Perşembe, Mayıs 24, 2012





BU MEKTUBU DİKKATE ALIR MISINIZ ?..F.MORAY
Değerli dostlarım ve silah arkadaşlarım (!..)  aşağıda ;  bir  vatandaşın Türk Silahlı Kuvvetlerinin  başkomutanı Necdet  Özel paşaya  yazdığı  mektubu okuyacaksınız..  Ben dikkatle okudum  ve uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetlerine  hizmet vermiş bir asker olarak  utanç duydum. Neden mi?
Yıllar evvel askerlik hizmetini bitirmiş bir yedek subayın gösterdiği duyarlılığı gösteremeyen  bir kuvvetin mensubu olduğum için.
Öncelikle Vatanını sevdiğine yürekten inandığım  yedek subayın uyarılarını  küçümsemediğimi ,aksine  yürekli  vurgulamalarından dolayı onunla iftihar ettiğimi bilmenizi  isterim.
O nedenle diyorum ki, uyanın, silkinin ey ! Kutsal Asker Ocağının  yıllardır  ekmeğini yiyen , suyunu içen, kahrını çeken emekli subay/ Astsubay  derneğinin üyeleri ! Evinin bir köşesinde yaşamının sonunu bekleyen ve   Türkiye gerçeklerine kulaklarını tıkayan silah arkadaşlarım! Uyanın artık. Zira bu suskunluk , duyarsızlık pek hayra alamet değildir.

Bencil düşüncelilerin  baş tacı yaptığı  “Ömrümüzün sonuna geldik , ben keyfime bakar, işimi görürüm,   benden  sonrası tufan  ne olursa olsun, umurumda değil"  deyiminin kölesi oluyorsanız eğer,  işte o zaman bu ülke yıkılıyor , torunlarımızın istikbali kararıyor  ve atalarımızın kemikleri sızlıyor demektir.
Huzurlu  ve güvenli yaşamımız  için , olağan üstü  mücadele vererek  yoku var eden , imkansızı gerçekleştirerek  kanla sulanmış  bu kutsal vatan topraklarını  bizlere  emanet eden Atalarımızın kemiklerini sızlatmak var mıdır bizim kitabımızda ? Harp okullarında ettiğimiz andı nasıl bir kalemde siler atarız anlamakta zorlanıyorum.

Değerli dostlarım, yıllardır ‘kemik kırılır ve yen içinde kalır’ şiarıyla hareket ederek TSK’nın yıpratılmaması adına amansızca mücadele verdiğimi hepiniz bilirsiniz. Bunu neden söylüyorum. İçimizde çürük elmaların olduğunu ve bundan sonra da olacağını bildiğim için tabii ki. Sizi bilmem ancak bu vurdum duymazlık karşısında benim yaşam azmim her geçen gün biraz daha  kırılıyor ve  tahammül gücüm  azalıyor…
 Bu suskunluk ve vurdum duymazlığın götürüsü ,  korkarım yalnız TSK’nın yıpratılmasıyla kalmayacak, olaylar  karşısında sessizlik ,  tepki koyamamak  Türk ulusunun da sonunu getirecektir. Ayrıca;  yaklaşan hazin sonu görebilmemiz için kain olmaya da gerek yoktur. Vatanını ve milletini seven, tarihini  bilen Türk insanı , üzerimizde oynanan oyunları görür , bilir ve gereğini  canını hiçe sayarak yerine getirir diye umut ediyorum.. 

Sonuç olarak;
torunlarımızın  istikbali için Aydın Özdalga’nın Genelkurmay başkanına  yazdığı mektubu  şimdi sizlerle paylaşmanın zamanıdır. Lütfen dikkatle okuyunuz..
En derin sevgi ve saygılarım ise ;  üzerimizde oynanan tehlikeli oyunları görmekle kalmayıp atalarımızın özveriyle yaptığı  mücadelenin fazlasını verebilecek olanlaradır. 24 Mayıs 2012.
Fevzi MORAY  
                                                   ***
VE ASTEĞMEN PAŞAYA EMRETTİ!
Asteğmen Aydın Özdalga’dan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e
"açık mektup" şeklinde talimat!

Sevgili Paşam, Lafı fazla uzatmayacağım.

Türkiye’nin güneydoğu bölgesi bugün itibari ile, düşmanların saldırısı altındadır.
Bu iş Ankara’nın göbeğinde karargah binasında oturarak olmaz.

Unutmayın, Atatürk Kurtuluş Savaşını Ankara’da oturarak değil, Kocatepe’de ordusunun başında durarak kazandı:

Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.

Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovası'na düşmanın üzerine atlayacaktı...

Hemen üstünüzdeki karargah kıyafetini çıkartın ve manevra kıyafetinizi giyin. Daha sonra da karargahın önündeki Genelkurmay Forsunu indirin ve çantanıza koyun.
Genelkurmay Karargahındaki tüm kurmay kadronuzu da, manevra kıyafetini giydirerek, hep birlikte uçağa binerek, Diyarbakır’a uçun.

Diyarbakır’a varınca da Genelkurmay Forsunu 7. Kolordu Karargahındaki direğe çekin ve sadece tek bir cümlelik açıklama yapın:
“ Misak-ı Milli sınırları içinde tek bir düşman kalmayana kadar, buradayım “

TSK’nın var olan tüm asker ve ateş gücünü güneydoğuya yığın. Yetmezse yedekleri, hatta benim gibi, artık askerlik çağı dışına çıkmış kişileri de silah altına alın. Ben koşa koşa gelirim.
Bu mücadele için hangi olanaklara ihtiyacınız  varsa isteyin. Hükümet istediklerinizi vermezse, bu millet % 50 oy verdiği hükümetten hesap sormasını da bilir.
Düşmanla mücadele, karargahlarda ya da karakollarda oturup, ara sıra bölgede devriye gezerek olmaz. Olursa da, işte böyle olur ve Mehmetçik sürekli pusuya düşer.

Nasıl ki düşman küçük gruplar halinde dağlarda gezerek yaşıyorsa, Mehmetçik de öyle yapmalı, dağlarda yaşamalı. Bir temas anında en yakın birlikten – ki mesafe 1.000 metreyi geçmez – ve hava unsurları desteği gelir.

Toplasan 2.000 düşmana karşı, onlar gibi dağlarda yaşayan 20.000 asker yeter de artar bile. Sivrisinekle, tank ve topla mücadele edilmez. Bugün gördük, düşman mayın döşeyip zırhlı araçları havaya uçurabiliyor.
Askerlik hakkında bildiklerim Tuzla Piyade Okulunda aldığım 4 aylık eğitim, okuduğum kitaplar ve izlediğim belgesellerle sınırlı. Bir de 30 yıldır kahrolarak izlediğim başarısız terör mücadelesi ile gözlemlerim var.

Bu nedenle, 40 yıllık bir piyade subayı olarak, yazdıklarıma belki de güleceksiniz. Ama unutmayın ki, 30 yıldır bitiremediğimiz düşman ne harp okulu mezunu, ne de harp akademisi mezunu. Düşman çok basit bir taktikle; “ Dağda yaşa, küçük gruplar halinde gez, büyük eylem öncesi birleş ve vur - kaç “ taktiği ile bize kan kusturuyor.

Tabi terör ile mücadelede daha iyi bir stratejiniz varsa, onu uygulayın.. Ama bugünkü stratejide daha fazla ısrar etmeyin. Varolan strateji iflas etmiştir.

Ve bir tavsiye... F-16’lar gece Kandil’i vurmuş ! Eğer amaç pilotlara atış eğitimi vermek ise, bir diyeceğim yok. Yok amaç düşmanı yok etmekse, heyhayt... Daha jetler gelmeden düşman mağaralara girer, belki bir kaç düşman ölür, hepsi bu.

Düşman çölde çadırda yaşasa jetle vurmak doğru olurdu ama, düşman dağda ve mağarada yaşıyor. Harcanan paraya yazık. Kandil’in çözümü ancak havadan indirilen ve karadan Kuzey Irak’a giren birliklerin kıskaç harekatı ile olur. Tıpkı 1974’deki Kıbrıs Barış Harekatında olduğu gibi...

Bir de lütfen bu yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonu falan vermeyin. Gün, resepsiyon günü değil, mücadele günü.

Hayırlısıyla düşmanı Güneydoğu’dan silip, Ankara’ya döndüğünüzde, Zafer Bayramını hep birlikte coşkuyla kutlarız.

Saygılarımla.

Dönem Piyade Asteğmen

Pazar, Mayıs 13, 2012


ELİ ÖPÜLESİ ANALAR KUTSAL VARLIKLARDIR..
Değerli  dostlarım,  baş tacım, yaşam kaynağım, gururum,  her şeyim olan Anamı kaybettiğim 27 nisan 2008 tarihinden bu yana dört yıl bir ay geride kalmış. Bu gün anneler günü  ve ben yine o kutsal varlığa olan sevgimi , saygımı ve minnet duygularımı , onun bize  bahşettiği  tüm güzel hasletleri  siz değer verdiğim kutsal varlıklarla  bütünleştirerek huzur bulmaya çalışıyorum..  Aradan dört yıl geçmesine rağmen sanki dün Allah'ın  kollarına  emanet etmişim gibi  olay  tazeliğini korumaktadır. Beynimden ve  yüreğimden asla silinmeyecek olan sevgili anneme  Allahtan rahmet diliyorum.  Biliyorum ki o mukaddes varlık Cennetin en mutena yerinde bulunuyordur.
                                          ***
Değerli dostlarım kendimi bildim  bileli  ilke olarak Anaların,  Bacıların, Ninelerin, netice olarak Kutsal Varlıklar olan Bayanların yüceliğine yürekten inanmışımdır. O nedenledir ki, bu gün dile getirdiklerimi ;  şehit düşen , yaralanarak  gazi  mertebesine ulaşan kahramanlarımızın acılarını  en çok hisseden  analarımıza ithaf etmek istedim..
Bu vesileyle sizlerin bu anlamlı gününüzde  mübarek ellerinizden öpüyorum.
Yaşayan mukaddes varlık olan hanımefendiler  layık oldukları şekilde huzur içinde yaşamlarını sürdürsünler.  Kaybettiğimiz analarımız   ise nur içinde yatsınlar.
Tartışmasız böylesine kahramanları dünyaya getiren anaların   mekanı  CENNETTİR..
En candan sevgi ve saygılarımla.13 Mayıs 2012- İZMİR.
Fevzi MORAY