Pazartesi, Aralık 27, 2010

YENİ YILINIZI KUTLARKEN (!?)

Yeni yılınızı kutlarken (!?) hüzünlüyüm ama ümitsiz değilim.


Sevgili dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım, bu yıl da geçen yıllarda olduğu gibi sıkıntıların ve acıların yüreklere kazındığı bir yıl oldu.

Teokratik baskıların arttığı , ekranlardan gözümüzün içine bakılarak yapılan şantajların , tehditlerin havalarda uçuştuğu bir yıl oldu. Özellikle göz bebeğimiz gençlerin gösterdiği direnç karşısında doğal olarak Terör ve terörizm kendini yoğun şekilde hissettirdi bu yıl..
Türkiye Cumhuriyetinden maaş alıp Türk olmaktan utanç duyan millet vekillerinin itirafları içimizi acıttı , sırtımızdan hançerledi bu yıl bizleri..

Neler mi söylediler?

Milli duygularımızı kamçılayan “Ne mutlu Türk’üm diyene ve varlığım Türk varlığına armağan olsun” gibi anlamlı Türklük kavramlarını  ‘Ben Türk değilim ki neden varlığım Türk varlığına armağan olsun’ diyerek çiğneyip geçtiler. Barındıkları bu kutsal topraklara ihanet ettiler..

Yine bu yıl ve bu ülkede suçu kanıtlanmamış insanlar acımasızca zulümhanelerde tutulmaya devam ediliyor. Demokrasinin güvencesi olan Adalet kurumu , adaletsizliklerin hüküm sürdüğü yere dönüştü.

Emniyet örgütümüz , dünyanın en güçlü askerinin görevlerini yapmak üzere tarihinde görülmedik kadar güçlendiriliyor. Bu güne kadar içte çıkarılan isyanları bastırması gereken ve İç İşleri Bakanlığına bağlı olarak çalışan Emniyet ve Jandarma teşkilatının neden görevini yapamadığını artık hepimiz biliyoruz.

Çünkü Küresel Jandarma, demokratik ortamı yaratan ülkelerin huzurlu ve başarılı olacağını çok iyi biliyor. Her geçen gün Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin yok edilmeye çalışıldığını artık görmeli ve Teokratik rejimin ayak sesleri duymalıyız.

Çizdiğim karanlık tablonun 2011 yılında aydınlığa dönüşeceğine yürekten inanıyorum. Zira bu ülke Türkiye Cumhuriyetidir. Bizler sağ oldukça da kimse bu yüce Türk Devletini ortadan kaldırmaya muktedir olamayacaktır.Bu duygularla hepinizin yeni yılını tekrar kutluyorum.
Sevgiyle, Sağlıkla ve Umutla kalınız.
 Fevzi MORAY

Salı, Aralık 14, 2010

Türk Askerini Tanıtmaktır gayemiz. F.MORAY

(........) TÜRK ASKERİNİ TANITMAKTIR GAYEMİZ. F.MORAY


Değerli dost ve kahraman silah arkadaşlarım, kısa süre önce aile efradımı ilgilendiren hususları sizinle paylaşırken tek çekincem yanlış anlaşılırım düşüncesiydi. Paylaştıklarımın bir kısım insanlarca “reklam yapıyorlar” şeklinde algılanacağıydı. Kesinlikle bu düşüncede olmadığımı bilmenizi isterim. Paylaşmak istediklerim yazımın ‘ana başlığında’ gizlidir. Şimdi yaptığım ise gizlenmiş gerçekleri sizlerle paylaşmaktır. Bu nedenledir ki benim davam daha geniş ve şümullüdür.

Savaşta ölmeden öldürmek, görülmeden görmek ve vurulmadan vurmaktır görevimiz.

Yani nereden bakarsanız kan vardır yaşamımızda. Ancak kandan görülmez hal almış görevin altında gizemli ve bir o kadar da ilgi çeken bilinmeyenler vardır.  O nedenle yazmaktayım..
Bu düşünceye atlayanlar (!) maalesef olayları dar açıdan değerlendirmektedir. Son zamanlarda yoğunlukla kendini ve vatanını inkar edenler(!) halkın kafasını kirli fikirlerle ablukaya almaktadırlar. Dünyanın kurduğu baskılara teslim olan içimizdeki bu sapkınlar , Türk Silahlı kuvvetlerini toplumun gözünden düşürmek adına akıl almaz dolapları her gün evlerimizin ekranlarından, bir yerlerden destek almışçasına ve pervasızca beyinlerimize çakıyorlar.

İşte bu nedenlerle kapalı kutu görünümünde olan TSK’ in içindeki tertemiz beyinleri, muhteşem meziyetleri sizlerle yeri geldiğinde paylaşmaktır tek amacım.

Kimi ayarlı basın mensupları(!) , medyanın yazar kasaları(!) emekli olan askerler için utanmadan ve küstahça Askerlikten başka ne bilirler ki, siyasetle uğraşmak emekli olduktan sonra yapmayacakları tek şey olmalıdır. Yapacakları ise , Ordu evlerinin ucuz mekanlarında ömürlerinin kalanını tüketmeleridir.” diyebilmektedirler.

Askerlik , para ve pulla ölçülmeyecek kadar kutsal , bir o kadar da meşakkat, özveri , bilgi ve beceri isteyen önemli bir kurumdur.
Kutsal ve gizemli yuvanın içinde bir ömür tüketen biz askerlerin tanıtımında maalesef bu güne kadar pek başarılı olunduğu söylenemez.. Bu nedenledir ki bir yerde kapalı kutu içinde kalan yaşamımızı milletimizle paylaşma mücadelesi vermekteyim.

Yine bu nedenledir ki yapmaya çalıştığım ; Silahlı Kuvvetlerden emekli olmuş bir Türk subayı olarak dünyanın en etkin silahlı gücü olmayı başarmış askerimizi hedef kitleye doğru tanıtmaktır.

                                                                    

Sizlerle paylaşmak istediklerimi hünerle siz sevgili dostlarıma sunan kıymetli silah arkadaşım Ali Karaman hakkında düşüncelerimin bilinmesinde önemli faydalar görmekteyim.

Şimdi yazımın önemsediğim ana bölümüne geçebilirim..



                                                                            ***

Sevgili dostlarım teşekkürüm çok değerli kardeşim , kahraman silah arkadaşım ve yetenekli insan Ali KARAMAN’ a dır. Aynı zamanda kendisine ait sitenin de Anchorman'i olan , Ali KARAMAN' a bu vesileyle sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.

Dikkat ederseniz Anchorman diyorum..Türk Silahlı kuvvetlerinde savaşçı bir sınıfından ( Piyade) Anchorman olabilme vasıflarına sahip bir insan çıkabiliyorsa daha nice güzel meziyetlere sahip askerlerin olduğunun bilinmesi için yazıyorum bu satırları.

Böylesine üstün meziyetlere sahip değerli silah arkadaşım Ali KARAMAN’ a Klip’in hazırlanmasında maalesef yardımcı olamadım. Buna rağmen , bilgisayar yeteneğini kullanarak biz MORAY ailesini ve 68 kuşağını 70'li yıllara taşıyan bu gösterimi hazırlamıştır. . Bundan ötürü kendilerini hem kutluyor hem de sağlıklı , mutlu ve güzel bir ömür diliyorum.

Ben sevgili Ali Karaman kardeşim gibi üst seviyede bilgisayarı kullanma yeteneğine sahip değilim. Bu satırları; Türk Silahlı kuvvetlerine bu kadar uzun süre hizmet edip sivil yaşamda da adını altın harflerle yazdıran nice Ali Karaman’ların olduğunun bilinmesi için yazıyorum.

Kadim dostum Ali KARAMAN her zaman olduğu gibi yine günümüzün teknolojisini bilerek ve iyi yönde kullanarak klipin sunumunda şahikalar yaratmıştır..Sahibi olduğu siteye de bu anlamlı anıyı taşıyarak özellikle MORAY ailesini yüceltmiştir.

Türk Silahlı kuvvetlerinin kutsal mekanında bir ömür tüketen bendenize gelecek olursak, bir evvelki yazımda MFÖ ‘in (Mazhar ,Fuat ve Özkan) katkılarıyla hazırlanan plaktan bahsetmiştim. Askerlik arkadaşım Ali Karaman’ın katkılarıyla hazırlanan kardeşime ait o 45’liği, ilgi duyan, nostalji yapmak isteyenler için aşağıda sunuyorum..



En içten sevgi ve saygılarımla..
Fevzi MORAY
Emekli bir asker



NOT: anchorman : “Güven veren adam", haberleri sunan, yorum getirebilen , sözü senet olan kişi sakalıyla kılığıyla kıyafetiyle güven veriyorsa izleyiciye o kişi anchorman olarak nitelendirilebilir. sözü senet kıvamındadır.
Nostalji - Nur MORAY - Gerçek Sevgi Albümünden  (tıklayınız)
                                                              ****

http://akrmn67.azbuz.ekolay.net/blog/yazi/oku/5000000013462987/MUZIKTEN-GUC-ALAN-MORAY8217LAR-Fevzi-MORAY ( tıklayınız)










Ali Karaman Değerli Arkadaşım Fevzi MORAY’ in kardeşi, Barış MANÇO ve Kurtalan Ekspres Orkestrasından Nur MORAY’ in 1970’li yıllara damga vuran bu şarkısını beğeneceksiniz.



http://akrmn67.azbuz.ekolay.net/blog/yazi/oku/5000000013462987/MUZIKTEN-GUC-ALAN-MORAY8217LAR-Fevzi-MORAY ( tıklayınız)

Cuma, Aralık 10, 2010

MÜZİKTEN GÜÇ ALAN MORAY'LAR..

MÜZİKTEN GÜÇ ALAN MORAY’LAR.


F.MORAY



Sevgili dost ve silah arkadaşlarım , sürekli memleket meselelerine yoğunlaşmanın insanlığa faydadan çok zarar verdiğine inanırım. Ara sıra hayatımızı güzelleştirecek , yüklendiğimiz stresi boşaltacak sanat dallarında buluşmanın sayısız yararları var.

Tarihte başarılarından söz edilen devlet ve bilim adamlarının yaşamları mercek altına yatırıldığında güzel sanatlardan ilham aldıkları görülür. Dünyanın imrenerek ve gurur duyarak söz ettiği Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve Kuramsal Fizikçi Albert Einstein verilecek bir çok örnekten yalnız ikisidir..
Konu müzik olunca bir kaç gün evvel Kadıköy Ticaret Lisesi ile Barış MANÇO/ Kurtalan Ekspres grubuna katkıları yadsınamayan , değerli arkadaşım Ohannes Kemer’den anlamlı bir ileti aldım. Facebook sosyal paylaşım sitesinden gönderdiği bu ‘hatıratı’ tıkladığımda inanın o kadar çok duygu yüklendim ki anlatamam. Bu sayede mesleğim dolayısıyla yıllarca ayrı kaldığım ve içtiğim ayrı gitmeyen çocukluk arkadaşlarımı , müzik tutkunu dostlarımı ve bu gün ismini büyük puntolarla yazdıran müzik duayenlerini hatırlama imkanı buldum..

Kasvetli ortamı değiştirmek için bu anlamlı sevincimi siz sevgili dost ve kahraman silah arkadaşlarımla paylaşmak istedim. Zira biliyorum ki müzik/ Resim vb sanat kollarından beslenenler , geçici de olsa sıkıntılarından uzaklaşır ve akılcı mücadele etme imkanı yakalarlar.. Yazımın sonuna aldığım Linkler tıklandığında dilerim bizlerin yaşında olanlar ile bu çağın müzik tutkunu gençleri benim yaşadığım duyguyu hissederler.

Şimdi esas konumuza geçebiliriz..

Nostalji imkanı buluğum linkleri tıkladığımda ,besteleri 1969-1971 Nur MORAY , Nezih CİHANOĞLU ve Ohannes KEMER tarafından yapılan Liseler arası müzik yarışmasında iki kez arka arkaya birincilik alan Kadıköy Ticaret Lisesi’nin anı kütüğüne altın harflerle “müzikte reform” plaketini çakışını hatırladım. Bu anlamlı ve takdire değer çıkışla müzik mabedinin kapılarının nasıl araladığı gözümün önüne geldi..

1969 İcra ve Beste Dalında

1. Kadıköy Ticaret Lisesi - L.S.D. / Sexy Girl

2. Alman Lisesi - My Year Is Day / The Story About

1971 İcra ve beste dalında

1. Kadıköy Ticaret Lisesi - Sıla (Söz: İlhan Kavas (Şeşen) Beste: Nur Moray-Ohannes Kemer

2. Alman Lisesi – Vuslat

Herkesin gıptayla baktığı bu efsane grup, ilk yıl Nur MORAY, Nezih CİHANOĞLU ve Sadık KUYAS’ dan, diğer yıl ise Nur MORAY ,Ohannes Kemer, Erkin OYTAC ve İlhan Kavas’tan oluşuyordu

Bu ileti sayesinde Barış MANÇO /Kurtalan Ekspresin de kurucularından olan kardeşim Nur MORAY’ in dışında aynı mabetten kimlerin bu günlere damgasını vurduğunu öğrenme imkanı buldum. Yazımın sonunda siz sevgili dostlarımın da linklere göz atmasını isterim.

O zamanlar müziğin duayeni değerli müzik üstadımız Özdemir Erdoğan TARABYA otelinde , şahikalar yaratan bu müzik grubu ile söyleşi yaparken ; “yaptığınız muhteşem müzikle benim hayallerimi gerçekleştirdiniz. Sizleri gönülden tebrik ediyorum..Sizler , ileride çok ses getirecek ve çok ünlü kişilerle müzik kültürümüze ayrı bir zevk ve renk katacaksınız. ” dileğinde bulunuyordu..

Rahmetli olan Nezih CİHANOĞLU, Sadık Kuyas ve hayatta olan Ohannes KEMER, yaptıkları müzikle dış dünyada da ses getirirken, Nur MORAY ise önce Barış MANÇO ile , daha sonra da Edip AKBAYRAM, Mavi Işıklar, Kaygısızlar , Erol Evgin ve isimlerini şu an hatırlayamadığım müzik üstatlarıyla yoluna devam etmiştir.

Barış MANÇO/Kurtalan Ekspres ile uzun süre müzik yaşamını paylaşan Nur MORAY ve arkadaşları Kurtalan Ekspresi, ülkenin bir numaralı orkestrası haline de getiriyordu. Nur MORAY daha sonraları Kurtalan Ekspres’ ten ayrılarak , içindeki cevheri ve yaptığı besteleri kitlelere duyurabilmek için yoğun çalışma içersine girmiştir. Bir yandan mesleği olan işletme dalında etkin görevini sürdürürken diğer yandan da Müzik dünyasında tek başına hayallerini gerçekleştirmenin gayreti içinde olmuştur. Mazhar- Fuat- Özkan’ın (MFÖ) da katkılarıyla ilk plağını (Gerçek Sevgi) çıkaran Nur MORAY , bu kırkbeşliğini 70’li yıllarda TRT televizyonunda uzunca bir süre müzik severlerle paylaşmış, ayrıca bazı bestelerini ülkenin tanınmış müzik simaları seslendirmiştir..

                                                                                  ***

Konu , ölene kadar birlikte yaşayacağım müzik olunca biraz da kendimden bahsetmemi bağışlayın lütfen.Öğle anlaşılıyor ki müziğe olan tutkum aileden genlere işlemiş. Rahmetli ağabeyim Arda MORAY hatırı sayılır TSM tutkunudur. Adına çıkardığı son kasetini silah arkadaşlarım ile onu sevenler arabalarının kaset çalarında , evlerinin loş mekanlarında dinleyerek huzur bulmuşlardır..Diğer ağabeyim Hazım MORAY ise Nur MORAY’ in başarısında katkısı olan önemli bir müzik adamıdır.

Bendenizin de Kuleli Askeri Lisesinde ve Kara Harp Okulunda iyi bir baterist olduğumu , müzikten ilham alarak yaşantımı renklendirmeye gayret sarf ettiğimi söylemeliyim.

İstanbul/ Kadıköy/ Beylerbeyinde askerliğini yapan ve o sıralarda Ahmet Sezgin’in saz virtüözü olan Orhan Gencebay ile Kuleli Askeri Lisesine ait bando bölüğünün çalışma mekanında müzikle haşır neşir olduğumuz günler az değildir. Etkisinde kaldığım bu sesin , Ahmet Sezgin’in altında kaybolmayacak kadar anlamlı olduğunu ve bu meziyetini de sevdikleriyle paylaşmasının zamanının geldiğini haddim olmayarak o zamanlar tavsiye etmiştim.

Ne zaman ki Kara Harp Okulundan 1968’de mezun olup İstanbul Piyade okuluna geldim , bir de ne göreyim Moda koyunda Orhan babanın “ Sevenler mesut olmaz ve Kaderimin Oyunu” adlı parçaları çalıyor. Bu tip müziği dinlemeye alışık olmayan biz Modalılar ise şaşkınlık içersindeydik.. Deniz dalgalarının kulağa hoş gelen şırıltısıyla ayrı bir anlama bürünen bu nameleri belli ki kabullenmiş ve huşu içersinde zevkle dinliyorduk.

***

Asker olmam nedeniyle profesyonelce müzik yapma şansımın olmadığının bilincindeydim. Ancak işimden artan zamanımı o çok sevdiğim, dinlerken ve icra ederken huzur bulduğum müzikten ayrı geçirmek beni insanlıktan çıkarabilirdi diye düşünüyorum. Bu nedenle kendimi yukarıdaki yaşanmışlıkların akışına bıraktım tabii ki.O dönemde Piyade okulunda teğmen olan bendenizin de bir nebze bu başarılarda payının olduğunu mütevazılık göstermeden belirtmeliyim. Hani Deniz Harp Okulunun ismini yukarılara taşıyan ve aynı ortamı paylaştığımız Durul Genceler, Erkut Taşkınların ses getirdiği yıllardan bahsediyorum.

Daha sonraları insanların huşu içinde dinlediği romantik şarkıları uzun yıllar kışlalarda, Ordu evlerinde, tatil beldelerinin çeşitli eğlence mekanlarında istek üzerine zevkle mırıldandım...Kitlelerce alkışlandığım sürece de , ruhumu zenginleştiren ve kulağa hoş gelen müzikleri dinlemekle birlikte , amatörce icra etmeyi de sürdüreceğim..Çünkü, insanları birleştirmenin , kötülüklerden uzaklaştırmanın müzikle bütünleşmekten geçtiğinin bilincindeyim.




Şimdiye kadar çeşitli konularda kaleme aldığım yazılarımı siz dostlarımla paylaşıp eğer olumlu tepkiler alıyorsam , bunu emeklilik döneminin en güzel günlerini kahve köşelerinde heba etmemeye borçluyum. Hala sizlerle paylaştıklarımdan heyecan duyuyor ve hayata sımsıkı sarılabiliyorsam bunda müziğin önemli bir yeri olduğunu değerlendiriyorum. Hayatımda iyi ki müzik var ve bu güne kadar sayesinde insanlıktan çıkmadığıma şükrediyorum. Değerli dostlarım hobi halinde güzel sanatlara duyulan ilginin , mesleki yaşamımızı olumlu etkilediğini kabul etmeliyiz.



En derin sevgi ve saygılarımla. İyi seyirler efendim..

Fevzi MORAY

 lOKULUMUZUN ÜNLÜLERİ ütfen yazıyı tıklar mısınız?



lütfen resmi tıklar mısınız?

Yaylı tambur: Ohannes KEMER, Bas gitar (MFÖ) Özkan Uğur’u, Davulda Nur MORAY



Barış Manço & Kurtalan Ekspres yazıyı tıklar mısınız?



Resmi tıklar mısınız?



Ey gidi eski günler.. Moda’da bulunan dört katlı cumbalı evimizin bodrum katı müzikle yatıp kalkan ve bu günlere damgasını vuran dostlarımızın prova yapması için özel hazırlanmıştı. Kuleli Askeri Lisesinden evci iznine çıktığım günler bende aynı kadroya Tumba, Bongo, Darbuka gibi perküsyon aletleriyle eşlik ederdim..


Daha sonraki yıllarda subay çıkmış ve Tuzla Piyade okuluna gelmiştim. Doğal olarak geçen 5 yıl içinde müspet yönde gelişmeler olmuştu.. Barış MANÇO ’un Moda çıkmaz sokaktaki evinin bir bölümü stüdyo haline getirilmiş ve tüm çekimler TRT ye verilmek üzere burada kayıtlanıyordu. Rahmetli son zamanlarında Avrupa’da müzik adına yapılan tüm yenilikleri anında Türkiye’de müzik severlerin hizmetine sunabiliyordu. Bu müzik adına çok önemli bir gelişmeydi..

Normalde TRT’ in yapması gereken çalışmalar o Moda’nın çıkmaz sokağında ki evde hazırlanır ve çekim klipleri TRT ‘ye verilerek yayımlanması sağlanırdı..


Rahmetli Barış MANÇO’ un yine rahmetli olan annesi Rikkat hanım hem müziğe katkılarıyla hem de bizlere olan sevecen tavırlarıyla hepimizin anası olmuştu.
Çok özlüyorum o eski dostlarımı.Yanılmıyorsam resimde bir tek Barış MANÇO’ u kaybettik..Allah’tan rahmet, ailesini sabırlar diliyorum..

Pazar, Kasım 28, 2010

Öğretmenlerimizin hakkını ne zaman vereceğiz?

(...) ÖĞRETMENLERİMİZİN HAKKINI NE ZAMAN VERECEĞİZ.


Dünya devi , düşünen , düşündüğünü dile getiren ve gerçekleşmesi için amansızca mücadele verecek insan istemiyor. Hal böyle olunca da ülkelerin silkelenmesi , kalkınması küresel gücün iki dudağı arasından çıkan sözlere endeksleniyor. O nedenledir ki ihmal edilen Eğitim camiamıza, o camiaya hayat vermeye çalışan vefakar ve fedakar öğretmenlerimize yapılan vefasızlıkları her yıl dilimize dolar olduk. Gerçekleri görmemize ve inkişaf etmemize olanak sağlayan bu kadar önemli bir kurumu kendi ellerimizle neden öldürmeye çalışırız anlamak mümkün değildir. Hala, eğitim sistemimize akılcı çözüm bulabilmek için küresel devden müsaade almamız mı isteniyor. Bu tuzağı kuranların iznini beklersek vay halimize vay ki ne vay...Sayın Yılmaz ÖZDİL’ in Hürriyet Gazetesinde 24 Kasım 2010 tarihinde kaleme aldığı akıl ve düşünce kokan yazısını okuduğumuzda, en önemli Milli Güç Unsurlarından olan Eğitim Sitemimizin ayaklar altında paspas yapıldığını görebilme imkanı yakalanır diye düşünüyorum.

Eğitimde E Z B E R C İ L İ Ğ İ N özel dershanelerle aşılandığını, bu uygulamayla okulların etkinliğinin sıfırlandığını , bu ve buna benzer eğitim sorunlarının aşılması için hiç bir etkinlikte bulunulmadığını kabul etmeliyiz. Üzülerek belirtmeliyim ki, Eğitim Ordumuza, bu güne kadar Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK dışında, hiç bir iktidarın gözle görülür akılcı ve reformist katkısı olmamıştır.



Hukukun ve dolayısıyla da demokrasinin bitirildiği bir ülkede huzuru ve başarıyı yakalamak mümkün müdür?

Baskı altında bulunan ve kararlı hareket edemeyen ülkelerin Eğitim kurumları gelişebilir mi? Bağımsızlığı elinden alınmış , adeta köleleştirilmiş bir ülkenin çağdaş uygarlık seviyesine çıkması mümkün müdür? Hürriyeti kısıtlanmış bir ülkenin , dar boğazda olan bir ulusu kurtaracak Büyük Beyinleri yukarıya taşıyabilecek gücü olabilir mi? Liderlerin sultasında bulunan köhnemiş parti ve seçim yasalarını değiştirmeden bizleri yönetmesini istediklerimizi ( Millet Vekili) acaba seçebilir miyiz? Tabii ki tüm soruların cevabı hayırdır.

Konuya esas olan Eğitim ordusunda dağ gibi duran sorunlara çözüm bulunamadığı takdirde , her yıl canım öğretmenlerimizi işportacıda, pazarda ve benzeri yerlerde ekmek parası için mücadele ederken görmeye ve bu gibi sorunları temcit pilavı gibi dile getirmeye devam ederiz.

Aslına bakarsanız Sayın RTE kısa süre evvel Görsel Medyada çok anlamlı bir söylevde bulunmuştu.

Okuyun, Düşünün, Uygulayın, Nezaret Edin. Sayın Başbakan, sekiz yılı aşkın iktidarı döneminde eğer bu sözünün arkasında durup sorunları çözebilseydi bu gün Türkiye çok daha elzem konuları hayata geçirmek üzere masaya yatırır olurdu. Düşüncenin olmadığı ve ezberciliğin hakim olduğu bir toplum iki şiddetinde bir depremle yıkılır değerli dostlarım. Daha doğrusu temeli sağlam olmayan bir binaya sonsuza kadar kat atamazsınız.. Ülkemizin temelinin ne kadar sağlam olduğunu siz dostlarımın takdirlerine bırakıyorum. Sevgili ve kıymetli öğretmenlerimizin ellerini saygıyla öpüyor , öğretmenler gününü kutluyorum..

24 Kasım 2010 ANTALYA

Fevzi MORAY

Pazar, Kasım 07, 2010

Günümüz savaşından kazançlı çıkmak.Fevzi MORAY

GÜNÜN SAVAŞINDAN KAZANÇLI ÇIKMAK..F.MORAY

Sevgili dost ve silah arkadaşlarım yaş ilerledikçe sağlığa biraz daha önem vermek gerekiyor. Geçmekte olan hastalığım nedeniyle umarım kısa zamanda sizlerle teferruatlı yazılarımı paylaşma imkanı bulacağım.

***

İleti adresime Sayın MHP lideri Devlet bahçelinin " her şeyi göze aldık" başlıklı yazısı geldi. Şimdi Sayın Bahçeli’nin aşağıdaki yazısının konuya esas teşkil eden bazı bölümlerine yaptığım yorumu sizlerle paylaşmak isterim. Sayın Bahçeli’nin bizlerle paylaştığı söylemlerin bir bölümü , üzülerek söylemeliyim ki stratejik hatalarla doludur.

Geçen yüzyılda çoğunlukla batı bloğu ülkeleriyle bağlayıcılığı olan sayısız uluslar arası siyasi organizasyonlara (kuruluşlara) girdik. Hal böyle olunca dışa kapalı yapılan siyasetin bu yüzyılda kesinlikle geçerli olmadığını belirtmek faydalı olur kanısındayım.. Dünya devletlerini hiçe sayan, dünya siyasetine kapılarını kapatan liderlerin kesinlikle başarılı olamayacakları tarihi bir gerçektir..

Ülkemizde rejimi tehlikeye sokan ve sosyal hukuk devletini adeta çiğneyen iktidarın tehlikeli girişimlerini Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU haklı olarak batı ülkeleriyle paylaşma ihtiyacı duymuştur. Bundan daha doğal ne olabilir ki. Zira o ülkeler ile yapılan antlaşmalara Türkiye zamanında bir şekilde imzayı basmıştır( !?!!) Dolayısıyla istenen normlara göre hareket etme mecburiyeti kaçınılmaz olur..

Bu nedenledir ki ben, Devlet Bahçeli’nin "Şikayetimizi Türk Milletine yaparız. Ülkemizdeki bir sorunu yabancı ülkelerin temsilcilerine iletmeyiz" söylemine açıkçası bir anlam veremediğim gibi Sayın Kılıçdaroğlu’nun batı ile paylaşımını neden yadırgadığını da bilemedim.

İşin derinine inildiğinde Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ölümünden bu yana uzun yıllar istemediğimiz halde başımıza geçip (!), ülkenin zor durumda kalmasına meydan verenleri, itibarını zedeleyenleri unuttuğumuz takdirde aynı filmi daha çok görürüz. Demireller, Ecevitler, Erbakanlar, Yılmazlar, Çillerler, Türkeşler,Bahçeliler ve daha ismi hala gündemde olan eskiler, acaba ne gibi uluslar arası antlaşmalara imzalar atarak ülkemizi içinden çıkılmaz hale getirmişlerdir diye düşünmeden edemiyorum.

Meseleyi özetlersek, üzülerek belirtmeliyim ki; bu yüzyılda yalnız içe açık katı milliyetçilik duygularıyla sarf edilen söylemler ve yapılan eylemler , yerimizde saymamıza ve hatta gerilememize neden olmuştur ve böyle giderse olacaktır da.. İçeride verilen mücadelenin sonuçları ortadadır..Serzenişte bulunan Bahçeli’nin önce ülkenin içinde bulunduğu durumu çok iyi analiz etmesi ve AB-D’ i dikkate alması gerekmektedir..Zira dünyada şu sıralar küresel güce ters düşen ve onu dikkate almayan liderlerin iktidara gelmesi mümkün görünmemektedir.



AKP iktidarının sekiz yıllık dönemde takip ettiği yolla, kat ettiği mesafeyi , yaşayan yaşlı liderlerin (!) çok iyi analiz etmesi ve gençliğin önünü açması gerekmektedir.

Partilerin başına geçmek için mücadele veren genç liderlerin önünün kimler tarafından kesildiğini bilmeyenlerimize bir ip ucu vereyim.

Dünyada ne kadar ülke varsa, “iktidarı ve muhalefeti” Küresel Jandarma tarafından tayin edilmektedir. Hal böyle olunca vatan ve millet aşkıyla dolu ne kadar genç lider adayı varsa Emperyalist gücün onayıyla iş başı yaptığını bilmeyen bir biz kaldık sanırım.

Şimdi tekrar AKP başarısına(!) dönecek olursak , Sayın Başbakan RTE. değil miydi her daim ülkenin iç siyasetini dış ülkelere gittiğinde açıklayan. Bunun mükafatı olarak da iki dönemdir iş başında .Bu gidişatla korkarım 2011 genel seçimlerinde de iş başında olacağa benzer..

Önemli olan Sayın Bahçeli'nin uyguladığı stratejik hatadan bir an evvel dönmesidir.. Zira Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU , 2011 seçimlerinde bu hareket tarzıyla MHP’ in de oylarını çalacağa benzer.
"Dış güçleri hoş etmeden bu savaşı az hasar ve zayiatla atlatmak mümkün müdür?" Dikkat ederseniz kazanmaktan bahsetmiyorum..



Değerli dostlarım, çok iyi bilinmelidir ki; "Savaşı kuralına göre oynayanlar kazanır.."

Kuvvetler mukayesesi yapıldığında dış güçlerce kaosa sürüklenmiş bir ülkenin sorunlarının içe kapanarak çözülemeyeceğini Sayın Devlet Bahçeli’nin çok iyi değerlendirmesi gerekir.

O nedenle savaşı kuralına göre oynayanları tenkit etmek yerine bir an evvel

" Küresel Gücün (AB-D)" duyacağı sese odaklanmak uygun olur diye değerlendirmekteyim..Saygılarımla.

Fevzi MORAY

E.P.KD.ALBAY

http://www.kibris1974.com/


www.yenivolkangazetesi.net

http://morayfevzi.blogspot.com/

http://politikadergisi.com/







Bahçeli: Her şeyi göze aldık

"Şikayetimizi Türk Milletine yaparız.

Ülkemizdeki bir sorunu yabancı ülkelerin temsilcilerine iletmeyiz"



Bahçeli'nin bu sözleri Gandi Kemal'e ve ikide bir Brüksel'e giderek AKP'yi şikayet eden CHP yöneticilerine bir ders olmalıdır.

Ülkemizin sorunlarının çözümü için yabancı devletlerden medet ummak Atatürk'ün kurduğu parti olduğunu söyleyen CHP'ye yakışmakta mıdır?

CHP yönetimi mandacılıktan vazgeçmeli, tam bağımsızlık ilkesini savunmalıdır.



"Özelleştirmeden yana olsak ne olur, karşı olsak ne olur. Artık satacak bir şey kalmadı ki" diye topu taca atan CHP yöneticileri, Bahçeli'nin köprü, baraj vs. özelleştirilme çabalarına karşı takındığı tavrı da ibretle incelemelidirler.







"Federasyon özlemi çekenleri, ikinci cumhuriyet rüyası görenleri çok yakından takip ediyoruz."



“Bugün Cumhuriyetimizi tartışanların, başına numara vermeye çalışanların, üniter yapıyı parçalamayı arzulayanların, ayrılmaya ve dağılmaya rumuzlu mesajlarla davetiye çıkaranların, önceki nesilleri de bugünkünden farksızdır ve özellikle milli mücadele yıllarında melanet taraftarlarının zehirli eylemlerine fazlasıyla tanık olunmuştur”



-HAK PAR KONGRESİNE KATILAN AKP’LİLERİ ELEŞTİRDİ-

++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++



“Ankara’da bölücü menşeli bir siyasi partinin kongresinde, Türkçe dışındaki bir başka dilde marş okunmuş ve burada konuk olarak bulunan iktidar partisine mensup milletvekilleri bu marşı ayakta dinleyecek kadar alçalmışlardır. Şanlı bayrağımızın dahi salona asılmadığı bir kongrede, ayakta kimlere saygı gösterilmiştir?Bu neyin marşıdır ve kime aittir? Hayatlarında bir kez olsun gözleri yaşararak, ruhları kabararak kutlu İstiklal Marşımızı dinlememiş bu zevatların, bölücü taleplerin dillendirildiği yerlerde huşuyla saygı duruşuna geçmeleri, cumhuriyetimizin yıldönümünde rezalet ve küstahlık olarak her daim hatırlardan çıkmayacaktır"



Milletin yıldızına kem gözle bakanların, uydurma marşlarla kendi ihanetlerine mazeret arayanların ‘ey rakip’ diyerek Türk’e kinlerini kusanların AKP’nin yanında saf tuttuğunu kaydeden Bahçeli, Cumhuriyet’in tahrip olması için zaman ve fırsat kollayanların, AKP’nin sağladığı imkanlardan yararlandığını da söyledi.



-“YÜREĞİN YETİYORSA PKK İLE GÖRÜŞMELERİ MİLLETE ANLAT”-





“Sayın Başbakan yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa mertçe ortaya atılarak PKK’yla yapılan görüşmeleri milletimize anlatırsın”



"Federasyon özlemi çekenleri, ikinci cumhuriyet rüyası görenleri ve hayalleri uygulanmayan Sevr paçavrasının yapraklarında kalanları çok yakından takip ettiğimizi ve bizim de Cumhuriyetin ayakta kalması için her şeyi göze aldığımızı herkese bildirmek isterim."



-AKP VE CHP’YE BAŞÖRTÜSÜ ELEŞTİRİSİ-

+++++++++++++++++++++++++++++++++++



Bahçeli grup konuşmasında başörtüsü sorununu da değerlendirdi. AKP’nin yanında yer almak için heveslenen CHP’nin başörtüsü yasağının kalkması konusunda samimi olmadığını kaydeden Bahçeli, AKP ve CHP’yi milleti hayal kırıklığına uğratmakla suçladı.



Bahçeli, “Çarşaf giymiş hanımefendilere parti rozeti takarak, samimiyet ve siyasi dürüstlük ispat edilemeyecektir. Kabul edemeyeceğimiz bir boyuta ulaşmaya başlayan başörtüsü sorununu fırsatı ganimet gören bir anlayışla pazarlık malzemesi yapmak ana muhalefet partisinin düştüğü çukurun derinliğini göstermesi bakımından ibretliktir. CHP ve AKP çözüm karşısında direnç olmak için ellerinden gelen her türlü engeli çıkarıyor. Başörtüsü sorununun odaklandığı alanın üniversiteler olduğu malumdur. İşin içine kafa karışıklığı yaratacak ve şüpheleri tetikleyecek başka hususları sokmak, başörtüsü sorunu üzerinden korkuları depreştirmek, en başta çözümsüzlüğe lojistik destek sağlayacaktır. Yoksa CHP’nin ve AKP’nin istediği bu mudur” diye konuştu.

-“BAŞBAKAN’IN SÖZLERİ TALİHSİZLİK”-

Başbakan Erdoğan’ın “Başını örtmeyen hanım kardeşim, kalkıp başı örtülü olan için ‘senin için bu mücadeleyi vereceğim’ diyemiyor” şeklindeki sözlerini ‘kendini bilmezlik’ olarak nitelendirdi.



“Bu seviyesiz ve başkalarına görev hatırlatan değerlendirme sahibinin, bu ülkede Başbakanlık makamını işgal ediyor olması inanın büyük bir talihsizliktir. Sayın Başbakan bu sorunun çözüm yeri nettir. Vatandaşlarımızı itham etmekten, özellikle başı açık hanımefendileri suçlamaktan bir an önce vazgeçmek senin ve partinin hayrına olacaktır. Başbakan’ın kendisinde ve çevresinde olmayan hoşgörüsüzlüğü ve samimiyetsizliği başkalarına yıkmaya ve ihale etmeye çabalaması da mutlaka geri tepecek ve bu zihniyete Türk kadını en güzel cevabı mutlaka verecektir”



-CHP LİDERİNE “AB’YE ŞİKAYET” TEPKİSİ-



Bahçeli, grup toplantısında, geçen hafta Meclis Genel Kurulu’nda konuşan Almanya Cumhurbaşkanı’nı da eleştirdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkalarının teşviki, cesaretlendirmesi ve yol göstericiliğiyle yürüyecek bir devlet olmadığını söyleyen Bahçeli:

“Konuşmasında ne hikmetse, kültürel çoğulculuktan bahseden Almanya Cumhurbaşkanı sıra Almancanın öğrenilmesi ve Alman yaşam biçiminin kabul edilmesiyle ilgili değerlendirmeye gelince tavizsiz bir duruş sergiledi. Kendi devlet, millet gerçeklerinden ve ilkelerinden ödün vermeyen bu zihniyet sahibinin Türk milleti için aynı hassasiyeti göstermiyor olması çelişkili ve çifte standartlı bir Batılı yaklaşımı olarak hafızalarımıza kazınmıştır”

dedi.



Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu üyesiyle yaptığı görüşmede HSYK seçimleri ile medya üzerindeki baskılardan yakınmasını da eleştirdi.

Bahçeli:

“HSYK seçimlerini biz de eleştirdik. Ancak bizim aklımızdan hiçbir zaman ülkemizdeki bir konunun, sorunun ya da iç politika alanına giren bir meselenin yabancı ülkelerin temsilcilerine iletilmesi gelmemiştir. Biz AKP hükümetinin yanlışlarını ve hıyanete uzanan politikalarını yüzüne vururuz şikayetimizi Türk milletine yaparız”

diye konuştu.



-“MİLLETİN KÖPRÜ VE OTOYOLLARINDAN ELİNİZİ ÇEKİN”-

Bahçeli, her şeyi satan hükümetin şimdi de gözünü otoyol ve köprülere diktiğini söyledi:

“Başbakan mirasyedi gibi önüne geleni satmakta ve milletin kazandığını düşüncesizce harcamaktadır. Otoyollardan köprülerden ne istiyorsunuz? Artık milletin köprüsünden, otoyolundan, barajından elinizi çekin, yoksa milletimiz o eli çektirmesini iyi bilecektir”



Bahçeli özelleştirme bürokratlarına da:

“İktidara yaranmak ve göze girmek için olmayacak işleri proje diye sunmayın, atacağınız her imzanın mutlaka hesabı sorulacaktır”

diye seslendi.



--

Pazartesi, Kasım 01, 2010

Gazi ve Şehitlerimi hor görenleredir sözüm.

GAZİ VE ŞEHİTLERİMİZİ HOR GÖRENLEREDİR SÖZÜM.



Sevgili dost ve silah arkadaşlarım,

Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan diğer silah arkadaşlarım gibi ben de 31 yıl Kara Kuvvetlerin savaşçı sınıfında (Piyade) vatan ve millet aşkıyla görevimi yapmanın gayreti içinde olmuştum. Yeri geldiğinde dış güçlerin , yeri geldiğinde ‘gündüz kuzu, gece kurt’ olan içimizde ki mahlukların acımasızlıklarını , ‘keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner’ düşüncesiyle içime gömmüştüm. “Ayağını basmadığın yer vatanın değildir” ilkesiyle heybetli arazilerin en tepe noktalarını haykırma ve içimi boşaltma yeri olarak bellemiştim.

Bir zamanlar, teröristleri kıstırıp imha etmenin eşiğindeyken, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün vefatından bu yana gelmiş geçmiş iktidarların dış güçlere ve içimizdeki vatansızlara verdiği vaatler(!) nedeniyle öldürücü hamlelerimiz sürekli boşa çıkarılmıştı.

Türk milletinin bağrından çıkan kutsal ocağın fedakar evlatlarına ( Türk Ordusu=Türk halkı) yapılan saldırılarla bir günde birkaç kez ölmekteyiz. Vatanını ve Türk insanını sevenlerin düşman ilan edildiği , suçlu olup dışarıda elini kolunu sallayarak gezen insanların rağbet gördüğü bir ülkede yaşar olduk.

Artık tahammülümüzün kalmadığı bilinmelidir.

Ancak yürekler parçalayan tüm olumsuzluklara rağmen umudumuzu asla yitirmedik ve yitirmeyeceğimiz de çok iyi bilinmelidir..
Anlamlı gösterimi izledikten sonra ümitlenerek siz sevgili dostlarıma , bu vesileyle Türk ulusunu hiç bir gücün yıkamayacağını ve umutlarını söndüremeyeceğini bir kez daha haykırmak istedim..

Buradan içimizdeki sapkınlara ve dışımızdaki bizi bilmezlere diyorum ki, karşılık beklemeden bu vatana hizmet yolunda biz ölümü göze alanları hiç bir güç yıpratamayacak ve saf dışı edemeyecektir..Bu savaşı bizim kazanacağımızı ve Türkiye’nin ilelebet payidar kalacağını adım gibi biliyorum..

Sevgili dost ve silah arkadaşlarım, çatışmada sakat kalan kahraman askerimizin, tedavi gördüğü hastanenin hekim odasından , görev yaptığı komutanlığa bağlanarak dile getirdikleri karşısında inanınız göğsüm kabardı, bir çocuk gibi sevinç gözyaşlarına boğuldum.

Emekli olmamın üzerinden 11 yıl geçtikten sonra damarlarımdaki kanın tıpkı gençliğimdeki gibi coşkuyla aktığını hissetmekteyim.

O isimsiz kahraman askerimizin söylemleri ; hiç şüpheniz olmasın ki, düşmanların kulaklarına küpe, suratlarına atılan tokat olacaktır.

Yine O kahraman Mehmetçiğimizin söylemleri; bu zor hayat şartlarını onunla paylaşan ve yapılan vicdansızlıkları unutmayan kahraman Mehmetçiklerimize ise güç ve azim verecektir.
 Bizlere yaşatılan acılara rağmen insanın gururunu okşayan ve göğsünü kabartan bu gösterimi izleyip de ağlamayacak Türk olabilir mi sorarım sizlere dostlarım?

Ey! Okyanus ötesinden insanlık suçu işleyenlere maşalık yapan günümüzün teknoloji mühendisleri ve benzeri şahsiyetsizler (!) sizlere sesleniyorum..Gösterimi izledikten sonra gerçek Türk’ün mevcudunu tespit etmekte hiç zorlanmayacaksınız. Karşılaştığınız rakamlar karşısında küçük dilinizi yutacak ve Türk'ün gücünü, kim olduğunu ve neleri yapabileceğini çok iyi anlamış olacaksınız.

Dünyanın en güçlü orduları arasında en başlarda yer almak her ülkenin harcı değildir. Bu nedenle son olarak Türk Silahlı Kuvvetlerimizde özveriyle hizmet veren ve fakat tahrik edilerek yoldan çıkarılmaya çalışılan ‘komuta kademesine’ naçizane bir mesajım olacaktır.

Türk ulusu bu muhteşem mertebeye bileğinin gücü ve yüreğinin asaletiyle ulaşmıştır. Ve o mertebeden hiç bir güç ordumuzu ayaklar altına almaya muktedir olamaz. O nedenle fütursuzca gerçekleştirilen çirkin eylemlere karşı mutlaka zamanında tepki gösterilmeli ve cengaver Türk Silahlı Kuvvetlerin tesçillenmiş ‘ünü’ sonsuza kadar yaşatılmalıdır.
Çünkü Türkiye’mizi , sürüklenmeye çalışıldığı karanlıktan kurtaracak başka bir silahlı güç yoktur.

Şu sıralar askerimize yapılan yoğun saldırılara dayanma gücümüz sıfırlanmışken ,umutsuzluğumuzu ortadan kaldıracak , ileriye güvenle bakmanıza imkan verecek ve kanayan yaralarımıza merhem olacak gösterimle ben Türk’üm diyen herkesi baş başa bırakıyorum. 31 Ekim 2010 Antalya

“Ne Mutlu Türk’üm Diyene”

Lütfen , CTRL ve farenin sol tuşuna aynı anda basar mısınız?






Sevgi ve saygılarımla..
Fevzi MORAY

Perşembe, Ekim 28, 2010

SAVAŞ NASIL KAZANILIR?

"SAVAŞ NASIL KAZANILIR? " Fevzi MORAY

Sevgili dost ve silah arkadaşlarım, az kaldı.. Kısa zaman sonra daha teferruatlı  yazılarımı sizlerle paylaşacağım..Şimdi ancak önemli ve biraz da tehlikeli gördüğüm  bazı görüşlere şu sıralar kısa ama öz eleştirilerle katılmaktayım..Sayın Devlet Bahçeli'nin " Her şeyi göze aldık" başlıklı düşüncelerine yaptığım yorum aşağıdadır..

Serzenişte bulunanların sesini biz duymuşuz ne yazar.. Değişen bir şey oluyor mu? MHP'in durumu ortada.."Böyle başa böyle tarak.." Şikayeti dile getirenler olarak bu güne kadar ülkedeki konumunuzda bir değişiklik var mıdır? ..Kimi  kime şikayet ediyorsunuz?..
Sayın Başbakan değilmiydi her daim ülkenin iç siyasetini dış ülkelere gittiğinde açıklayan. Bunun mükafatı olarak da iki dönemdir iş başında .. Böyle devam ederse 2011 de de iş başında olacağa benzer..
Önemli olan Sayın Bahçeli'nin ne yapmakta olduğudur. Zira Sayın Kemal Kılıçdaroğlu , bu hareket
tarzıyla MHP nin de oylarını çalacağa benzer."Dış güçleri hoş etmeden bu savaşı en az hasar ve zayiatla
atlatmak mümkün müdür?" Belki de ondandır bu telaş kim bilir!..

Çok iyi bilinmelidir ki; "Savaşı kuralına göre oynayanlar kazanır.." Dış güçlerce kaosa sürüklenmiş bir ülkenin sorunları içine kapanarak çözülemez Sayın Devlet Bahçeli. O nedenle savaşı kuralına göre oynayanları tenkit edeceğinize bir an evvel  " Küresel Gücün (AB-D)" duyacağı sesi getirmeye odaklanmak gerekir..

Bilmem anlatabildim mi?
Saygılarımla.
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALBAY

www.yenivolkangazetesi.net
http://morayfevzi.blogspot.com/
http://politikadergisi.com/



****



Bahçeli: Her şeyi göze aldık."Şikayetimizi Türk Milletine yaparız.Ülkemizdeki bir sorunu yabancı ülkelerin temsilcilerine iletmeyiz"

Bahçeli'nin bu sözleri Gandi Kemal'e ve ikide bir Brüksel'e giderek AKP'yi şikayet eden CHP yöneticilerine bir ders olmalıdır.Ülkemizin sorunlarının çözümü için yabancı devletlerden medet ummak Atatürk'ün kurduğu parti olduğunu söyleyen CHP'ye yakışmakta mıdır?
CHP yönetimi mandacılıktan vazgeçmeli, tam bağımsızlık ilkesini savunmalıdır.

"Özelleştirmeden yana olsak ne olur, karşı olsak ne olur. Artık satacak bir şey kalmadı ki" diye topu taca atan CHP yöneticileri, Bahçeli'nin köprü, baraj vs. özelleştirilme çabalarına karşı takındığı tavrı da ibretle incelemelidirler.
"Federasyon özlemi çekenleri, ikinci cumhuriyet rüyası görenleri çok yakından takip ediyoruz."

“Bugün Cumhuriyetimizi tartışanların, başına numara vermeye çalışanların, üniter yapıyı parçalamayı arzulayanların, ayrılmaya ve dağılmaya rumuzlu mesajlarla davetiye çıkaranların, önceki nesilleri de bugünkünden farksızdır ve özellikle milli mücadele yıllarında melanet taraftarlarının zehirli eylemlerine fazlasıyla tanık olunmuştur”



-HAK PAR KONGRESİNE KATILAN AKP’LİLERİ ELEŞTİRDİ-
“Ankara’da bölücü menşeli bir siyasi partinin kongresinde, Türkçe dışındaki bir başka dilde marş okunmuş ve burada konuk olarak bulunan iktidar partisine mensup milletvekilleri bu marşı ayakta dinleyecek kadar alçalmışlardır. Şanlı bayrağımızın dahi salona asılmadığı bir kongrede, ayakta kimlere saygı gösterilmiştir?Bu neyin marşıdır ve kime aittir? Hayatlarında bir kez olsun gözleri yaşararak, ruhları kabararak kutlu İstiklal Marşımızı dinlememiş bu zevatların, bölücü taleplerin dillendirildiği yerlerde huşuyla saygı duruşuna geçmeleri, cumhuriyetimizin yıldönümünde rezalet ve küstahlık olarak her daim hatırlardan çıkmayacaktır"

Milletin yıldızına kem gözle bakanların, uydurma marşlarla kendi ihanetlerine mazeret arayanların ‘ey rakip’ diyerek Türk’e kinlerini kusanların AKP’nin yanında saf tuttuğunu kaydeden Bahçeli, Cumhuriyet’in tahrip olması için zaman ve fırsat kollayanların, AKP’nin sağladığı imkanlardan yararlandığını da söyledi.



-“YÜREĞİN YETİYORSA PKK İLE GÖRÜŞMELERİ MİLLETE ANLAT”-
“Sayın Başbakan yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa mertçe ortaya atılarak PKK’yla yapılan görüşmeleri milletimize anlatırsın”

"Federasyon özlemi çekenleri, ikinci cumhuriyet rüyası görenleri ve hayalleri uygulanmayan Sevr paçavrasının yapraklarında kalanları çok yakından takip ettiğimizi ve bizim de Cumhuriyetin ayakta kalması için her şeyi göze aldığımızı herkese bildirmek isterim."



-AKP VE CHP’YE BAŞÖRTÜSÜ ELEŞTİRİSİ-
Bahçeli grup konuşmasında başörtüsü sorununu da değerlendirdi. AKP’nin yanında yer almak için heveslenen CHP’nin başörtüsü yasağının kalkması konusunda samimi olmadığını kaydeden Bahçeli, AKP ve CHP’yi milleti hayal kırıklığına uğratmakla suçladı.



Bahçeli, “Çarşaf giymiş hanımefendilere parti rozeti takarak, samimiyet ve siyasi dürüstlük ispat edilemeyecektir. Kabul edemeyeceğimiz bir boyuta ulaşmaya başlayan başörtüsü sorununu fırsatı ganimet gören bir anlayışla pazarlık malzemesi yapmak ana muhalefet partisinin düştüğü çukurun derinliğini göstermesi bakımından ibretliktir. CHP ve AKP çözüm karşısında direnç olmak için ellerinden gelen her türlü engeli çıkarıyor. Başörtüsü sorununun odaklandığı alanın üniversiteler olduğu malumdur. İşin içine kafa karışıklığı yaratacak ve şüpheleri tetikleyecek başka hususları sokmak, başörtüsü sorunu üzerinden korkuları depreştirmek, en başta çözümsüzlüğe lojistik destek sağlayacaktır. Yoksa CHP’nin ve AKP’nin istediği bu mudur” diye konuştu.

-“BAŞBAKAN’IN SÖZLERİ TALİHSİZLİK”-

Başbakan Erdoğan’ın “Başını örtmeyen hanım kardeşim, kalkıp başı örtülü olan için ‘senin için bu mücadeleyi vereceğim’ diyemiyor” şeklindeki sözlerini ‘kendini bilmezlik’ olarak nitelendirdi.
“Bu seviyesiz ve başkalarına görev hatırlatan değerlendirme sahibinin, bu ülkede Başbakanlık makamını işgal ediyor olması inanın büyük bir talihsizliktir. Sayın Başbakan bu sorunun çözüm yeri nettir. Vatandaşlarımızı itham etmekten, özellikle başı açık hanımefendileri suçlamaktan bir an önce vazgeçmek senin ve partinin hayrına olacaktır. Başbakan’ın kendisinde ve çevresinde olmayan hoşgörüsüzlüğü ve samimiyetsizliği başkalarına yıkmaya ve ihale etmeye çabalaması da mutlaka geri tepecek ve bu zihniyete Türk kadını en güzel cevabı mutlaka verecektir”



-CHP LİDERİNE “AB’YE ŞİKAYET” TEPKİSİ-



Bahçeli, grup toplantısında, geçen hafta Meclis Genel Kurulu’nda konuşan Almanya Cumhurbaşkanı’nı da eleştirdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkalarının teşviki, cesaretlendirmesi ve yol göstericiliğiyle yürüyecek bir devlet olmadığını söyleyen Bahçeli:

“Konuşmasında ne hikmetse, kültürel çoğulculuktan bahseden Almanya Cumhurbaşkanı sıra Almancanın öğrenilmesi ve Alman yaşam biçiminin kabul edilmesiyle ilgili değerlendirmeye gelince tavizsiz bir duruş sergiledi. Kendi devlet, millet gerçeklerinden ve ilkelerinden ödün vermeyen bu zihniyet sahibinin Türk milleti için aynı hassasiyeti göstermiyor olması çelişkili ve çifte standartlı bir Batılı yaklaşımı olarak hafızalarımıza kazınmıştır” dedi.



Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu üyesiyle yaptığı görüşmede HSYK seçimleri ile medya üzerindeki baskılardan yakınmasını da eleştirdi.

Bahçeli:

“HSYK seçimlerini biz de eleştirdik. Ancak bizim aklımızdan hiçbir zaman ülkemizdeki bir konunun, sorunun ya da iç politika alanına giren bir meselenin yabancı ülkelerin temsilcilerine iletilmesi gelmemiştir. Biz AKP hükümetinin yanlışlarını ve hıyanete uzanan politikalarını yüzüne vururuz şikayetimizi Türk milletine yaparız” diye konuştu.



-“MİLLETİN KÖPRÜ VE OTOYOLLARINDAN ELİNİZİ ÇEKİN”-

Bahçeli, her şeyi satan hükümetin şimdi de gözünü otoyol ve köprülere diktiğini söyledi:

Başbakan mirasyedi gibi önüne geleni satmakta ve milletin kazandığını düşüncesizce harcamaktadır. Otoyollardan köprülerden ne istiyorsunuz? Artık milletin köprüsünden, otoyolundan, barajından elinizi çekin, yoksa milletimiz o eli çektirmesini iyi bilecektir”

Bahçeli özelleştirme bürokratlarına da:

“İktidara yaranmak ve göze girmek için olmayacak işleri proje diye sunmayın, atacağınız her imzanın mutlaka hesabı sorulacaktır”

diye seslendi.



--

Pazartesi, Ekim 11, 2010

TSK DİNİ'İNİ EN İYİ BİLENDİR. Fevzi MORAY

TSK. DİN’İNİ EY İYİ BİLENDİR.

Şu sıralar her geçen gün kartopu gibi büyüyen duyarlı insanlardan o kadar kayda değer iletiler alıyorum ki, siz habere susayan değerli dostlarımla paylaşmazsam inanın kahrolurum.. O nedenledir ki, bu gün ileti adresime düşen son derece önemsediğim bir asker yorumunu sizlerin bilgisine sunmaktan duyacağım mutluluğu kelimelerle anlatamam inanın.

Malumunuz olduğu üzere Din’imiz , her dönemde olduğu gibi yirmi birinci yüz yılda da artan yoğunlukla istismar edilmektedir. Doğru bilgileri bizlere ulaştıracak akil insanların baskı altında tutulması ve bertaraf edilmesi nedeniyle tertemiz belleklerimiz, üzülerek belirtmeliyim ki, Din’imizi istismar edenlerin hücumuna uğramıştır.

Bu düşünceden hareketle hassas bir dönemden geçildiği bilinmeli ve akılcı mücadele yapılması gereken bir Türkiye’de yaşadığımızı da unutulmamalıdır. 
Bilinçli olarak Eğitim Sisteminin üzerine çöreklenen kara bulutlar , en yıkıcı etkisini kapalı kutu olarak kalması zorlanan Kuran’ı Kerim üzerinde yapmaktadır. Bu sayede yalan yanlış bilgilerin esiri olan bir toplum yaratılmıştır. O nedenle diyorum ki gerçeklerin bilinmesinin istenmediği bir Türkiye’de yaşatıldığımızı anlamalıyız ve yapılan çirkinlikleri , sapkınlıkları da unutmamalıyız..

Şimdi esas konuya geçebiliriz..

Vakit gazetesi ve onun internet sitesinde “TSK ve Din’i Ağırlıklı Eğitim” konusu bir süredir kafa karıştırıcı bilgilerle halkın beynine şırınga edilmektedir.

TSK’ i yıpratmaya matuf haksız hitamları dikkatle değerlendiren ve bu minvalde yorum yapan Emekli Tuğgeneral Hikmet Yavaş'ın dile getirdiği gerçeklere ve olan çelişkilere  özel dikkat derim..
Medya üzerinde yapılan baskıyla Sayın Savaş’ın dile getirdiklerini çok az kişinin bildiğini üzülerek belirtmek isterim. Silah arkadaşımın Kuran’ı Kerimden bire bir örnekler vererek yaptığı yorumun yayınlanmaması son derece manidar ve üzüntü vericidir...Hem de anılan gazetede konuyu işleyenlerin, “konuyla ilgili düşüncelerinizi gönderin yayınlayalım diye çağrıda bulunmasına rağmen…”

Sevgili dostlarım ve mukaddes peygamber ocağının havasını teneffüs etmiş , ondan ilham alarak kutsal ocakta özveriyle görev yapan kahraman silah arkadaşlarım, bilgi kirliliğiyle dolu yazı dizisinin işlenen tehlikeli ana başlıklarını Emekli Tuğgeneral Hikmet Yavaş'ın yorumunun içinde bulacaksınız.. Gerçeklerin anlatıldığı yorumu dikkatle ve altını çizerek okuyacağınıza ve Türk halkıyla paylaşacağınıza yürekten inanıyorum.. Her zaman söylediğim gibi yılmadan bu engelleri de aşacağımıza inancım tamdır..

En derin sevgi ve saygılarımla.

Fevzi MORAY

E.P.KD.ALBAY

www.kibris1974.com

www.volkan gazetesi.net

http://morayfevzi.blogspot.com/



***



Sayın Haber Vaktim Editörü,





Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Eğitim konulu yazı dizisine başlayacağınızı belirtiyor ve bazı açıklamalarda bulunuyorsunuz. Söz konusua açıklamalarınızda özetle:

"Subayların, bugünkü eğri yada doğru bu duruşlarının nedeninin, hakları ve alamadıkları eğitimin eseri olduğunu" söylüyorsunuz.

Toplumun önemli bir bölümünde; "Subaylarımız başörtüsüne karşı, Kur'an kurslarına karşı; muhafazakâr partilere, muhafazakâr Sivil Toplum Örgütleri'ne, gazete ve televizyon kanallarına mesafeli, muhafazakâr parti, STK ve medya organlarını takip eden halka da karşılar. Kısacası toplumun çok önemli bir bölümüne karşılar" kanısı hakim diyorsunuz.

Kendi kendinize bir dizi soru sorup cevabını da kendiniz vermek suretiyle; "Bu algılamanın toplumda durduk yerde oluşmadığı, Türk subaylarının DİNE VE SİYASETE ÇERÇEVE ÇİZME dürtüsüyle yetiştirildiği ve TSK'deki eğitim sisteminin temelinde bunun olduğu" sonucuna ulaşıyorsunuz.

"Yazı dizinizi okurken yer yer çok şaşıracağımızı, yer yer çok azacağımızı ve ‘Peygamber Ocağı’ olarak gördüğümüz, görmek istediğimiz TSK'mizin acı gerçekleri ile yüzleştiğimizde, yakıştıramayacağımızı ve üzüleceğimizi" vurguluyorsunuz.

"Uzman görüşlerine göre; ülkemizde ilköğretim ve liselerde okutulan zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi çocukların dini eğitimi konusunda yeterli olmuyor. Okullarda verilen eğitimin yetersizliğini gören aileler çocuklarına kendi gayretleri ile İslam'ı öğretmeye çalışıyor, özellikle Yaz aylarında Kur'an kursları dolup taşmakla birlikte, veliler özellikle Cuma namazlarına ellerinden tuttukları çocukları ile iştirak ediyorlar" diyorsunuz.

"PEKİ, YA SUBAY AİLELERİNDE DURUM NE?" sorusunu gündeme getiriyor ve yine cevabını kendiniz şöyle veriyorsunuz: "Bu güne kadar subayların, subay ailelerinin dini eğitimi üzerine yapılmış herhangi bir araştırma, anket bulunmamaktadır. Bununla birlikte; halkın önemli bir bölümünde ailelerin kendi gayretiyle edindiği Din'i eğitim KONUSUNDA SUBAY AİLELERİNDE İSE AĞIRLIKLI OLARAK İLKÖĞRETİM VE LİSEDE ZORUNLU OLARAK OKUTULAN VE HAFTADA BİR İKİ SAATTEN İBARET OLAN DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ İLE YETİNİLDİĞİ görülüyor" sonucuna varıyorsunuz.

"Aileler, namaz kılmanın, dini eğitim almanın, dini sohbetlere katılmanın "İRTİCAİ FAALİYET" olarak görülebildiği TSK'nın liselerinde, harp okullarında okuyan çocuklarını bunun dışında bir eğitime, kursa yönlendiremiyor" diyorsunuz.

"BİR BABANIN ASKERİ LİSEDE OKUYAN OĞLUYLA CAMİYE GİTTİĞİ NEREDEYSE HİÇ GÖRÜLMEMİŞ BİR OLAY" iddiasında bulunuyorsunuz.

"YİNE BİR AİLENİN ASKERİ LİSEDE OKUYAN OĞLUNU YAZ TATİLİNDEDİNİ EĞİTİM ALMASI İÇİN BİR KURSA GÖNDERMESİ NEREDEYSE İMKANSIZ" diyorsunuz.



Sayın Editör,

Yayınlayacağınız yazı dizisiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki eğitimi, tamamen dini açıdan irdeleyeceğiniz anlaşılıyor. Öyleyse gelin okuyucularınıza, güzeller güzeli ve en mükemmel İslam Din'imizin bazı temel kurallarını hatırlatalım. Böylece okuyucularınıza, yayınlayacağınız yazı dizisini İslami açıdan değerlendirme
fırsatını da sunalım: ALAK SURESİ 1nci, MÜZZEMMİL SURESİ 4ncü ve MUHAMMED SURESİ 24ncü ayetler, özetle; "...KURAN'I AĞIR AĞIR VE ANLAMINI İNCEDEN İNCEYE DÜŞÜNEREK OKUMAMIZI" emreder.

"ENFÂL SURESİ 22nci, MÜMİNÛN SURESİ 80nci, EN'AM SURESİ 32nci, YÛNUS SURESİ 100ncü ayetler ve daha pek çok ayet ise; "...AKLIMIZI KULLANMAMIZI" şart koşar.

Yazı dizinizin başlangıcında yaptığınız tanıtıcı açıklamanızı, eğer Kuran'da yazılı yukarıdaki emirlere uygun olarak inceden inceye düşünerek ve aklımızı kullanarak okursak; din üzerinden siyaset yaptığınız ve dini istismar ettiğiniz sonucuna varırız. Örneğin:
1. ŞİRKE GİRİYORSUNUZ VE OKURLARINIZI DA ŞİRKE BULAŞTIRIYORSUNUZ:

NİSA SURESİ 116ncı, NİSA SURESİ 48nci, KEHF SURESİ 26ncı, ŞÛRA SURESİ 21nci, ZÜMER SURESİ 65nci, EN'AM SURESİ 117nci ve TÎN SURESİ 8nci ayetlere göre; "...ALLAH KENDİSİNE ORTAK (ŞİRK) KOŞULMASINIASLA AFFETMEZ VE O HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ"

MÂİDE SURESİ 99ncu, RA'D SURESİ 40ncı, ANKEBÛT SURESİ 18nci, NAHL SURESİ 35nci, ŞÛRA SURESİ 48nci, EN'AN SURESİ 107nci, YÛNUS SURESİ 49ncu, A'RAF SURESİ 6ncı ve SÂD SURESİ 86ncı ayetlere göre ise; "...RESULE DÜŞEN, AÇIK BİR TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. ve Yüce Allah Peygamberimize ...O HALDE TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK BİZE DÜŞER." Demek suretiyle ;" KULLARININ İMANINI YARGILAMA HAKKINI SEVGİLİ PEYGAMBERİNE BİLE VERMEMİŞTİR."

Kuran'ın bu açık emirlerine rağmen; Bu milleti İNANANLAR ve İNANMAYANLAR olarak kategorize ediyorsunuz. Subayları, subay ailelerini ve çocuklarını İNANMAYANLAR veya en hafif deyimiyle DAHA AZ DİNDARLAR sınıfına koyuyorsunuz.
Diğer bir deyimle;YÜCE RABBİMİZİN sevgili PEYGAMBERİMİZE bile vermediği bir yetkiyi kullanarak SUBAYLARIN, AİLELERİNİN VE ÇOCUKLARININ İMANINI YARGILAMAYA YELTENİYORSUNUZ.

Toplumun önemli bir bölümünde; "Subaylarımız başörtüsüne karşı, Kur'an kurslarına karşı, muhafazakâr partilere, televizyon kanallarına ve halkımıza karşı olduğu kanısının hâkim olduğunu" iddia ediyorsunuz:

Öncelikle, subayların Kuran'a ve Kuran kurslarına karşı olduğu tamamen yalan ve iftira olup, dinimize göre de günahtır. Bütün subayları kapsayan bilimsel bir anket mi yaptınız da bu sonuca ulaştınız. Subayların karşı olduğu şey; kaçak Kuran kurslarında, yetkisiz ve bilgisiz kimseler tarafından, Kuran'da olmayan yalan yanlış hurafelerle çocuklarımızın beyinlerinin yıkanmasıdır. Nitekim Yüce Rabbimiz de;  ÂLİ İMRAN SURESİ 78nci ayette : " ONLARDAN BİR ZÜMRE VARDIR, ASLINDA KİTAP'TAN OLMAYAN BİR ŞEYİ SİZ KİTAP'TAN SANASINIZ DİYE, DİLLERİNİ KİTAP'LA EĞİP BÜKERLER. O, ALLAH KATINDAN OLMADIĞI HALDE, BU ALLAH KATINDANDIR, DERLER. BİLİP DURDUKLARI HALDE, ALLAH HAKKINDA YALAN SÖYLERLER." ve FUSSILET SURESİ 40ıncı ayette de : " AYETLERİMİZ HAKKINDA EĞRİ İLE DOĞRUYU BİRBİRİNE KATANLAR, BİZE GİZLİ KALMAZLAR" demek suretiyle, dinimize hurafe karıştıran eğitimi yasaklamıştır.

Yüce Allah'ımızın karşı çıktığı bir şeye, askerlerin de karşı çıkması sizi neden rahatsız ediyor? Yasal Kuran kurslarını neden teşvik etmiyorsunuz?

Dini eğitim konusunda" SUBAY AİLELERİNDE İSE AĞIRLIKLI OLARAK İLKÖĞRETİM VE LİSEDE ZORUNLU OLARAK OKUTULAN VE HAFTADA BİR İKİ SAATTEN İBARET OLAN DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ İLE YETİNİLDİĞİ görülüyor" iddianıza gelince: "...RESULE DÜŞEN, AÇIK BİR TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR... O HALDE TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK BİZE DÜŞER... O, HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ... ALLAH, YARGIÇLARIN EN GÜZEL HÜKÜM VERENİ DEĞİL Mİ?" diyen YÜCE RABBİMİN hakkınızda gerekli hükmü vereceğine, mütedeyyin bir Müslüman olarak inanıyorum.

Sizler, Tüm subay ailelerini ve çocuklarını dini eğitim bakımından yetersiz olmakla nasıl itham edersiniz? Sizler, güya dini eğitimi yüksek ve Müslümanlığı hiç kimseye bırakmayan bilge kişilersiniz. Allah aşkına, Subaylarla beraber ailelerinin ve çocuklarının dini eğitimlerini ve imanlarını yargılamaya kalkmanın ne demek olduğunu hiç
bilmiyor musunuz?
"Aileler, namaz kılmanın, dini eğitim almanın, dini sohbetlere katılmanın "İRTİCAİ FAALİYET" olarak görülebildiği TSK'nin lliselerinde, harp okullarında okuyan çocuklarını bunun dışında bir eğitime, kursa yönlendiremiyor" söyleminiz,

"BİR BABANIN ASKERİ LİSEDE OKUYAN OĞLUYLA CAMİYE GİTTİĞİ NEREDEYSE HİÇ GÖRÜLMEMİŞ BİR OLAY" savınız,  "YİNE BİR AİLENİN ASKERİ LİSEDE OKUYAN OĞLUNU YAZ TATİLİNDE DİNİ EĞİTİM ALMASI İÇİN BİR KURSA GÖNDERMESİ NEREDEYSE İMKÂNSIZ" gibi iddialarınız da külliyen yalan ve iftiradır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde; namaz kılmak ve mütedeyyin dindar olmak hiçbir zaman "İRTİCAİ FAALİYET" olarak görülmemiştir. Ancak, Din kisvesi altında TARİKATLARA MÜRİT kazandırmaya çalışmak,Radikal örgütlere MİLİTAN DEVŞİRME gayretine girmek, DİNİ SİYASETE ALET ederek, orduyu siyasal İslam'ın arka bahçesi haline getirmeye uğraşmak, Din üzerinden SİYASAL VE MADDİ ÇIKAR sağlamak, Halkımızı İNANANLAR ve İNANMAYANLAR olarak bölmek ise, hem İSLAM DİNİNE AYKIRI, hem ŞİRK ve hem de İRTİCANIN DA KENDİSİDİR.

Sonuç olarak; eminim ki "Kuranı inceden inceye düşünerek okuyan ve aklını kullanan" mütedeyyin Müslümanlar, size ve sizin gibilere; "durun bakalım, siz Allah mısınız veya Allah ile ortak mısın ki, insanların imanını yargılama hakkını kendinizde buluyorsunuz. Yüce Allahın sevgili peygamberine bile tanımadığı bir yetkiyi, utanmadan ve hangi cesaretle kullanmaya yelteniyorsunuz. Siz gırtlağınıza kadar şirke batmışsınız. Bizi de günahınıza ortak etmeyin. " diyeceklerdir.



2. DİN TÜCCARLARINI KORUYORSUNUZ VE AYNI SAFTA BULUŞUYORSUNUZ:



Askerlerin; "muhafazakâr siyasi partilere, muhafazakâr televizyon kanallarına ve sivil toplum kuruluşlarına ve halka karşı olduğu" iddiaları da yalan ve iftiradır. Çünkü: ÂLİ İMRAN SURESİ 161nci ve 187nci, BAKARA SURESİ 75nci, 79ncu 174ncü ve NAHL SURESİ 95nci ayetler; " DİNİ DEĞERLERİ BASİT BİR ÜCRET KARŞILIĞI SATMAYI, KAMU MALINDAN AŞIRMAYI VE SONUÇ OLARAK DİN ÜZERİNDEN MADDİ MENFAAT SAĞLAMAYI YASAKLAMIŞTIR"



SÂD SURESİ 86ncı ayette de; peygamberimizin bile " TEBLİĞİNE  KARŞILIK HERHANGİ BİR ÜCRET İSTEMEDİĞİNİ..." belirtmiştir

HADİD SURESİ 14ncü, ÂLİ İMRAN SURESİ 78nci, FUSSILET SURESİ 40ıncı, LUKMAN SURESİ 33ncü ve FÂTIR SURESİ 5nci ayetler ise;  " ALLAH ADIYLA İNSANLARI ALDATMAYI YASAKLAMIŞ VE BUNLARA KARŞI DİKKATLİ OLMAMIZ İÇİN BİZLERİ UYARMIŞTIR"



İşte, askerlerin karşı çıktığı şey; din, iman, Kuran, Peygamber ve Allah adı kullanılarak halkın aldatılması ve siyasi menfaat temin edilmesidir.
İşte askerler, benim güzel İslam Dinimin siyasete alet edilerek maddi çıkarlar sağlanmasına karşıdır.
İşte askerler, holdingler kurup helal kar payı vereceğiz deyip, ağızlarını Allah adıyla eğip bükerek halkın dişiyle tırnağıyla  biriktirdikleri paraları toplayıp cebe atanlara karşıdır.
İşte askerler, fakire fukaraya Allah rızası için yardım edeceğiz  diyerek, toplanan paraları yok edenlere karşıdır.

İşte askerler, halkın vergilerinden oluşan hazineden, devlet yardımı alıp zimmetine geçirenlerin Müslümanlığa gelince en önde

koşmalarına ve dinimizi istismar etmelerine karşıdır. Yüce rabbimizin de karşı çıktığı şeylere, subayların da karşı  çıkması sizi neden rahatsız ediyor?

"Subayların, başörtüsüne karşı oldukları da" bir iftiradır. Çoğumuzun nineleri ve anaları başörtülüdür: Askerler, ninelerimizin ve analarımızın taktıkları başörtüsüne değil, türban adı altında siyasileştirilmiş bir örtünme şeklinin ALLAH ADI KULLANILARAK kadınlarımıza dayatılmasına karşıdır.
Türban takanların İNANANLAR, takmayanların ise İNANMAYANLAR sınıfına sokulmasına karşıdır.

DİN TÜCCARLIĞI YAPARAK, haram yoldan zenginleşmiş olanların, 4 çeker ciplere binerek durakta bekleyen başörtülülere çamur sıçratmasına karşıdır.
"Türk subaylarının DİNE VE SİYASETE ÇERÇEVE ÇİZME dürtüsüyle yetiştirildiği ve TSK'deki eğitim sisteminin temelinde bunun olduğu" iddianıza gelince: Peşinen, bir yanlışınızı veya bilerek yaptığınız bir mantıkilesini düzeltmek isterim; Türk Silahlı Kuvvetleri, bir imam hatip okulu veya ilahiyat fakültesi değildir. Bu nedenle dini eğitim vermez. Bununla beraber, Türk Silahlı Kuvvetleri ve subayı dine en saygılı kurumlardan bir tanesidir.  Örneğin: Günde üç öğün yemeğe, Allah adıyla dua edilmeden başlanmaz.
Ramazanda, oruç tutmak isteyen tüm personele iftar ve sahur yemekleri çıkarılır.

Kışlaların çoğunda cami vardır ve mesai dışında ibadetini yapmak isteyenler serbestçe ibadetini yapmaktadır.
Generallerin, subay ve astsubayların tamamına yakını, gösteriş yapmadan oruçlarını tutmakta ve ibadetlerini yapmaktadırlar.
Din üzerinden maddi ve manevi menfaat sağlamayı, askerler günah sayarlar. Bütün bunları yok sayıp, askerlerin imanını yargılamaya kalkmak şirke bulaşmaktır.



3. MÜSLÜMANLARI FIRKALARA ( HİZİPLERE) BÖLÜYOSUNUZ:



RÛM SURESİ 32nci, ŞÛRA SURESİ 13ncü ve EN'AM SURESİ 159ncu ayetler; "...DİNİ YALNIZ ALLAHA ÖZGÜLEYEREK DOSDOĞRU TUTMAYI VE ONDA BÖLÜNÜP FIRKALARA AYRILMAMAYI. .." emrediyor.

KEHF SURESİ 102nci, MÜMİN SURESİ 14ncü, ZÜMER SURESİ 3ncü, 11nci ve 66ncı ayetler ile SEBE SURESİ 40ncı ve FÂTİHA SURESİ 5nci ayetler ise; " İNSANLARDAN VELİ EDİNMEMELERİNİ, YALNIZ ALLAHA İBADET VE KULLUK ETMELERİNİ VE YALNIZ ALLAHTAN YARDIM DİLEMELERİNİ" emrediyor. Siz ise Yüce Rabbimin emirlerine karşı gelerek: İnsanları İNANANLAR ve İNANMAYANLAR olarak kategorize edip FIRKALARA BÖLÜYORSUNUZ. Yüce Rabbimizin hiç kimseye vermediği yetkiyi, SANKİ ALLAHMIŞSINIZ gibi kullanarak, İNSANLARIN İMANINI YARGILIYORSUNUZ. Gırtlağınıza kadar ŞİRKE BATIYORSUNUZ ve okurlarınızı da ŞİRKE BULAŞTIRIYORSUNUZ. Allahtan korkmadan ve kuldan utanmadan Silahlı Kuvvetlerimize,

subaylarımıza, ailelerine ve çocuklarına İFTİRA ATIYORSUNUZ. Ordu ile millet arasına ve Silahlı Kuvvetlerimizin içine NİFAK SOKMAYA çalışıyorsunuz.

Bunların hepsi dinimize göre günahtır. Soruyorum:



SİZ ALLAH MISINIZ?






ALLAH İLE ORTAK MISINIZ?






ALLAHTAN KORKMUYOR VE PEYGAMBERDEN UTANMIYOR MUSUNUZ?






MÜSLÜMANLIK SİZİN TEKELİNİZDE Mİ?



Sayın Editör,



Okuyucularınıza bir çağrıda bulunuyor ve bu konuyla ilgili düşüncelerinizi gönderin yayınlayalım diyorsunuz.
Alın size bir okuyucu düşüncesi. Hazırladığınız yazı dizinizin yanına bunu da koyup yayınlayabilecek misiniz? Bu yazının ekinde, daha geniş çaplı bir yorum daha gönderiyorum isterseniz onu da yayınlayabilirsiniz. (daha sonra sizlerle paylaşacağım D.Uyar) Eğer inançlarınızda samimi iseniz, buyurun yayınlayın. Böylece, din kardeşlerimize yayınlayacağınız yazıları, dini açıdan değerlendirme fırsatı da sunmuş olursunuz. Bunu yapabileceğinizi hiç zannetmiyorum.



Öyleyse Yüce Rabbim sizleri ıslah eylesin.





İZMİR - Emekli Tuğgeneral Hikmet YAVAŞ

Boşa çekilen kürekler, heba olan gayretler. Fevzi MORAY

İnanın sevgili dostlarım çelişkiler içersinde olduğum şu günlerde aşağıdaki başlığı atmamak için çok gayret sarf ettim...Bildiğiniz gibi “seçimler ve olacak şikeler” konusunu tazeliğini korumak adına siz dostlarımla , önlem almaları maksadıyla ise muhalefet liderleriyle sıkça paylaşmaktayım.. Ancak bu güne kadar gönderdiğim hiçbir yazıma yetkililerden kısa da olsa cevap dahi alamadığımı itiraf etmeliyim..Görünen köye kılavuz gerekmeyeceği düşüncesiyle içim acıyarak bu başlığı attığım için özellikle siz saygın dostlarımdan özür diliyorum..Önemine ve okuyacağınıza yürekten inandığım yazım aşağıdadır....
Saygılarımla..
Fevzi MORAY



BOŞA ÇEKİLEN KÜREKLER! HEBA OLAN GAYRETLER! F.MORAY

Değerli dostlarım kahraman silah arkadaşlarım, son bir kaç senedir hayati kurumlarımız gözümüzün önünde pervasızca tahrip ediliyor..İşin daha vahimi ise , bu gidişe dur demesi gereken devlet ve hükümet erkanının gözle görülür kayıtsız tavrı ve hatta yangına körükle gitme eğilimidir..
Hal böyle olunca vatanını ve milletini seven biz Mustafa Kemal ATATÜRK sevdalılarının yürekleri dağlanmakta , yalnız kalmanın verdiği vehimle mücadele azmimiz kırılmaktadır..

Olaylardan bihaber kalmamız için damarlarımıza enjekte edilen zehirle vücut kimyamız değişmekte ve bu kutsal topraklarda yaşam anlamsızlaşmaktadır. Hiç güvenilmeyen kurumların başını çeken medya ordusu ile Siyasetçilerin büyük bir bölümü endişe verici gidişe amansızca çanak tutarak bizleri adeta sırtımızdan hançerlemektedir..

Bu arada her şeyi büyük bir dikkatle planlayıp uygulayan küresel şerif de boş durmuyor tabii ki.. İnsanları uyutmak ve hedeflerine çok daha kolayca ve masrafsız ulaşmak için maalesef popüler sanatkarları Psikolojik Harbin ilkeleri doğrultusunda Okyanus ötesinden kirli emellerine alet edebiliyor.
Nereden nemalandığı bilinen bu harika çocuklar ( toplumun ilgisini çeken sanatkarlar vb.) Okyanus ötesinden yönlendirilerek , bu yaz sıcağında ilgi çekici programlarla sahnelerde yerlerini alıyorlar..Halkı etkileme yeteneği tartışmasız olan bu ‘altın çocuklar’ aldıkları astronomik paralar karşılığı, bizlere hoşça vakit geçirtirken, emperyalist güçlerce elimizden sökülüp alınanlara inanın yürek dayanmıyor.

Evi barkı olmayan münevver ve vatansever insanların 30 yıl özveriyle çalışarak elde edebileceği bir ev (!) , yukarıda belirttiğim toplumun ilgisini çeken aktör ve aktrislerin, belirli mevkileri bir şekilde(!) işgal etmişlerin(!) parmaklarında anında yüzüğe , bazen kulaklarında küpeye, kollarında saate, kimi zamanda altlarında son model arabaya dönüşüyor..Ve ne yazık ki, özellikle sahnede yerini alan o harika çocuklar bu kadar paranın ne maksatla kendilerine verildiğinin farkında bile olmadan gizlenmeyi başarmışların (!) kirli emellerine alet olabiliyorlar..

Ha unutuyordum sevgili dostlarım. Mesele , aklımızı kafatasımızdan söküp alan Medya olunca halkın çok yakından takip ettiği survivor programını da söylemeden geçmeyelim. Normal şartlarda bu program tatil dolayısıyla yayınlanmaması gerekiyordu. Ne oldu da Ağustos sıcağında bir anda hizmete sokuldu dersiniz?.Ayrıca ilgi çeken bu programın Amerika'da (Panama) yapıldığını, zamansız ve fakat bilinçli şekilde bizlere servis edildiğini de unutmayalım..

Var mısın- yok musun ve evlendirme programlarının da aynı gerekçeyle hizmete sunulmasına özellikle dikkatinizi çekmek isterim. Bütün bunlar dikkate alındığında bazı kültürlü dostlarımın bile önümüzde yapılacak Referanduma ilgisiz kaldığını üzülerek söylemeliyim..

Bu nedenledir ki önümüzdeki referandum sonuçlarının , ülkesini seven bizlere yine hayal kırıklığı yaşatacağından korkuyorum....Dikkat ettiyseniz aklıselim , sözü dinlenen yazar ve çizerlerin seçimlerde olacak hilelerle ilgili açıklamalarına muhalefet liderlerinden pek tepki yok. Olsa bile cılız kalıyor..Neden A C A B A( !?...)

Umarım(!) muhalefet partilerinin ileri gelenleri , bizlere “elim kırılsaydı da oyumu bunlara vermeseydim” dedirtmezler..

Saygın dostlarım, referanduma yaklaştığımız şu günlerde akil insanlar tarafından seçimlerde şike sıkça dile getirildiğinden tehlikeli gidişattan tedirgin olduğumu söylemeliyim.. Beni yanlış anlamayacağınızı ve bağışlayacağınızı biliyorum.. Zira iş dönüp dolaşıyor ve seçimlerde şikeye dayanıyor..

Seçimler konusundaki düşüncelerime vakıfsınız.. Sözcü gazetesinin değerli yazarı Sayın Necati doğru’nun 03 Eylül 2010 tarihinde kaleme aldığı “babanıza bile güvenmeyin referanduma hile girebilir” başlıklı yazısını internetten bulup okumanızı salık veririm..

Sonuç olarak, Küresel devin ve içimizdeki destekçilerinin hedeflerine ulaşmak adına neler yapabileceğini artık biliyoruz..Çok sevdiğim ve değer verdiğim silah arkadaşım Güray Tekin’in isabetli bir uyarısını sizlerle paylaşarak sözlerime son veriyorum…

***

“Değerli Arkadaşlar,bir konuda yazı veya sözle ifade ettiğimiz fikirlerimiz ''berrak bir suya'' benzer.Susamış insanlar kana kana içer ve susuzluğu geçer.Bundan sonra, suya benzeyen fikirlerimizi insanlara zorla içiremeyiz.Su benzeri fikirlerimiz artık değersizleşir.Okunmaz,dinlenmez ve paylaşılmaz hale gelir.Referandumla ilgili ''EVET-HAYIR'' reklamları da değersizleşti.İnsanların artık kararlarını verdiklerine inanıyorum. Lütfen berrak fikirlerimizi değersiz hale getirmeyelim.”  Güray TEKİN

***

Benden de bu kadar sevgili dostlarım. Sizlere güveniyorum.
Sağlıklı olunuz ve uyanık kalınız sevgili dostlarım.
Allah daima doğru, mücadeleci , namuslu ve cesur insanların yanında olsun..

Fevzi MORAY 03 Eylül 2010 İZMİR
www.kibris1974.com


www.volkan gazetesi.net


http://morayfevzi.blogspot.com/


http://politikadergisi.com/

Perşembe, Ağustos 05, 2010

ÖZGÜR YAŞAMAK ZORDUR AMA İMKANSIZ DEĞİLDİR. F.MORAY

ÖZGÜR YAŞAMAK İMKANSIZ DEĞİLDİR..F.MORAY

Benim sevgili dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım, duyarlı yaklaşımlarınızdan kuvvet bularak ve daha da önemlisi hoş görünüze sığınarak önemsediğim bir yazımı daha paylaşmak istiyorum..


Bu kavurucu yaz sıcağında, bildiğiniz acıları , üzüntüleri , akıllara zarar gelişmeleri dile getirerek sizleri üzmek istemezdim.. Ancak mademki dünyanın kalbi olan Türkiye gibi önemli bir ülkede yaşıyoruz , yaz kış demeden bu acılara göğüs germek mecburiyeti vardır..Karanlık tablolara gebe olduğumuz bu Coğrafyada , ufkumuzu karartan gelişmelerinde üstesinden geleceğimize yürekten inanıyorum..



Sonuç olarak ben biliyorum ki; bu ülke, çocuğunu şehit vermiş ana ve babaların duygularını içinde hisseden ve üzücü olaylar karşısında bir bütün olarak kenetlenmeyi başarabilen fedakar insanların çoğunlukta olduğu mukaddes bir ülkedir..


En içten sevgi ve saygılarımı kabul ediniz efendim..04 Ağustos 2010


Fevzi MORAY






                                                              ****




“ÖZGÜR YAŞAMAK ZORDUR AMA! İMKANSIZ DEĞİLDİR.”.


F.MORAY


Sevgili dost ve silah arkadaşlarım yaz sıcaklarının getirdiği rehavetle sizlerden bir süre ayrı kaldım..Umarım benim gibi biraz soluklanmış ve dinlenmişsinizdir.. Şimdi yılmadan “durmak yok yola devam” parolasını uygulama zamanı biz ATATÜRK sevdalılarındadır..



Bu treni kaçırdığımızda başımıza gelecekleri düşünmek dahi istemiyorum..
Hatırlarsanız Referandumun yapılmasına kısa süre kalması nedeniyle en son sizlerle Özgür yaşamak istiyor musunuz başlıklı yazımı paylaşmıştım..



Yazım da ana hatlarıyla,


Ülkenin yaşanamayacak hale gelmesinden, kardeşi kardeşe kırdırmaya kadar varan senaryoların arkasında Küresel Jandarmanın olduğuna işaret etmiş ve bir an önce askerin harekete geçmesini isteyen vatandaşlarıma ise başarının sabırdan geçeceğini naçizane dile getirmeye çalışmıştım..



Okumamış olanlar için yazımın tamamı aşağıdaki linktedir. http://www.kibris1974.com/showthread.php?t=120147&referrerid=26552



Küresel Güç ve onların sözünden çıkmayan içimizdekiler (!?)istismara açık olan zaaflarımızı , heyecanlarımızı, kutsal günlere olan tutkularımızı çok iyi bildiklerinden hedeflerine ulaşmakta zorluk çekmemektedirler.



Siz; Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) referandum tarihini gizli entrikalarla 12 Eylül 2010’a sarkıtmasına ve iktidarın göstermelik tepkilerine bakmayınız..



Küresel gücün ülkemizde sinsice kurguladığı gizli tezgahların içeriği , içimizden satın alınmış kalemşorlarca karartılarak olaylar farklı mecralara taşınmakta ve halkın kafası karıştırılmaktadır.. Daha da üzücü olanı ise bu uygulamayla Türk insanının birbirine kırdırılmasına ve ülkenin kaosa sürüklenmesine geçit verilmektedir.



Yine son zamanlarda , dünyanın her tarafında meydana gelen olumsuzlukların arkasında Küresel Gücün olduğu düşünülür hale gelmiştir..En yakın örneği Rusya’dan vererek konuya açıklık getirmeye çalışayım.. Dünya, tarihinde görülmemiş iklim değişiklikleriyle karşı karşıyadır..Bu nedenle Rusya’da meydana gelen tabii afetlerin arkasında Küresel Gücün ayak izlerinin olduğu yüksek sesle dile getirilir olmuştur.


O nedenledir ki, cehennem hayatı yaşamaya mahkum edildiğimiz bu evrende olumsuz gelişmeler dikkatle izlenmelidir..



1999 da ülkemizde vuku bulan depremin ardından yazar Aydoğan Vatandaş’ın kaleme aldığı HAARP (Kıyamet Teknolojisi) adlı kitabı okumayanların okumasında , okuyanların ise bir kez daha dikkatle gözden geçirmesinde yarar görülmektedir..


Bu kitap okunur ve dünyadaki son gelişmeler bu potada değerlendirilirse Küresel Dev’in dünyayı dize getirmek için daha ne gibi insanlık suçu işleyebileceğini kestirmek hiç de zor olmaz..



Küresel Devin zorda kaldığında ne kadar tehlikeli senaryoları devreye sokacağını anlayabilmek için bir örnek daha vermeliyim.


Amerikalı yazar John Perkins aynı zamanda uluslar arası ekonomik ağda uzun yıllar çalışmış bir uzmanıdır. İnsanlığın kurulan tuzaklardan daha fazla yara almasını önlemek için vicdanının sesine kulak vermiş ve tehlikelerle dolu ekonomik kulvardan istifa etmiştir. Müteakiben de ekonomik gücü bitirilmek istenen ülkelerin üzerinde oynanan oyunları, “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adlı kitabında cesaretle dile getirmiştir..


Emperyalistlerin gizli emellerini açığa çıkartan bu kitaba uzun bir süre baskı yasağı konmuştur...Böylesine önemli ve bir o kadar da tehlikeli gelişmeleri ifşa eden bu kitaptan Küresel devin ana hedefini sizlerle paylaşmayı önemsiyorum..


“( ……) Hedeflediğimiz ülkelerin önce Sosyal hizmetlerini, Teknik sistemlerini, Eğitim kurumlarını, Sağlık kurumlarını ve Adli sistemlerini ele geçiririz. Bu, ikili üçlü dörtlü bir darbeler serisidir.”



Yıpratılmış bir ordu yaratma fitilinin 1990’lı yıllardan itibaren ateşlendiğini buna ilave edersek , üzülerek söylemeliyim ki, ülkemizde elle tutulur hiçbir kurumun kalmadığı görülür.



Hal böyle olunca , kontrol altına alınan diğer hayati kurumlarımız gibi YSK’ unun da Okyanus ötesinden yönlendirildiğini kabul etmemiz gerekir diye değerlendirmekteyim..



Ve biliyorum ki, küresel güç tarafından stratejik ülkelerin önemli kurumlarına giydirilmek istenen elbisenin kesimi küresel mühendislerce özenle yapılmaktadır..



Bu tespitlerimi , akil insanların kitaplarını okuyarak, olayları yaşayarak, görerek ve elimi şakağıma koyup düşünerek siz değer verdiğim sevgili dostlarımla paylaşmaktayım..



Zorun başarılacağı , imkansızı başarmanın zaman alacağı prensibi Dünya tarihini bilen uluslara yalnız ve yalnız Türk ulusunu hatırlatır..



Bilmemekte , anlamamakta ısrar edenler ise tekerrür eden tarihinin ağır yükünün altında ezileceklerdir..



Şimdi esas anlatmak istediğime dönebilirim....



29 Temmuz 2010 tarihinde Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul ÖZKÖK , köşesini bir vatandaşın kaleme aldığı mektuba ayırmıştır..


Mektubun başlığı , “Genç subay kardeşim rahatsız mısın”.






Mektubu sonuna kadar okuduğumda bir çok insanımızın hislerine tercüman olacağını düşünerek ümitlendim, gururlandım..Konuyu uzatarak sizleri sıkmak istemiyorum. Genç ve aklıselim vatandaşımızın mektubunu dikkatle okuduğunuzda kafanızdaki tüm soru işaretlerinin çözüme kavuştuğunu göreceksiniz..


Okumak için lütfen tıklayınız: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=15447820


(Affınıza sığınarak CTRL’ ye basarken farenin solunu tıklayınız)


Sonuç olarak ; Vatan sever kardeşimizin dile getirdikleri , düşmanın hafızasından silinen tarih kitaplarına kapak ve yoldan çıkmış mahlukların! kulaklarına küpe olsun..

En derin sevgi ve saygılarım; böyle sıcak günlerde gözünü dört açarak Türkiye üzerinde oynanan oyunları zaman kaybetmeden bizlerle paylaşanlaradır..03 Ağustos 2010 İZMİR


Fevzi MORAY


E.P.KD.ALBAY



















Cumartesi, Temmuz 10, 2010

KAHRAMANLAR YALNIZ DEĞİLDİR

KAHRAMANLAR YALNIZ DEĞİLDİR…F.MORAY

BİLMEMİZ GEREKEN GERÇEKLERE DEVAM..

Değerli dost ve silah arkadaşlarım, kahraman silah arkadaşım Emekli Albay Atilla Uğur’un tarihe not düşen mektubunu bu gün aldım.. Vatanı için ölümü göze alıp mücadele edenlerden biri olduğuna adım gibi inandığım değerli silah arkadaşımı umarım tanımak istersiniz…Ama önce bir iki hususu belirtmem gerekiyor..

Tek suçları ; atalarımızın kemiklerini sızlatmamak için cansiperane mücadele etmek olan değerlerimiz suçsuz yere maalesef hapishane köşelerinde ölüme terk edilmişlerdir..Bir daha halkı uyandıramayacak kadar hasta olanlar ise evlerinde veya hastanelerde gözetim altındadır..

Hatırlarsanız , biz emekliye ayrılanların , işlerinin bittiğini, evlerinde ölümü bekleyerek günlerini geçirmesi gerektiğini tavsiye edenler vardı..
Kimler miydi bunlar? Tabii ki bazı satılmış mütareke basın mensupları ile , içimizde dost diye barındırdığımız sözde aydınlar…

Sevgili dostlarım, askerlikte gerçekler, Harp Ceride'sine   kanla yazılır…Üzülerek belirtmeliyim ki, bu gün alnı dik ve gurur içinde emeklilik yaşamını sürdürmesi gereken kahraman Uğur’lara, Tekinlere, Alan’lara , Tolon’lara , ismini hatırlayamadığım nice kahraman vatan evlatlarına hapishane köşeleri layık görülmüştür..

Nasıl oluyor da Kahraman insanlarımızı her geçen gün hiç utanmadan ve arlanmadan, akla zarar sebeplerle tutuklamaya devam edebiliyorlar anlamak mümkün değil..

Dış güçlerce nemalanan  bu şahsiyetler! , böylesine yüce insanların dik duruşlarından, iştah kaçıran beyanatlarından, anlaşılan rahatsız olmuşlardır..

Yine bu mahluklar!, Türk insanını aydınlatıp,  bir bütün haline getirmeye azmetmiş olan yiğitlerden korkmuşlar ve mahkemeleri adeta esir alarak , çareyi sebepsiz tutuklamada bulmuşlardır..
O nedenle diyorum ki, birilerinden aldıkları talimat gereği kahramanlarımıza yapılanlar Utanç vericidir..Alçaklıktır, sapkınlıktır ve kadir bilmezliktir..

Layık olmadığımız eziyeti bizlere yaşatanlar kesinlikle Türk olamazlar…

Yapılan vicdansızlıklar düşmanlarımıza bile akıl tutulması yaşatacak (! ) niteliktedir.. O nedenle cengaver silah arkadaşım Emekli .Albay Atilla Uğur’un tarihe not düşen mektubunu siz duyarlı ve kadir bilen dost ve silah arkadaşlarıma gönderiyorum.
Kahraman silah arkadaşımın Harp ceridesi niteliğinde olan bu mektubunu ve naçizane benim dile getirdiklerimi hiçbir vatansız , tarih sayfalarından s i l e m e y e c e k t i r…

İnanıyorum ki, Türkiye’mize gönülden bağlı olan ve cansiperane görev yapanlara reva görülenleri Türk ulusu asla unutmayacak, yalnız bırakmayacak ve yapılanların hesabı bir gün gelecek mutlaka sorulacaktır..

Haydi şimdi kahraman silah arkadaşımın tarihe not düşen mektubunu dikkatle okuyalım ve ülkesine gönülden bağlı olanlarla paylaşalım. En derin sevgi ve saygılarım, Atatürk çizgisini ilelebet yaşatacak ve bu uğurda çekinmeden canını feda edecekleredir.

07 Temmuz 2010
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALBAY





ÖCALAN KENDİSİNİ SORGULAYAN KOMUTANA NELER SÖYLEDİ

06.07.2010 13:48
Emekli Albay Atilla Uğur,Abdullah Öcalan’ı Kenya’dan getiren ekipte yer aldı.

Öcalan’ın 1999’da Türkiye’ye getirilmesinden sonra yapılan sorgulamalarda olan komutandı.

Bu bilgiler, emekli albayın Ergenekon davasından tutuklanmasına kadar bilinmiyordu.

Emekli Albay Atilla Uğur, şu anSilivri Cezaevi’nde tutuklu.

Uğur, tutukluluğunun 2. yılında bir mektup kaleme aldı.

Odatv, emekli albayın avukatı Serkan Günel aracılığıyla kaleme alınan bu mektubu yayınlıyor:



“KAMUOYUNA;

Ben Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olmaktan her zaman onur duymuş emekli bir albayım. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir neferiyim. Görev hayatım boyunca diğer bütün meslektaşlarım gibi bana verilen vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmek için büyük gayret sarf ettim. Meslek hayatımın büyük bir bölümü terörle mücadelede geçti. Tanrı bana kritik ve nitelikli görevler nasip etti.

Bu mücadele komutanlarım, arkadaşlarım ve personelimle birlikte elde ettiğim başarılar beni terör örgütünün başı Abdullah ÖCALAN’ın sorgu süreci ile ilgili çok önemli bir sorumluluğa ulaştırdı.

Son dönemde yaşadığımız olaylar beni içinde bulunduğumuz durumu sorgulamaya itti.

Bugüne kadar ciddi devlet anlayışı gereği sustum. Zaten doğrusu da buydu. Ancak bu “düzmece dava” (Ergenekon) nedeni ile deşifre edildikten sonra artık susmanın bir anlamı kalmamıştır. Gelinen noktada bunları kamuoyu ile paylaşmak milli bir görev olmuştur. Gelecek nesillere de faydası olacağına inandığım bu hususları milletin istifadesine sunuyorum.

Neler Oluyor?

16 Şubat 1999 tarihinde soğuk ve yağışlı bir İmralı gününde korku dolu gözlerle sonunun ne olacağını düşünen Abdullah ÖCALAN, bugün kurtarıcılığa ve muhataplığa oynuyor…

İlk gün ve sonraki süreçte “vereceğiniz her türlü göreve hazırım” diyen kişi şimdi Türkiye’ye görev vermeye kalkıyor.

İdamdan kurtulmak için kendi örgütünü çökertmeye çalışan adam şimdi Türkiye Cumhuriyetini çökertmeye soyunuyor.

İlk gün kulağına doğru eğilip “Bir varmış bir yokmuş” dediğim terörist başının bir kulağımdan girip diğer kulağımdan Çıkmayan sözlerinden çok küçük bir kısmını aktarmak istiyorum:

- “Devletimin vereceği her türlü göreve hazırım”

- “Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmet etmek acılarımı biraz olsun hafifleticektir”

- “En başından beri Suriye, Yunanistan ve İran bize (PKK) her türlü desteği vermiştir”

- “Kürt halkı akılsızdır, menfaatine düşkündür, güce tapar”

- “Barzani de, Talabani de güvenilmez, paradan başka bir şeyden anlamayan rezillerdir”

İmralı Adasında Türk Bayraklarının önünde görüntüsünü almak için gözbağını çıkardığımda korkan gözlerle bana bakarak “Devletime hizmet etmek istiyorum, beni asacak mısınız?” diye soran, kendisine “biz eşkıya değil Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz, sen bağımsız Türk Mahkemesi huzurunda hesap vereceksin” diye cevap verdiğim Abdullah ÖCALAN’ın gözbağı acaba şimdi ülkeyi yönetenlerin ve açılım simsarlarının gözlerine mi bağlanmıştır?

Teröristbaşı Abdullah ÖCALAN’ın sorgu sırasında bizzat bana defalarca küçümseyerek söz ettiği, “bunlardan bir halt olmaz” dediği Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan KARDEŞLERİMİZ maalesef bunları bilmiyorlar.

Son zamanlardaki alçakça saldırılar ve verdiğimiz şehitlerden sonra medyada “güvenlik güçlerinin bir zafiyeti mi var” sorusu gündeme gelmiştir. Şunu çok açık olarak söyleyebilirim ki; ne kahraman silahlı kuvvetlerimizin , ne fedakar polisimizin ve ne de cefakar korucularımızın bir zafiyeti yoktur. İkibinli yılların başında örgütü bitirme noktasına getiren bu kurumlarımızdır. Şu anda da kanları ve canları ile bu mücadeleyi verenler de yine onlardır.

Sorun; zafiyet değil MORAL sorunudur. Düzmece iddialarla Jandarma, Özel Harekat, Özel Kuvvetler, SAT, SAS ve Polis Özel Harekat mensupları teröristlik suçlaması ile cezaevine atılmışlardır. Şahsım da dahil olmak üzere bu insanların ortak özelliği “terörle mücadelede” başarılı kişiler olmalarıdır. Suçlanan ve tutuklu bulunan bu insanların arasında vücudunda kalan terörist bombası parçaları nedeni ile cezaevi girişinde X Ray cihazından tabiri caizse “ötmeden” geçemeyen kahraman gazilerimiz vardır.

Halen görevde bulunan, kanları ve canları pahasına mücadele eden arkadaşlarımızın bu durumdan olumsuz etkilenmemeleri mümkün müdür?

Kamuoyumuz şunu çok iyi bilmelidir ki; Ordumuz, polisimiz ve korucumuz bu belayı yine defedecektir. Bu mücadeleyi uzun yıllar vermiş biri olarak bana inanınız. Kurumlara olan güveninizi kaybetmeyiniz… Önemli olan ülkeyi yönetenlerin gözlerindeki bağı çıkararak gerçekleri görmeleridir.

Saygılarımla…

Atilla UĞUR
E. J. Kd. Albay
Silivri Toplama Kampı”

Pazartesi, Temmuz 05, 2010

“ÇUVAL” ÖNCESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ? F.MORAY

“ÇUVAL” ÖNCESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ? F.MORAY

Sevgili dost ve silah arkadaşlarım, O4 Temmuz 2010 , gizemli “ÇUVAL” hadisesinin yedinci yıl dönümüdür… Ancak unutan toplum olduğumuzdan olayın gerçekleştiği tarihin altı yıl öncesine kısa bir yolculuk yapmamız , tüm gerçekleri hatırlamamız ve canlı tutmamız gerekiyor..


Çünkü, Unutulanları Hatırlamak ve Hatırlatmak Savaşta bir adım önde olmaktır..


Haydi şimdi , emperyalistlerle birlik olup , Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya ant içmiş içimizdeki gafillerin gizli oyunlarını kısaca kronolojik olarak hatırlamaya çalışalım..


1997 yılı, TSK ‘i yıpratma çalışmalarının miladıdır..


Başkan Bill Clinton ikinci başkanlık yemin töreninde ( 1996) “Çıkarımız için her yere , her şeye karışırız” bildirisiyle Milli Hedef ve Menfaatlerini açıkça dile getirmektedir..


Mayıs 1997’de ise aynı başkan “Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi” adı verilen belgeyi imzalıyor ve “Amerika’nın çıkarları için gerekirse silah gücümüzü hiç çekinmeden kullanırız ” diyerek küresel devin doyumsuz ve acımasız emellerini tüm dünyaya haykırıyordu.


1991 de SSCB dağıldıktan sonra her geçen gün ABD’nin tavrının değiştiğini gören ve bu çerçevede Türkiye’ye biçilen tehlikeli görevi algılayan Genelkurmay Başkanlığımız 1997 yılında artık devrededir ve büyük bir yüreklilikle “Milli Askeri Strateji Konseptini (MASK)” değiştirdiğini tüm dünyaya duyurmaktadır.


Diğer bir değişle bu girişimle Türk Silahlı Kuvvetlerimiz , silah yapımında ABD ye bağlı kalmayacağını ve kendi silahını kendisinin yapacağını açıklamaktadır.


Burada bir hususu mutlaka dile getirmeliyim..ABD’ in Orta Doğu’ya yerleşmesine ve sonrası olabilecek tehlikeli oyunlarına Türkiye’nin bütün hayati kurumlarıyla karşı koyması gerekirken yalnız Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepki vermesi üzüntü vericidir.. Tek başına bırakılan askere içimizdeki sapkınlarca vurulan bir darbedir.. Kısacası talihsizliktir ve son derece manidardır.


Tek tesellimiz kurduğu Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatmaktan vazgeçmeyen cengaver bir Türk Ordusuna sahip olmamızdır…O nedenledir ki, tarihi kahramanlıklarla dolu Türk Silahlı Kuvvetlerimizin var oluşu Türk ulusunun en büyük şansıdır..Allah başımızdan eksik etmesin….


Yine konumuza dönecek olursak, Amerika’nın çıkarlarını korumak üzere kurulduğu da bilinen NATO’nun bu değişime tepkisini haklı olarak merak ediyorsunuzdur. O halde lütfen okumaya devam edelim..


Hiç şüpheniz olmasın ki, Türkiye’nin Brüksel veya Washington’a danışmadan bu değişimi hayata geçirmesi ABD’yi herkesten fazla rahatsız etmiştir..


Bu nedenledir ki, Küresel Jandarma 1999 yılında NATO vasıtasıyla bütün dünya uluslarına “Güç bende, bana sormadan hiçbir şey yapamazsınız” diyerek gizemli ve fakat aynı zamanda acımasız yüzünü ortaya çıkarmıştır..


Siyasi gücümüzün yetersiz kalması nedeniyle Küresel Gücün bizlere yaşattıklarını ve daha neleri yaşatacağını kestirmek o kadar zor olmasa gerektir…


Tam da burada Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün 1923-1938 yılları arasında dile getirdiği bir sözünü hatırlatmanın yararına inanıyorum:


“ Ulusal Bağımsızlığı olmayan ülkeler yok olurlar...”


Milli Güç Unsurları ( MGU) zayıf olan ülkelerin bu dünyada yaşam şansı yoktur.. Emperyalistlerin kol gezdiği evrende yalnız Silahlı ve Ekonomik gücünü kaybetmiş ulusların bile vasıfsız , itilip kakılan toplumlara dönüştürüldüğünü aklımızdan çıkarmamalıyız…


Bu kadar açıklama bile Türk askerinin yıpratılması için yeterlidir sanırım..


Ancak biz kronolojik çerçevede olayları sıralamaya devam edelim..


Önce 1 Mart 2003 tezkeresini kısaca hatırlayalım.


Teskere ile "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki verilmesiisteniyor.


İktidar, teskerenin meclisten geçmeyişinin faturasını Silahlı Kuvvetlere çıkarınca Küresel Dev, ülkesinin Bağımsızlık gününde ( 04 Temmuz 2003 ) Türk Silahlı Kuvvetlerine kurguladığı ilk hamlenin ( Çuval olayı) fitilini ateşlemiştir..Yürürlüğe konan ilk etkin eylemle Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde bulunan 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu derdest edilmiş ve Türk ulusunun gurur ve izzet-i nefsi ayaklar altına alınmıştır


Deniz kuvvetlerinin, Berk’lerin , Alan’ların ve nice isimsiz kahramanların üzerine gidilmesinin altında “bağımsızlık girişimleri”ne çıkarılan bu fatura bulunmaktadır..


Sonuç olarak diyorum ki; Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün izini yılmadan sürenler bu savaştan mutlaka galip çıkacaktır..Bundan kimsenin şüphesi olmasın..


En derin sevgi ve saygılarım ; kalkınmamızı , barış içinde yaşamamızı istemeyenlerin karşısında dimdik duranlara , atalarımızın kemiklerini sızlatmamanın andını içenlere ve gerçek bilgileri Türk Milletinin vefakar insanlarıyla paylaşanlaradır…04 Temmuz 2010


Fevzi MORAY


E.P.KD.ALBAY