeleri namütenahi enerji kaynaklarına sahiptir.Hal böyle olunca .Küresel dev , Rusya’nın Akdeniz yoluyla dünya pazarlarına satabileceği en önemli hammaddeyi kontrol etmek isteyecektir..Bu stratejiyle Rusya federasyonunu güneyden çevirip göz dağı vermek istemektedir..

O nedenle de antlaşmaya taraf olan ülkelerin NATO’ ya ve AB. sokulması hedeflenmektedir..

Yine peki, hukuk tanımayan , vurup geçtiği yerlerde yaptığı tahribatı görmezden gelen Küresel devin , fütursuz girişimlerine kim karşı çıkıyor dersiniz?

Tabii ki Türk Silahlı Kuvvetlerin ayrılmaz bir parçası olan

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı…


Nasıl mı karşı koyuyor?..


(…….)Kısaca anlatayım..

Karadeniz’de güvenlik , Türk Deniz Kuvvetlerine bağlı gemiler tarafından başarıyla sağlanmaktadır.

Amerika’nın tek isteği , ‘transit geçiş’ şartlarını ülkemize ve dünyaya kabul ettirmektir..Bu sayede boğaza hakim olan devletin , geçen gemiler üzerinde etkili ve yetkili olmaması sağlanacaktır..

ABD. , Donanmasının 6 filosuyla , Orta Doğuda kurduğu hakimiyeti bu bölgede de kurarak , Rusya Federasyonunun Karadeniz , Kafkaslar ve Hazar havzasındaki artan gücünü söndürmeyi hedeflemektedir..

ABD.’in Irak işgali öncesi Trabzon ve diğer Karadeniz limanlarıyla ilgili emelleri henüz hafızalardan silinmemiştir ve dikkate değerdir.

Küresel gücün Transit geçiş isteği tehlikelerle doludur.. Kabul edildiği takdirde üstten uçmak başta olmak üzere denizatlılar ile sualtından geçmek hakkına da sahip olunacaktır..

Bütün bunlara rağmen , Deniz Kuvvetlerine bağlı Sahil Güvenlik Komutanlığının seçkin personeli , amansızca gemilerin antlaşma şartlarına uygun şekilde geçişini sağlamaktadır..

Sonuç olarak uygulanan strateji , küresel gücü son derece huzursuz etmektedir..Zira Orta Asya petrolü , tüm dünyaya kusursuzca ve adil şekilde Türk denizcileri sayesinde ulaştırılmaktadır..


Bu uygulamaya , “nimetlerin adaletsiz dağıtımını” ilke edinmiş Küresel dev köpürmesinde, kim köpürsün.


Umarım mesele daha fazla anlatmaya gerek kalmayacak şekilde aydınlanmıştır.. 28 Şubat 2010 İzmir


En derin saygılarımla…


Fevzi MORAY

E.P.KD.ALBAY

DÜNYANIN BİR NUMARASI KİMDİR?

DÜNYANIN BİR NUMARASI KİMDİR?



AMERİKANIN BİR NUMARALI ADAMI KİMDİR?

Değerli dost ve silah arkadaşlarım, 06-07-Şubat 2010 tarihinde ülkemize ABD savunma bakanı Robert Gates geldi..Bir numaralı adam gelince ( nereden çıktı şimdi bir numaralı adam diyeceksiniz biliyorum, anlatacağım) yer yerinden oynaması gerekirken, iletişimin patronları ( Medya) bir yerlerden aldığı emir gereği adeta sessizliğe bürünerek önemli bir misafiri gözlerden kaçırmayı başardılar..

Ama aynı medya , Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca ceza evinden çıkarken akıllara zarar şaşaalı töreni insanların gözünün içine bakarak yönetmeyi de ihmal etmediler..

Yahu bu kadar mı , yoldan çıkmış sözde aydın basın kalemşörleri , medya patronları gerçekleri Türk insanının gözünden kaçırmak adına stratejik hata yapabilir ..

Yine yahu kimdir bu Mehmet Ali Ağca kardeşim?

1979 yılında birlik, beraberlik ve barış düşüncesinin mimarı ve aynı zamanda Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Abdi İpekçi’yi , gazeteden Nişantaşı'ndaki evine giderken hunharca katleden ve İdama mahkum edilen bir cani…

Bu nedenledir ki, idamdan döndürülen bu caniye görkemli törenin yapılmasına önderlik edenleri buradan lanetliyorum..

Caninin ceza evinden çıkarılışının üzerinden 15 gün geçmeden Küresel Devin bir numaralı adamı Robert Gates ise ülkemize usulca giriyor ve Türk askerinin eskiden olduğu gibi NATO’ un kuruluş felsefesine uygun potansiyel bir güç olarak kullanılabilmesinin yollarını arıyordu…

Malumunuz , Türk Silahlı Kuvvetlerimiz , uzun zamandır dış güçlerin yoğun baskılarına maruz kalmaktadır..Bir de buna ülkeyi yönetenlerin desteği ile Askerimizin itibar kaybına seyirci kalışları da eklenince , düşmanın hedeflediği ‘kaos ortamında bir Türkiye’ gerçeği ile karşı karşıya kalınmıştır..

Şimdi , öncelikle Türkiye’yi dimdik ayakta tutan askerimizi yıpratma görevinin kime ait olduğunu belirlemeliyiz..

AKP İktidarı , Türk Silahlı Kuvvetlerimizi tek başına yıpratacak kapasitede değildir..Bu böyle biline…

Bulunduğumuz coğrafya emperyalistlerin ana hedefi ( hedef analizi yapmaya gerek var mıdır?) olunca işin şekli değişiyor ve artık Tek kutuplu dünyanın Jandarması ( bir numara) bu görevi yapmak üzere devrededir..

Türk insanının artık bu gerçeği görmesini diliyorum..

ABD savunma bakanının , 1991 den bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde açtığı derin yaralara ilaç olmak üzere Türkiye’ye geldiğini de kabul etmeliyiz..Bu nedenledir ki azimle ayakta durmayı başaran ve daha da önemlisi halkın hala güvenini muhafaza eden kurumumuzun Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile görüşme yapıyor..

Son bir hafta içinde görev başındaki yüksek rütbedeki muvazzaf General ve Amiraller üzerinde yoğunlaşan baskılara dikkat edilirse Amerikan ve Türk askerlerinin anlaşamadıkları ortadadır, diyerek burada bir nokta koyalım..



Şimdi de başımıza geçirilen çuvalın ve örülen çorapların tek mimarı olan Amerika Birleşik Devletlerinin “bir numarasını” tanımaya çalışalım..

Gayemiz görüşmenin içeriğinden ziyade ‘bir numaranın’ neden gözlerden kaçırıldığını belirterek önümüzü aydınlatmaktır..Zira insanımız medyanın hedef saptıran yalan yanlış haberleriyle adeta ablukaya alınmaktadır.

Askerlikte , Stratejide yapılan hatalar , taktik başarılarla düzeltilemez diye çok önemli bir kural vardır..

Basın yayın kurumlarımız insanımızın beynini yalan , yanlış haber ve gösterimlerle doldurarak stratejik hatalara bilerek yeşil ışık yakmaktadırlar. Bilinçli yaptıkları stratejik hataları , hedef saptıran geçici taktik başarılarla süsleyerek kendi vatanına ve insanına ihanet ettiklerini sakın unutmasınlar..

*****

Tekrar bir numaraya dönecek olusak,

Amerika’da ‘Ulusal Güvenlik’ kurulu son derece etkin bir kurumdur..Bu kurumun lafı edildiğinde yer yerinden oynar..Aynı zamanda güvenliği sağlayan ve denetleyen bu kuruluşun adı ‘National Security Agency’ yani, Ulusal Güvenlik Teşkilatı’dır ve NSA olarak anılır.



Şimdi de Asker ağırlıklı NSA Yöneticilerine bir göz atalım..

Başkanı: Asker-Tuğgeneral Keith B. Alexander

Başkan Yardımcısı: Asker-Tuğgeneral Noel T. Jones

Başkan Yardımcısı: John C. Inglis. NSA’daki en yüksek sivil bürokrat.

Dikkatle bakıldığında Amerika’nın savunmasında tek yetkili kurum vardır ve o da
A S K E R L E R D İ R…



Bundan birkaç sene öncesine kadar Türkiye’de de askerin etkinliği aynı değil miydi? N e oldu da askerimiz, ülkemizi yönetenlerce ‘düşman kuvvetler’ ilan edildi, a c a b a! …



Yine son derece tehlikeli gelişim olarak gördüğüm bir hususu burada belirtmeden geçemeyeceğim..



Dünyanın en güçlü ordularının başında gelen askerimizin üzerinde oynanan oyunlar gerçi bilinenin tekrarıdır.



Gelişen tehlike ise, emniyet örgütümüzün; askerin görevlerini üslenecek tarzda her geçen gün ağır silahlarla donatıldığıdır..

Yine iktidar tarfından Düşman gözüyle bakılan medarı iftiharımız Askerimizin karşısına , polis teşkilatının 100.000 olan nüfusunun 170.000 ne çıkarıldığıdır.



Yine bir numaraya dönecek olursak,



ABD Başkanı J. F. Kennedy’nin öldürülmesiyle ilgili soruşturmayı yürütmüş, daha sonra bu konuda iki kitap yazmış olan başsavcı Jim Garrison bakınız! Amerikanın, ulusal güvenliğe bakış açısını nasıl dile getiriyor.



“Korkunç ama yalın gerçek şudur ki, ABD’de gerçek hükümet, Pentagon ve CIA bileşimidir. Senato ve Meclis’ten oluşan Kongre ise, sıradan bir tartışma derneğine indirgenmiştir.”



Ama ne acıdır ki, son zamanlarda ülkemizde askere bakış , Amerikanın Jandarmasında olduğu gibi işlemiyor....



İçi askerden arındırılan!? “Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararların tavsiye niteliğinde olduğu gibi! F.M.)



ABD Savunma Bakanlığı karargâhının bulunduğu yerin adı, Pentagon’dur.

Pentagon demek, ABD ordusu demektir.

Pentagon demek, ABD generalleri demektir.



Gücünüz yetiyorsa ABD rejimini tenkit edin , askerine düşman gözüyle bakın veya bizde olduğu gibi Amerikan bayrağını aşağıya indirin ve yırtın..

Sonucunu söylemeye dilim varmıyor..



Amerikalı aydınların büyük bir kesimi, erkekse Pentagon’un ve Beyaz Saray’ın en sadık yandaşları olmasın!

Amerika bir ülkeye karşı savaş açacaksa, ya da yabancı bir ülkeye asker gönderecekse, bunun kararını Amerikan hükümeti değil, Pentagon veriyor..



Pentagon, işine gelmediğinde, Birleşmiş Milletler Genel Kurul karalarını ve Güvenlik Konseyi kararlarını da tanımaz. Tıpkı Irak’a , Afganistan’a girdiğinde yaptığı gibi…Dünyaya hakim olmanın nimetlerinden istifade etmek emperyalistlerin tek düşüncesidir..
Saygılarımla..
Fevzi MORAY