Pazartesi, Ekim 07, 2013

ÇOK ÖNEMLİDİR SEVGİLİ DOSTLARIM VE KAHRAMAN SİLAH ARKADAŞLARIM,

ÇOK ÖNEMLİDİR SEVGİLİ DOSTLARIM VE KAHRAMAN SİLAH ARKADAŞLARIM,
SEÇİMLER?!!!
Lütfen önce bu linki tıklayarak sayın Bekir Coşkun’un seçim ile ilgili kaleme aldığı  07 Ekim 2013 tarihli yazısını okuyunuz.

Fırsat bulup okuyamayanlar için yazının can alıcı kısmını siz sevgili dostlarıma gönderiyorum. Neden mi? Zira dilimizde tüy bitti seçimlerde şike yapıldığıyla ilgili!!! Bu konuda milletvekillerinin hemen hemen tamamına zamanında  “seçimlerde şike” konulu aşağıdaki  yazımı bizzat göndermiştim.. Bir kez daha göndermenin ne sakıncası olabilir diye düşünerek yazımı yineliyorum..

……..“Facebook’ta Recep Tayyip Erdoğan adına açılmış bir hayran sayfası var… Hayran olanlar sayfaya girip baktıkça hayranlıkları çoğalıyor tabii…
O “beğen” işaretine basıyorlar…
Böylece ‘beğen’ enleri artıyor…
Buraya kadar normali…
Bizim çapulculardan Tuğba Şık baktı ki kendisi de “beğen” miş…
Hemen sildi…
Biraz sonra baktı yine “beğen” miş…
Nasıl yapmışlarsa, “beğenmediğin halde “beğeniyorsun…
Otomatik…
Diyelim ki sizin haberiniz yok…
Farkında olmadan “hayran” oluyorsunuz kısacası…
İstem dışı hayranlık diyelim…
Siz hâlâ seçim bilgisayarlarında virüs olup olmadığını ya da hile yapılıp yapılmadığını düşünüp durun…”
Bekir Coşkun
                                           ***

“Bir ümittir diye  04 Şubat 2013 tarihinde kaleme aldığım ve sizlerle paylaştığım  yazımı yine  tekrar edeceğim  ey bizlerin seçmesine imkan verilmeyen milletvekilleri!”



“Muhalefet milletvekillerine  duyurumdur. Fevzi Moray  04 Şubat 2013

Değerli Muhalefet millet vekilleri ve bir elin parmaklarından az kalan  sevgili gazeteci yazarlar, önce lütfedip aşağıdaki  Cumhuriyet Paneli etkinliğine  dair yazımı okur musunuz?
Zira 24 OCAK  2013 Perşembe günü saat 1430’da Narlıdere Atatürk Kültür merkezinde yapılan  demokrasi paneline  iştirak ettim. 

Bu  etkinlikte yine ümitle  doldum, yine heyecanlandım ve  yine yüreklendim. Beni   tanıdığınızı  ümit etmek istiyorum.  Çünkü bu güne kadar kaleme aldıklarımı sizlerle bir şekilde paylaşmaktayım. iktidar partisi, yazdıklarıma  duyarlılık gösterip cevap veriyor ve fakat   sizlere gönderdiklerimi sanki suya yazıyorum.   Hayrettir ki; tık yoktur  siz muhalefet millet vekillerinden ..

Sevgili muhalefet partisi milletvekilleri, bu  kahpe mücadelenin  adı Psikolojik harp/ Asimetrik savaştır. Bu savaşın silahı da kalemdir, medya etkinliğidir, sinemadır, televizyondur ,  dur oğlu durdur..

Bir ümittir diye yine  yazmaya devam edeceğim sizlere.

Ulu Önderim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün  kurduğu ve  zamanında bu ülkenin kalkınmasına kendini adamış bir  partinin fedakar bekçisi olduğumu özellikle biliniz isterim. Sizlere oy veren ve fakat verdiğine pişman olan bizler zannetmeyin ki çantada kekliğiz. Artık elimizdeki kalemle (silah)  gerçek habere susamış vatan evlatlarını uyandırıyoruz. O nedenle  lütfen aklınızı başınıza alınız efendim.

Bu dünya coğrafyasında ;  başarıları  ile tarih sayfalarını onurlandıran  ve  tüm aleme  olumlu yönde emsal teşkil eden,  tarihi  çok zengin, şerefli  bir Türkiye vardır. Aşağıdaki  önemli isteğim eğer seçimden önce yerine getirilmezse artık kimseye oyum yoktur benim ve  benim gibi nice uyandırılmış  vatanseverlerin.

Unutmayın ki, geçersiz oylar  cılız bir muhalefet , daha güçlü  bir İktidar (AKP) demektir  bu sistem ile gidildiğinde SEÇİME! 

 Ancak son 11 yılda gerçekleşen  ne kadar seçim ve referandum yapıldıysa   önce seçimlere  sarılıp heyecanlanıyoruz , sevinç ve ümit doluyoruz ve fakat seçimlerin bitiminden asgari 20 dakika sonra  televizyon ekranlarından  sonuçlar  açıklanmaya başladığında  verilen emeklerin karşılıksız kaldığını  ve  hayal kırıklığı yaşadığımızı , kahrolduğumuzu bilin içindir bu yazdıklarım. Şimdilerde   o  mahşer kalabalığı   oluşturan  Tuncay Özkanlar  da olmadığına göre  elimizi şakağımıza götürmek durumundayız..

Ben; Okuyan, düşünen ve  bozuk sistemin değişmesi için yıllardır kafa yoran   Ulu Önderim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün  kurduğu Laik, Demokratik ve sosyal hukuk devletinden – Cumhuriyet rejimi- yana  bir vatandaşım. 
   
Hayal kırıklığı yaşadığım üç seçim ile ilgili olarak sizlere  zamanında  naçizane  hüzün ve endişe  dolu fikirlerimi yazmıştım.  Amerika’nın bilgisayar hilesi olarak da kabul edilen  ve  artık yalnız Türkiye tarafından  uygulanan “ SEÇSİS”  sistemiyle ilgili endişemi bir kağıda yazdım.   Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun   Narlıdere AKM 'de daha henüz CHP lideri olmadan önce yaptığı  söyleşide kendisine ilettim.  Ne dese beğenirsiniz? Verdiği  aşağıdaki cevap,  çok manidar ve  bir o kadar da tehlikelerle doludur..
“Sandıklara hakim olunursa İzmir'deki seçim neticeleri neyse Türkiye bazında da  aynı netice alınır..”

“UNUTULMASIN Kİ İZMİR TÜRKİYE DEĞİLDİR.” Bu sözüme lütfen önem veriniz efendiler. Ben yıllarca bu ülkeye , yurdun her yöresinde  43 yıl itibari hizmet veren emekli Albayım. Yöre halkını çok iyi tanırım. Oralarda seçimlerin nasıl despotça yapıldığını,  eskilerde ağaların, şimdilerde ise teröristlerin halkı nasıl baskı altına alarak  seçimlerin seyrine  yön verdiğine yakinen şahit  olmuş bir vatandaşım..

Yine  unutmayınız ki  bizlere, siz liderlerin- Demireller, Ecevitler, Türkeşler, Çillerler vb. - isimlerini  ezberletenler emperyalist kan emicilerdir.  Demek istediğim şudur. Ülkemizde iktidarın ve muhalefetin liderlerini küresel  devin belirlediğini  artık sağır sultan bile anlamaya başlamıştır. 
Siz millet vekillerinin kim olacağını da bu çarpık  Oligarşik  düzende
başınızdaki Parti  liderleri  belirliyor. Var mı itirazınız efendim?. Bu uygulamanın demokrasiyle uzaktan yakından bir ilgisi var mıdır?
                                                      **
Şimdi sizlere soruyorum. Amerika'nın tuzaklarla dolu- BİLGİSAYARLI SEÇSİS olgusunu  değiştirmediğiniz takdirde inanınız ki, iktidar olma şansınız hiç olmayacaktır..
Üç seçimden sonra da  bu iktidarın  tekrar en az %50-60  ile  başa  geçeceğinden sakın şüpheniz olmasın.
Sizleri tenzih ederim  ama dışarıyla iş birliği halinde olan tuzu kuru  bazı vekillerin   ülkeyi terk edip gidebileceği yer olabilir,  ancak biz vatanseverlerin  bu ülkeyi terk etme lüksü yoktur. Söylediklerimi dikkate almadığınızda   bilin ki Türkiye Cumhuriyeti  sizlerin katkılarıyla parçalanacaktır.

Bu vebalin altından kalkılamaz.
Simdi de sözüm ;
millet vekillerini ikna edecek ve bir elin  parmaklarından az kalan vatan ve millet sever gazeteci yazarlaradır. Zira sizlere son  derece iş düştüğünü belirtmek isterim.. SEÇSİS- sisteminin tehlikelerle ve tuzaklarla dolu olduğuna dair   sayısız yazılar  kaleme alanların içinde olduğumu biliniz.  İleriyi görmek için kain olmak  gerekmiyor. 
VATANI SEVMEK ,  TARİHİ VE TARİHİN  TEKERRÜR EDECEĞİNİ BİLMEK YETERLİDİR SANIRIM. ÇOK ZEKİ  OLAN LİDERLERİN ZEKALARINI NASIL KÖTÜ YÖNDE KULLANARAK ÜLKELERİNİ ÇIKMAZA SOKTUĞUYLA DOLUDUR TARİH SAYFALARI..
HOŞÇA KALINIZ EFENDİLER.
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALBAY




Perşembe, Temmuz 11, 2013

**Kahraman Türk Gençliğinedir Sözüm..**

**Kahraman Türk Gençliğinedir Sözüm..**
Merhaba sevgili dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım..
Bu gün  yine gözden kaçırılmaya çalışılan tarihi bir gerçeği  sizlerle ve özellikle de Türk Gençliğiyle paylaşmak istedim..
Türkiye’mizde  yeri ve zamanı geldiğinde içi yalan yanlış  bilgilerle doldurularak bizlere dikte ettirilmeye çalışılan bazı önemli olaylar vardır. Örneğin 27 Mayıs 1960 ihtilali,  Ermenistan katliamı, Kürt meselesi gibi…Bu gibi hassas konular  ne zaman gündeme gelse , dış güçlerce nemalanan  yazılı ve görsel medya kurumları , kötü niyetli koca koca adamlar ve  entel kadro derhal iş başı yaparlar  bilirsiniz..
Önemli tarihi olguların içi ; uyuşturucu etkisi yaratan  yuvarlak top, , evlenme   hayatta kalma ve yarışma programlarla doldurulur.. Zengin ve bir o kadar da iftihar edeceğimiz tarihimiz , bu uygulama ile maalesef  alçakça çarpıtılır... Neticesinde ise  Atalarımızın büyük mücadele vererek bizlere armağan ettiği  kutsal vatan toprakları, niyeti belli olan iç ve dış güçlerce (! )altımızdan yağdan kıl çeker gibi alınmaya çalışılır..
Bu günkü konumuz 27 Mayıs 1960 İhtilali.. Malum odakların!  Anılan günlerde  Menderesleri, Bayarları nasıl ilahlaştırdıklarına şahit olduk.  Bebek, köpek davası adı altında  ‘hiç yok yere’ idam edildikleri dillere pelesenk edildi.
Ayıptır , insaftır, günahtır, vicdansızlıktır yahu!...Bu kadar mı Türkiye Cumhuriyetinden, Türk insanından nefret edilir anlamakta güçlük çekiyorum..
Bana göre bu tür yalan yanlış bilgilerle halkın zihnini karıştırmanın  tek sebebi vardır o da, insanları aptal yerine koyup  , geçmişi zaferlerle süslü Türk ulusunun tarihine   ihanet ederek  Türk milletini  gözden düşürmektir..
Son gezi olayları göstermiştir ki,  kendini genç hisseden biz yaşlı insanlar;   “Atalarımızın özveriyle mücadele vererek  vatanı emanet ettiği Türk Gençliği elden gitti, gidiyor”  diye karamsarlığa kapılırken   bir de bakıyoruz ki, özlem duyduğumuz o gençlik “bizler ölmedik ve buradayız” diyor. Bir Oh Çekiyoruz , Korkulu Rüyalarımız Son Buluyor ve Keyfimiz Yerine Geliyor.. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yurdu emanet ettiği gençlik adeta küllerinden yeniden alev alıyor, şahlanıyor ve ülkemizden umut ışıkları fışkırıyor..
                                                           ***
Şimdi her zaman olduğu gibi bir elimi şakağıma diğer elimi ise arkama( ! ) koyarak , siz değerli dostlarımla unutmamamız gereken bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum..
Emperyalist  güçler  hedeflediği ülkede kirli emellerini  gerçekleştirene  kadar  azimle çalışacaklardır..
Yine; hasım dış  güçler ve onlarla iş birliği yapan içimizdeki satılmışların (! ) ; tarihini unutan, okuma , düşünme ve kafasına yatmayan bir mesele varsa yerinde ve zamanında çözme meziyetini kaybetmiş,  hesap sormaktan imtina eden milletlerin bir gün kapısını mutlaka çalacağı unutulmamalıdır..
Laylaylomla beyinleri dumura uğrayan insanların millet olma özelliği de biter. Hele hele Misak-ı Milli hudutlarını dikkate almayan ve altından kayan vatan toprağına duyarsız kalan milletler,  zamanında ne kadar şaşaalı dönem geçirirse geçirsinler artık vasıfsız , itilip kakılan birer topluma dönüşür ki, bunun sonuçlarını  düşünmek bile istemiyorum…
Şu sıralar unutmayıp, unutturulmaması gereken  gerçekleri  öğrenmek konusunda  iştahı hat safhada olan Türk gençliği artık iş başı yapmıştır. Korksun  kendini bilmezler!..
O nedenle diyorum ki gerçekleri;   küllerinden yeniden ateşlenen  Türk gençliği ile paylaşmanın tam zamanıdır.
Neden mi? Çünkü;  Türk gençliği;  ülkemizin ölümsüz olduğunun  yegane  ve vazgeçilmez  savunucusudur.
Yine , Türk gençliği , Türk milletinin "sağlam temeli olan "   Demokratik ve Laik Cumhuriyetin ilelebet yaşamasının garantisidir. Şimdi olduğu gibi uyandığında ,  yılmadan ve yorgunluk nedir bilmeden , büyük bir şevk ve heyecanla, sadece Türkiye'nin değil, bütün Türk  aleminin  bekası için çabalayacağından kimsenin şüphesi olmasın.. Zira yeni nesil gençlik olayların farkında olacak kadar kültürlü, bilgili ve hesap soracak kadar da yüreklidir.. İşte o kadar…
Rehavete kapılmamak adına  önemli bir hususu da burada dile getirmem gerekiyor.
Bu yazıyı kaleme almamdaki en önemli etken,  sevdiğim, saygı duyduğum arkadaşlarımdan Bayar ve Menderes hakkında sehven  verdikleri talihsiz   değerlendirmelerdir.. Bu  yazdıklarım o nedenledir de..
                                                ***
 Merhaba sevgili dostlarım, son zamanlarda gelişen olumlu olaylar nedeniyle ümit var olduğunuzu düşünüyorum. Allah umutlarımızı boşa çıkarmasın.. Ben ; Allah ömür verdiği takdirde Türk halkıyla kavga edip  , ters düşenlerin  bu alemde hak ettiklerini alacağına  yürekten inanıyorum. Macun tüpten çıkmış ve  tekrar içeriye girmesi imkansızdır..
Biz vatanseverlerin, Amerika’ya ve  kirli emelleri olanlara da tavsiyemiz vardır ; zamanında eyaletimiz olan ‘Mısır’ olmadığımızı, yeri geldiğinde tekrar tarih yazacağımızı ve neleri hayata geçirebileceğimizi unutmasınlar.
AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYARAK MENDERESLER NEDEN ASILMIŞ GÖRÜN..
UNUTMAYIN Kİ ADNAN MENDERES AMERİKAN KOLEJ MEZUNUDUR. GERİSİNİ SİZ DÜŞÜNÜN! BİR DE BURADAN YAKIN AMPULLERİ..
En derin sevgi ve saygılarım gerçekleri bilip Türk ulusu ile paylaşanlaradır.
Fevzi Moray
Vatansever


Pazartesi, Mayıs 27, 2013

NİLGÜN  BELGÜN HANIM SİZDE Mİ?????
YAZIKLAR OLSUN!
Sevgili dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım, yine geç te olsa birlikteyiz. Gün olmuyor ki bir başka rezaletle, iç acıtıcı eylem ve söylemlerle karşılaşmayalım.
Şimdi   yine aklınca askeri yıpratmaya odaklanmış bir hanımdan bahsedeceğim sizlere. Adı   Nilgün  Belgün. İyi kötü icraatlarıyla(!)kendini tanırsınız .Umarım daha yakından tanımak istersiniz  zat-ı şahaneyi …
 20 Mayıs 2013 tarihinde   TV.-8’in  “aramızda kalsın”  programına konuk oldu. Hani askerlere bel altı vurmak şu günlerde  moda ya , o da bunu fırsat bilip vurdu abalıya.. ‘Asker eşlerine’, bir bayana  hiç yakışmayan hakaretamiz bir ifade kullandı. Ne mi söyledi?
Mealen kullandığı  ifade ye bir bakar mısınız?
-“Ben bu yaşıma rağmen çalışmaya devam ediyorum,  Albay karıları(!) gibi yan gelip yatmıyorum”  Bir bayana kesinlikle yakıştıramadığım   argovari ve daha da önemlisi medeni hukukumuzda – tabii  medeni bir tarafı kaldıysa--  adı hakaret olarak adlandırılan   ifadesini  şiddetle kınıyorum. Çirkin söylemi  umarım(!) programı  dikkatle izleyenleri sukutu hayale uğratmıştır.
Benim ise en önemli görevim;  siz gerçekleri bilmeye özlem duyan  değerli dostlarımla  önemli gördüğüm hususları –asker  ve eşlerini  tahkir edici ve aşağılayıcı söylemi - paylaşmaktır.  Olay karşısında ne yaptınız diye sorarsanız hemen arz edeyim. Önce ilgili kanala   anında telefon ederek ‘zatı şahanenin’ ve ‘programı yönetenlerin’ uyarılmasını istedim. Ne  gezer ertesi gün tek bir dokundurma  dahi olmadı. Buradan da anlaşılıyor ki ülkemizin ne kadar hayati kurumu varsa yerle yeksan olmuş. Kimi kime şikayet edeceksiniz bilemedim.
Talihsiz söylemin  dürüst  ve  hata  yapanı anında  ikaz edebilecek vasıfta olduğunu bildiğim Sacit  Aslan beyin  dikkatinden nasıl kaçtığına  üzülmedim dersem yalan olur.
Ancak Sayın Sacit Aslan bey sözünün eri ve olayların takipçisi olarak beni son derece rahatlatan aşağıdaki cevabını  hiç geciktirmeden vermiş,  olan sevgi ve saygılarımı zirveye taşımıştır. . Kendilerine buradan tekrar  teşekkür ediyorum..

-Merhaba Sacit bey kardeşim. Sizi takdirle izliyorum. Ancak 20 Mayıs 2013 tarihinde "aramızda kalsın" yayınında Nilgün hanımın sizin de gözünüzden kaçan ve fakat biz TSK mensuplarını derinden yaralayan bir ifadesini i sizinle paylaşmak istedim. Kaleme aldıklarımı dikkate alacağınızı ve neticeyi bir şekilde benimle ve kamu oyuyla paylaşacağınızı gönülden diliyorum.
Fevzi Moray
E.P.KD ALBAY

·         Bugün
SACİT ASLAN Sn.Fevzi Moray, 8 aydır haftada 5 gün sabahın köründe 2 saat canlı yayın program yapıyorum, takdir edersinizki sabah saat 05.00 ten itibaren ayaktayım ve bu yoğun temponun sonucu olacak, zaman zaman dikkatim dağılıyor, belirttiğiniz gibi, bu cümle şık olmamış ve benim gerçekten dikkatimden kaçmış, dolayısıyla ben bu talihsiz cümle için kendi adıma ve Nilgün hn adına sizden özür diliyorum. Saygılarımla

Fevzi Moray
Çok değerli kardeşim Sacit Aslan beyefendi sizden bekleneni anında gerçekleştirdiğiniz için gözümde o kadar yücelttiniz ki kelimeler kifayetsiz kalır. Yayınla ilgili yoğun çalışmalarınız nedeniyle sıkıntılarınızı yerinde buluyor ve Açık kalpli tutumunuz için size hak veriyorum. Bu nedenlerle size teşekkürlerimi sunuyorum. Anılan hanımdan gelecek cevap benim için son derece önemlidir. En derin sevgi ve saygılarımla.. Fevzi Moray

Sevgili dostlarım gerçekleşen ve beni ve haksız yere itham edilen duyarlı insanları ziyadesiyle rahatsız eden bu olay karşısında öncelikle naçizane şahsi düşüncem; “yaşamın; seri ve afaki   konuşan  insanların bir çuval inciri  berbat ettiğine  dair örneklerle dolu olduğu idi. O nedenledir ki,  esas üzerinde durduğum husus bu bayanın hakaret içeren ifadeyi bilerek mi yaptığıydı. Soruma  en açık cevabı sayın Sacit  Aslan bey bir gün sonra yani, 21 Mayıs 2013 tarihinde aynı kanalın aynı programında vermesiydi. Üzerine basarcasına yaptığı açıklamayı  takdirlerinize sunarım.
--Benim tanıdığım  Nilgün Belgün hanım, bilmeden ve düşünmeden konuşmaz.S.A 
Sözün bittiği yerdir bu açıklama..
Yani demek istiyorum ki, bir yerlerden destek görmeden bu tarz eylem ve söylemlerde bulunmak her baba  yiğidin harcı olamaz.
Şimdi,   askerliği ve fedakar  ve  cefakar  eşlerimizi uzun uzadıya anlatarak siz sevgili dostlarımı zamanınızı almak istemem. Ancak bu hususta kaleme aldığım yazımı   aşağıdaki  yazı ekinden okumanızı salık veririm.       
Suçu işleyene ve suçu görmezden gelenlere  yazımın ve eklerinin tamamı gönderilmiştir.
Sonuç olarak  ülkenin bel kemiği olan peygamber ocağının cengaver Mehmetçik  kavramını hiçbir Allah’ın kulu  bölüp, parçalayamaz , hele hele  hafızalardan zinhar silemez.
 Buna cesaret  edenlerin  alacakları cevap , kahramanlıklarla dolu  tarihimizin  okumamaktan küllenmiş sayfalarında mevcuttur. Açıp okusunlar derim…
 “ Bu ülkede Ordu- Millet  bir bütündür , millet asker, askerse millettir o kadar…Ve bu gücü hiçbir kuvvet sarsamaz , hele ortadan kaldırmaya cesaret dahi edemez.” 25 Mayıs 2013-İzmir
Fevzi Moray
                                            *****                                        YAZININ EKİDİR

                      Bayan Nilgün Belgün’e  UYARIMDIR!..
Nilgün Belgün , küçümsediğiniz , hakir gördüğünüz ve rencide etme cesaretini kendinizde bulduğunuz , adeta alay konusu yaptığınız asker eşlerini şimdi öğrenecek ve haddinizi bileceksiniz efendim. ..
                                                                       ****
Öncelikle biliniz ki, Türkiye Cumhuriyet’inde asker  ve asker  eşi  olmak en kutsal görevi yerine getirmek demektir. Unutmayın ‘Ordu-Millet' ilkesine göre  siz de askersiniz.  Yoksa  şu sıralar  bazıları gibi ( topçu vb)  kendinizi Türk olmaktan soyutluyor musunuz? 
Açıkçası , siz kimsiniz, neye hizmet ediyorsunuz  bilmek isteriz?.

Korkmayın itiraf edince  suçlanmayacaksınız. Belki taltif bile edilirsiniz.

Şimdi öze dönelim  değil mi efendim.. Öncelikle vereceğim örnekler Türk Silahlı Kuvvetlerinin  (Asker, eş ve çocukları) yaşadığı gerçeklerdir..
Yaşanmadan elde edilecek bir haslet değildir konu ettiğiniz ,  'Albay karısı!' olmak Nilgün hanım.

O beğenmediğiniz  ve neler yaşadıklarını , ne badireler atlattıklarını bilmediğiniz  eşlerimizin memleketi ,Türkiye Cumhuriyetinin  her  köşesidir.
Türkiye’nin en ücra köşelerinde hayatı idame ettirmek, mahrumiyeti yaşamak, geriden gelenlere  ilkelliği  yaşatmamanın  yollarını tespit etmek ve hayata geçirmek  için desteğini esirgememektir  asker  eşi  olmak.

Mesleğimiz; vatan sevgisinin  aileden ön planda tutulduğunu,   baba hasretiyle büyüyen çocuklarımızın babalık görevlerinin de   o  hakaret ettiğiniz eşlerimiz tarafından yerine getirildiğini , sakın unutmayınız !

Sizler büyük şehirlerde eksiksiz öğretmenlerle  mükemmel  tedrisat görürken , utanmadan alay konusu yaptığınız eşlerimizin,   derme çatma okullarda öğretmen yokluğunda  öğretmenlik  yaptığını bilir misiniz?..

Türk silahlı kuvvetlerinde Albay  ve eşi  olmak kolay mıdır  hanımefendi?
Hele ki albay eşi olmak var ya; sizin küçümser yaklaşımınızı  ezer de geçer.  O nedenle haddinizi bileceksiniz , bilmem anlatabildim mi?  O  zihninizde aşağıladığınız  ve fakat  o gün tek cümleyle özetlediğiniz  asker eşleri;  tıpkı istiklal savaşında  Halide Edip Adıvar (Halide Onbaşı) gibi cansiperane  mücadele verenlerdir..

Siz  bilir misiniz  , iki tayinin  bir yangın olduğunu ?Albay olana kadar en az on tayin gören  bir asker  eşinin ailesine verdiği katkıyı siz tahayyül bile edemezsiniz.

Emrimize  verilmiş binlerce  askerin içinde iki kişi de benim öz evladımdı.  Eşlerimizle birlikte  hiç birini askerlerimizden ayrı tutmadığımızı  bilir misiniz siz?!.
Sık sık gördüğümüz tayinden dolayı   kızımın  annesine  serzenişini  kafanıza nakşediniz olur mu?
Çocuklarımızın yıllardır bizlerden  saklayıp  anneleriyle paylaştıklarını  duyunca bu vesileyle  konusu 'asker eşleri' olan bir kitap yazarsınız İnşallah! Şahsileştirmek durumunda kaldığım yazımda bakınız kızım  tayinlerle ilgili olarak annesine neler söylüyor..


 -“Anne, ben burada yeni arkadaşlar edindim okulumu, öğretmenlerimi  çok seviyorum. Yoksa  yine tayinimiz mi çıkacak? ”
Bendeniz  ancak  emekli olduğum 1999 yılından sonra duymuştum eşimin benden saklamaya çalıştığı  kızımın  o sessiz çığlığını…
Yine  devlet memurlarının terör nedeniyle gitmekten çekindiği, öğrenim seviyesi itibarıyla  lisenin dahi  bulunmadığı, Türkiye’nin en ücra köşelerinde  biz askerler  ve eşlerimiz  görev yaparken,  yine kızım , İstanbul’da okumak durumunda kalınca , bizlerin anne ve babaları olarak hangi ruh halini yaşadığımızı düşünebiliyor musun? Ancak mektuplaşarak irtibat kurabildiğim  kızım, mektubunun bir yerinde:
 “ Canım babam, terör belasının yüksek yoğunlukta yaşandığı bir dönemde , hayatı idame ettirme güçlükleri nedeniyle insanların  istifa edip gitmediği,  yoğun savaşların verildiği bölgeye, hiç tereddüt etmeden gittin. Bu nedenle seninle iftihar ediyorum.
Bende burada anne ve baba hasreti çekmek pahasına da olsa ,sizleri mahcup etmeden var gücümle çalışıp başarılı olacağımın sözünü veriyorum”  ifadesi beni ve sizin küçümsediğiniz  eşlerimizi    hayata bağlamakla kalmamış, aynı zamanda  var olan gücümüze  güç katmıştır.
Sizin  sarf ettiğiniz  hakaretamiz  ifadeye  bu  sözler umarım  tokat gibi  cevap olmuştur.
Saygılarımızı kazanmanız dileğiyle..
Fevzi MORAY                                                               
E.  P. .KD. ALBAY


Pazar, Mart 31, 2013

(........)ASIL OLAN TÜRKLÜK OLUNCA! F.MORAY





(........)ASIL OLAN TÜRKLÜK OLUNCA! F.MORAY
Değerli dostlarım  ve kahraman silah arkadaşlarım, bizlere yaşatılan acı verici sıkıntılara  bakılırsa stres altıda olmamak mümkün  görülmüyor.  Hapishanelerde  Ergenekon, Balyoz ve benzeri  düzmece  kurgularla suçsuz yere yattığı bilinen  değerlerimizi  düşündükçe bedensel  ve ruhsal sıkıntıları yaşamak da mukadderatımız  oluyor. Bu nedenle önemli gördüğüm etkinliklere katılamadığım  için  beni  bağışlayınız. Gözünü daldan,  budaktan esirgemeyen  sağlıklı dostlarımın  yürekten girişimlerini  günbegün takip ettiğimi ve her daim gönülden desteklediğimi  bilesiniz istedim bu gün…
Malum nedenlerle (!) sık olmasa  bile  beni yazmaya sevk eden  çok hayati değerde konular oluyor. İşte bu gün o günlerden biridir. 
Türklüğün, Atatürkçülüğün sorgulanmaya, daha da ileri gidilerek yok  edilmeye  başlanması olmuştur bu gün yazmama esas sebep. Hem de içimizdeki kadir bilmezler tarafından..Türk olmayı içine sindiremeyenler  su yüzüne bu dönemde çıkmış ve hiçbir sakınca görmeden  ben Türk değilim” diyebilmişlerdir.
Yine  Türkiye  Cumhuriyeti devletini temsil eden   bayrağımızın  “Misak-ı Milli” hudutlarımız içinde olan Diyarbakır ilimizde  yok sayıldığı, Kürtleri temsil eden  sözde PKK  çaputlarının ise aynı ilde   ellerde taşındığı günleri de gördük. Pes Vallahi pes!..
Dışımızdaki ecnebilerin kendilerine nasip olmayan  Atatürk ve önderliğinde verilen milli mücadeleyi  buruk bir gururla sahiplendiğini  anlatmakla geçiyor  ömrümüz. O nedenle aşağıdaki klibi öncelikle seyretmenizi isterim. 
                                                              
                                                                           ***
Değerli vatansever dostlarım, şimdi beni hem duygulandıran ve hem de içimi burkan  esas konuya   geçebilirim.
Sayın Mustafa Mutlu'nun 06 Mart 2013 tarihinde Ürdün Kralı Abdullah'a yazdığı mektup kısa süre önce  ileti adresime düştü.  

Sayın Mutlu’nun aşağıdaki yazısını  zamanınız varsa   okumanızı tavsiye ederim.

Ürdün Kralı Abdullah’ın, Anıtkabirde göz yaşı dökerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı demokratik açıdan eleştirmesine Başbakan yardımcısı Arınç’ın aşağıdaki ifadesi son derece manidar  ve talihsiz bir beyan olmuştur.  
"Bu adamın, böyle söyleyeceğini Anıtkabir'deki gözyaşlarından anlamıştım...."

 Zülfü-yâre dokunduğu ve kurumaya yüz tutmuş yaralarımı kanattığı için siz değerli dostlarımı  önemli gördüğüm bu konuda aydınlatmam farz olmuştur.

Şimdi ülkemiz üzerinde oynanan  tehlikeli oyunları sizlerin engin görüşlerinize sunacağım. . Malumunuz kökü   Osmanlı hanedanlığına dayanan  Ürdün Kralı Abdullah ülkemize gelmiş,  Atamızın Anıtkabir'deki mozolesine çelenk koymuş,  saygı duruşunda bulunmuş ve çok daha önemlisi göz yaşlarını tutamamıştır.  Bu konuyu dile getirmemin önemli bir nedeni vardır. Zira Kral Abdullah  annem tarafından uzaktan  akrabam olurlar. Kendileri, tarihini  iyi bilen  , Atatürk’ün önderliğinde yapılan fedakarlıkları, verilen mücadeleleri  ve alınan  akılcı kararları çok iyi değerlendiren bir şahsiyettir. Böyle  olduğunu da Anıtkabir'i  ziyaretiyle zaten kanıtlamıştır. Tıpkı yukarıya taşıdığım Macaristan ileri gelenlerinin  Ülkemizin  kurtarıcısı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk  ve dava arkadaşları   hakkında dile getirdikleri gibi..                                                                                                                    
Anlatacaklarımı ilgiyle karşılayacağınızı biliyorum.  Yine biliyorum ki 'bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi de olunmuyor.'
Kral Abdullah, vefalı ve gerçek bir Osmanlı evladı olup  aynı zamanda  merhume kraliçe Zeyn’in torunu ve kral Hüseyin’in de en büyük oğludur.  

Kral Abdullah’in Anıtkabir'de Ulu Önderimiz  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda göz yaşlarını tutamamasına başka anlamlar yüklemek en başta Osmanlı geçmişine ihanet etmek demektir. Kral Abdullah'in yaptığı ; o muhteşem Anıtın  başında   Türkiye Cumhuriyetini yoktan var eden Ulu Önderimiz  Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarının büyüklüğünü göz yaşlarıyla süslemesi olmuştur. Gerçek budur ve gerisi teferruattır.  
En derin sevgi ve saygılarım;  gerçekleri bilip,  hakikatleri   öğrenmek isteyenlerle paylaşanlaradır.   31 Mart 2013- İzmir
Fevzi Moray        






Çarşamba, Mart 20, 2013

MUHALEFET MİLLET VEKİLLERİNEDİR SÖZÜM.



Değerli Muhalefet millet vekilleri ve bir elin parmaklarından az kalan  sevgili gazeteci yazarlar.
24 OCAK  2013 Perşembe günü saat 1430’da Narlıdere Atatürk Kültür merkezinde yapılan  demokrasi paneline  iştirak etmiştim.
Bu  etkinlikte ümitlenmiş  , heyecanlanmıştım.  Beni   tanıdığınızı  bilmek  istiyorum.  Çünkü bu güne kadar kaleme aldıklarımı sizlerle bir şekilde  paylaşmak en asli görevim olmuştu. İktidar partisinin ileri gelenleri  önerilerime  duyarlılık gösterip  kısa da olsa  cevap veriyorlar. Ancak   sizlere gönderdiklerim sanki suya yazılıyor. Hayrettir ki; tık yoktur  siz muhalefet millet vekillerinden. Nedenini sorduğumda verilen cevaplar  çok ilgi çekicidir..

" Bizlere günde binlerce  ileti geliyor, o nedenle yetişemiyoruz."
Eh yani  bir de iktidar olursanız   vay halimize. Bu yazıyı kaleme alıp  paylaşmamın  üzerinden bir ay geçmesine rağmen bir tek  muhalefet partisine ait millet vekilinden telefon gelmiştir.  O da nasıl mı? İlginizi  çekeceğinden kısaca  anlatmam gerekiyor. 

 Mustafa Moroğlu'dan cevap alamayınca aşağıdaki  iletiyi   danışmanı olan  Sayın Evin KARACA'ya gönderdim.

"Değerli Evin hanım, size Mustafa beye iletilmek üzere önemli gördüğüm bir ileti attım.. Ancak şahsımı  göz ardı ettiğiniz  anlaşılıyor. "Önce kiminle dans ettiğinizi iyi bileceksiniz.."Kaldı ki size şahsımla ilgili  referans da verdim. Oyalanacak, savsaklanacak bir kişi olmadığımı lütfen anlayınız.. Hani milletvekillerini sözde bir seçiyoruz ya!!!!!!!! O edenle yazdıklarıma cevap beklemek en tabii hakkımızdır değil mi hanımefendi?..Öz geçmişimi yineliyor ve en kısa zamanda bana bilgi vermenizi bekliyorum.Güvenimizi kazanmanız dileğiyle. F.MORAY
Kırmızı  ile belirttiğim tümceyi yazmasaydım  malum nedenlerden(!) dolayı inanın   Sayın Moroğlu' dan  telefon gelmeyecekti. Bu sayede cevap vermesini sağladığım için  kendimi halkla ilişkiler uzmanı olmuş kabul ediyorum..

Sayın Moroğlu ile  telefon görüşmesi  :  

12 Şubat 2013  saat 10:09 e CHP İzmir millet vekili Mustafa Moroğlu’nun sekreteri Evin KARACA tarafından  03124206080 numaralı telefondan arandım.  Millet vekili  ile 01: 41 dakika görüştüm.Danışmanı olan  Evin hanıma sarf ettiğim  "siz kiminle dans ediyorsunuz?" ibaresinin pek yakışık almadığını belirterek söze başladı ve müteakiben de aşağıdaki yazdıklarımı dikkate alacağını ve kurulda diğer millet vekilleriyle paylaşacağını belirtti.
Şimdi esas konumuza geçebiliriz..
Sevgili muhalefet partisi millet vekilleri, günümüzde   alçakça yapılan  bu mücadelenin  adı Psikolojik harp/ Asimetrik savaştır. Bu savaşın silahı ise kırılası kalemlerdir , insanın kafasını allak bullak eden medya etkinliğidir, sinemadır, televizyondur.  Konu televizyon denen uyuşturucu olunca  bu yıl yapılan yetenek sizsiniz yarışmasının birincisi  Atalay Demirci'nin bir röportajda dile getirdikleri  üzerimizde oynanan oyunlara mükemmel bir örnek  teşkil eder sanırım..
"Biz televizyonu okuyor , kitabı seyrediyoruz."

Bir ümittir diye yine  yazmaya devam edeceğim sizlere sayın millet vekilleri. 
Ulu Önderim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün   kurduğu ve  zamanında bu ülkenin kalkınmasına kendini adamış bir  partinin fedakar bekçisi olduğumu özellikle biliniz isterim. 
Sizlere oy veren ve fakat verdiğine pişman olan bizler zannetmeyin ki çantada kekliğiz. Artık elimizdeki kalemle  gerçek habere susamış vatan evlatlarını uyandırıyoruz. O nedenle  lütfen aklınızı başınıza alınız efendiler!
Zira, kurtuluş savaşı  ile tarih sayfalarını onurlandıran  ve  tüm aleme  olumlu yönde emsal teşkil eden,  tarihi  çok zengin, şerefli  bir Türkiye vardır dünya  coğrafyasında.. 

Aşağıdaki  önemli isteğim,  önümüzde olacak  seçimlerden  önce yerine getirilmezse artık kimseye oyum yoktur benim ve  benim gibi nice uyandırılmış  vatanseverlerin.

"Unutmayın ki, geçersiz oylar  cılız bir muhalefet , daha güçlü  bir İktidar (AKP) demektir  bu sistem ile gidildiğinde SEÇİME!"  

 Ancak son 11 yılda gerçekleşen  ne kadar seçim ve referandum yapıldıysa   önce seçimlere  sarılıp heyecanlanıyoruz , sevinç ve ümit doluyoruz ve fakat seçimlerin bitiminden asgari 20 dakika sonra  televizyon ekranlarından  sonuçlar  açıklandıkça   verilen emeklerin karşılıksız kaldığını  ve  hayal kırıklığı yaşadığımızı ,  bilin içindir bu yazdıklarım. Şimdilerde , o  mahşer kalabalığı   oluşturan  Tuncay Özkanlar(!)  da olmayacağına  göre  elimizi şakağımıza götürmek durumundayız değil mi efendiler? 

Ben; Okuyan, düşünen ve  bozuk sistemin değişmesi için yıllardır kafa yoran  , Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün   kurduğu Laik, Demokratik ve sosyal hukuk devletinden ( Cumhuriyet rejimi ) beslenen   Türkiye Cumhuriyeti  vatandaşıyım. . 
   
Hayal kırıklığı yaşadığım üç seçim ile ilgili olarak sizlere  zamanında  naçizane  hüzün ve endişe  dolu fikirlerimi  yazmıştım. Sizlerden  ses gelmediği nedeniyle tarih maalesef aleyhimize tecelli etmiştir. Amerika'nın   bilgisayarlı seçim hilesi olarak  tarihe geçen   ve şu sıralar yalnız Türkiye tarafından  uygulanan “ SEÇSİS”  sistemiyle ilgili endişemi bir kağıda yazıp,zamanında  Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun   Narlıdere AKM 'de daha henüz CHP lideri olmadan önce yaptığı  söyleşide kendisine iletmiştim.  Ne dese beğenirsiniz? Verdiği  aşağıdaki cevap,  çok manidar ve  bir o kadar da tehlikelerle doludur..
“Sandıklara hakim olunursa İzmir'deki seçim neticeleri neyse Türkiye bazında da  aynı netice alınır..”

“UNUTULMASIN Kİ İZMİR TÜRKİYE DEĞİLDİR.” 

Bu sözüme lütfen önem veriniz efendiler. Ben yıllarca  ülkeme  , yurdun her yöresinde uzun yıllar   hizmet veren emekli Albayım. Yöre halkını çok iyi tanırım. Oralarda seçimlerin nasıl despotça yapıldığını,  eskilerde ağaların, şimdilerde ise teröristlerin halkı nasıl baskı altına alarak  seçimlerin seyrine  yön verdiğine yakinen şahit  olmuş biriyim. 

Yine  unutmayınız ki  bizlere, siz liderlerin  (Demireller, Ecevitler, Türkeşler, Çillerler ve benzerleri)    - isimlerini  ezberletenler  kan emici emperyalistler olmuştur. Demek istediğim şudur.  Ülkemizde iktidarın ve muhalefetin liderlerini Küresel  devin belirlediğini  artık sağır sultan bile anlamaya başlamıştır. 
Siz millet vekillerinin kim olacağını da bu  Oligarşik ! Düzende  başınızdaki Parti  liderleri  belirliyor. Var mı itirazınız efendiler. 
Bu uygulamanın demokrasiyle uzaktan yakından bir ilgisi var mıdır?
                                                      **
Özellikle belirtmeliyim ki;  Amerika'nın tuzaklarla dolu - BİLGİSAYARLI SEÇSİS-  tuzağını değiştirmediğiniz takdirde inanınız ki, iktidar olma şansınız hiç olmayacaktır..
Bu çarpık seçim sistemiyle seçime gidildiğinde  AKP  iktidarının   tekrar en az % 60 ile  başa  geçeceğinden sakın şüpheniz olmasın.  Söylediklerimi  dikkate  almadığınızda   bilin ki Türk devleti sizlerin katkılarıyla parçalanacaktır.

Bu vebalin altından kalkılamaz.
                                                         ***
Simdi de sözüm ; millet vekillerini ikna edecek ve bir elin  parmaklarından az kalan vatan ve millet sever  'medya mensuplarına' olacaktır.  Zira sizlere son  derece iş düştüğünü belirtmek isterim.. SEÇSİS-  ucubesinin  tehlikeli  tuzaklarla dolu olduğuna dair   sayısız yazılar  kaleme alanlardan olduğumu biliniz.  İleriyi görmek için  de kain olmak  gerekmiyor. 
VATANI SEVMEK ,  TARİHİ VE TARİHİN  TEKERRÜR EDECEĞİNİ BİLMEK YETERLİDİR SANIRIM. ÇOK ZEKİ  OLAN LİDERLERİN ZEKALARINI NASIL KÖTÜ YÖNDE KULLANARAK ÜLKELERİNİ ÇIKMAZA SOKTUĞUYLA DOLUDUR TARİH SAYFALARI..
HOŞÇA KALINIZ EFENDİLER.
Fevzi MORAY