NİLGÜN BELGÜN HANIM SİZDE Mİ?????
YAZIKLAR OLSUN!
Sevgili dostlarım ve kahraman silah
arkadaşlarım, yine geç te olsa birlikteyiz. Gün olmuyor ki bir başka rezaletle,
iç acıtıcı eylem ve söylemlerle karşılaşmayalım.
Şimdi
yine aklınca askeri yıpratmaya odaklanmış bir hanımdan bahsedeceğim
sizlere. Adı Nilgün Belgün. İyi kötü icraatlarıyla(!)kendini
tanırsınız .Umarım daha yakından tanımak istersiniz zat-ı şahaneyi …
20 Mayıs 2013 tarihinde TV.-8’in “aramızda
kalsın” programına konuk oldu. Hani
askerlere bel altı vurmak şu günlerde moda ya , o da bunu fırsat bilip vurdu
abalıya.. ‘Asker eşlerine’, bir
bayana hiç yakışmayan hakaretamiz bir ifade kullandı. Ne mi
söyledi?
Mealen kullandığı ifade ye bir bakar mısınız?
-“Ben bu yaşıma rağmen çalışmaya devam
ediyorum, Albay karıları(!) gibi yan gelip yatmıyorum” Bir bayana kesinlikle yakıştıramadığım argovari ve daha da önemlisi medeni
hukukumuzda – tabii medeni bir tarafı kaldıysa-- adı hakaret olarak adlandırılan ifadesini
şiddetle kınıyorum. Çirkin söylemi umarım(!) programı dikkatle izleyenleri sukutu hayale
uğratmıştır.
Benim ise en önemli görevim; siz gerçekleri bilmeye özlem duyan değerli dostlarımla önemli gördüğüm hususları –asker ve eşlerini tahkir edici ve aşağılayıcı söylemi -
paylaşmaktır. Olay karşısında ne
yaptınız diye sorarsanız hemen arz edeyim. Önce ilgili kanala anında telefon ederek ‘zatı şahanenin’ ve ‘programı
yönetenlerin’ uyarılmasını istedim. Ne gezer ertesi gün tek bir dokundurma dahi olmadı. Buradan da anlaşılıyor ki ülkemizin
ne kadar hayati kurumu varsa yerle yeksan olmuş. Kimi kime şikayet edeceksiniz bilemedim.
Talihsiz söylemin dürüst
ve hata yapanı anında
ikaz edebilecek vasıfta olduğunu bildiğim Sacit Aslan beyin
dikkatinden nasıl kaçtığına
üzülmedim dersem yalan olur.
Ancak Sayın Sacit Aslan bey sözünün eri ve
olayların takipçisi olarak beni son derece rahatlatan aşağıdaki cevabını hiç geciktirmeden vermiş, olan sevgi ve saygılarımı zirveye taşımıştır.
. Kendilerine buradan tekrar teşekkür
ediyorum..
-Merhaba Sacit bey kardeşim. Sizi takdirle izliyorum. Ancak 20 Mayıs 2013
tarihinde "aramızda kalsın" yayınında Nilgün hanımın sizin de gözünüzden
kaçan ve fakat biz TSK mensuplarını derinden yaralayan bir ifadesini i sizinle
paylaşmak istedim. Kaleme aldıklarımı dikkate alacağınızı ve neticeyi bir
şekilde benimle ve kamu oyuyla paylaşacağınızı gönülden diliyorum.
Fevzi Moray
E.P.KD ALBAY
Fevzi Moray
E.P.KD ALBAY
·
Bugün
SACİT ASLAN Sn.Fevzi Moray, 8
aydır haftada 5 gün sabahın köründe 2 saat canlı yayın program yapıyorum,
takdir edersinizki sabah saat 05.00 ten itibaren ayaktayım ve bu yoğun temponun
sonucu olacak, zaman zaman dikkatim dağılıyor, belirttiğiniz gibi, bu cümle şık
olmamış ve benim gerçekten dikkatimden kaçmış, dolayısıyla ben bu talihsiz
cümle için kendi adıma ve Nilgün hn adına sizden özür diliyorum. Saygılarımla
Fevzi Moray
Çok değerli kardeşim Sacit Aslan beyefendi sizden bekleneni anında
gerçekleştirdiğiniz için gözümde o kadar yücelttiniz ki kelimeler kifayetsiz
kalır. Yayınla ilgili yoğun çalışmalarınız nedeniyle sıkıntılarınızı yerinde
buluyor ve Açık kalpli tutumunuz için size hak veriyorum. Bu nedenlerle size
teşekkürlerimi sunuyorum. Anılan hanımdan gelecek cevap benim için son derece
önemlidir. En derin sevgi ve saygılarımla.. Fevzi Moray
Sevgili dostlarım gerçekleşen ve beni ve haksız
yere itham edilen duyarlı insanları ziyadesiyle rahatsız eden bu olay
karşısında öncelikle naçizane şahsi düşüncem; “yaşamın; seri ve afaki konuşan
insanların bir çuval inciri berbat ettiğine dair örneklerle dolu olduğu idi. O nedenledir
ki, esas üzerinde durduğum husus bu
bayanın hakaret içeren ifadeyi bilerek mi yaptığıydı. Soruma en açık cevabı sayın Sacit Aslan bey bir gün sonra yani, 21 Mayıs 2013
tarihinde aynı kanalın aynı programında vermesiydi. Üzerine basarcasına yaptığı
açıklamayı takdirlerinize sunarım.
--Benim
tanıdığım Nilgün Belgün hanım, bilmeden
ve düşünmeden konuşmaz.S.A
Sözün bittiği yerdir bu açıklama..
Yani demek istiyorum ki, bir yerlerden destek
görmeden bu tarz eylem ve söylemlerde bulunmak her baba yiğidin harcı olamaz.
Şimdi, askerliği ve fedakar ve cefakar
eşlerimizi uzun uzadıya anlatarak siz sevgili dostlarımı zamanınızı
almak istemem. Ancak bu hususta kaleme aldığım yazımı aşağıdaki yazı ekinden okumanızı salık veririm.
Suçu işleyene ve suçu görmezden gelenlere yazımın ve eklerinin tamamı gönderilmiştir.
Sonuç olarak ülkenin bel kemiği
olan peygamber ocağının cengaver Mehmetçik
kavramını hiçbir Allah’ın kulu bölüp, parçalayamaz , hele hele hafızalardan zinhar silemez.
Buna cesaret edenlerin alacakları cevap , kahramanlıklarla dolu tarihimizin
okumamaktan küllenmiş sayfalarında mevcuttur. Açıp okusunlar derim…
“ Bu
ülkede Ordu- Millet bir bütündür ,
millet asker, askerse millettir o kadar…Ve bu gücü hiçbir kuvvet sarsamaz ,
hele ortadan kaldırmaya cesaret dahi edemez.” 25 Mayıs 2013-İzmir
Fevzi Moray
***** YAZININ EKİDİR
Bayan Nilgün Belgün’e UYARIMDIR!..
Nilgün Belgün , küçümsediğiniz , hakir gördüğünüz ve rencide etme
cesaretini kendinizde bulduğunuz , adeta alay konusu yaptığınız asker eşlerini
şimdi öğrenecek ve haddinizi bileceksiniz efendim. ..
****
Öncelikle biliniz ki,
Türkiye Cumhuriyet’inde asker ve asker eşi olmak en kutsal
görevi yerine getirmek demektir. Unutmayın ‘Ordu-Millet' ilkesine
göre siz de askersiniz. Yoksa şu sıralar bazıları gibi (
topçu vb) kendinizi Türk olmaktan soyutluyor musunuz?
Açıkçası , siz kimsiniz, neye hizmet ediyorsunuz bilmek isteriz?.
Korkmayın itiraf
edince suçlanmayacaksınız. Belki taltif bile edilirsiniz.
Şimdi öze dönelim değil mi efendim.. Öncelikle
vereceğim örnekler Türk Silahlı Kuvvetlerinin (Asker, eş ve çocukları)
yaşadığı gerçeklerdir..
Yaşanmadan elde edilecek bir haslet değildir konu
ettiğiniz , 'Albay karısı!' olmak Nilgün
hanım.
O beğenmediğiniz ve neler yaşadıklarını
, ne badireler atlattıklarını bilmediğiniz eşlerimizin memleketi ,Türkiye Cumhuriyetinin her köşesidir.
Türkiye’nin en ücra köşelerinde hayatı
idame ettirmek, mahrumiyeti yaşamak, geriden gelenlere ilkelliği
yaşatmamanın yollarını tespit etmek ve hayata geçirmek için
desteğini esirgememektir asker eşi
olmak.
Mesleğimiz; vatan
sevgisinin aileden ön planda tutulduğunu, baba hasretiyle
büyüyen çocuklarımızın babalık görevlerinin de o
hakaret ettiğiniz eşlerimiz tarafından
yerine getirildiğini , sakın unutmayınız !
Sizler büyük şehirlerde eksiksiz
öğretmenlerle mükemmel tedrisat görürken , utanmadan alay konusu
yaptığınız eşlerimizin, derme çatma okullarda öğretmen
yokluğunda öğretmenlik yaptığını bilir misiniz?..
Türk silahlı kuvvetlerinde Albay ve
eşi olmak kolay mıdır hanımefendi?
Hele ki albay eşi olmak var ya; sizin
küçümser yaklaşımınızı ezer de geçer. O nedenle haddinizi
bileceksiniz , bilmem anlatabildim mi? O zihninizde aşağıladığınız
ve fakat o gün tek cümleyle özetlediğiniz asker eşleri;
tıpkı istiklal savaşında Halide Edip Adıvar (Halide Onbaşı) gibi cansiperane mücadele verenlerdir..
Siz bilir misiniz , iki
tayinin bir yangın olduğunu ?Albay olana kadar en az on tayin
gören bir asker eşinin ailesine
verdiği katkıyı siz tahayyül bile edemezsiniz.
Emrimize verilmiş binlerce
askerin içinde iki kişi de benim öz evladımdı. Eşlerimizle
birlikte hiç birini askerlerimizden ayrı tutmadığımızı bilir
misiniz siz?!.
Sık sık gördüğümüz tayinden dolayı
kızımın annesine serzenişini kafanıza nakşediniz
olur mu?
Çocuklarımızın yıllardır bizlerden saklayıp anneleriyle paylaştıklarını
duyunca bu vesileyle konusu 'asker
eşleri' olan bir kitap yazarsınız İnşallah! Şahsileştirmek
durumunda kaldığım yazımda bakınız kızım
tayinlerle ilgili olarak annesine neler söylüyor..
-“Anne, ben burada yeni
arkadaşlar edindim okulumu, öğretmenlerimi çok seviyorum. Yoksa
yine tayinimiz mi çıkacak? ”
Bendeniz ancak emekli
olduğum 1999 yılından sonra duymuştum eşimin benden saklamaya çalıştığı
kızımın o sessiz çığlığını…
Yine devlet memurlarının terör
nedeniyle gitmekten çekindiği, öğrenim seviyesi itibarıyla lisenin dahi bulunmadığı,
Türkiye’nin en ücra köşelerinde biz askerler ve eşlerimiz görev yaparken, yine kızım
, İstanbul’da okumak durumunda kalınca , bizlerin anne ve babaları olarak
hangi ruh halini yaşadığımızı düşünebiliyor musun? Ancak mektuplaşarak irtibat
kurabildiğim kızım, mektubunun bir yerinde:
“ Canım babam, terör belasının
yüksek yoğunlukta yaşandığı bir dönemde , hayatı idame ettirme güçlükleri
nedeniyle insanların istifa edip gitmediği, yoğun savaşların
verildiği bölgeye, hiç tereddüt etmeden gittin. Bu nedenle seninle iftihar
ediyorum.
Bende burada anne ve baba hasreti çekmek
pahasına da olsa ,sizleri mahcup etmeden var gücümle çalışıp başarılı
olacağımın sözünü veriyorum” ifadesi beni ve sizin
küçümsediğiniz eşlerimizi hayata bağlamakla
kalmamış, aynı zamanda var olan gücümüze güç katmıştır.
Sizin sarf ettiğiniz
hakaretamiz ifadeye bu sözler umarım tokat gibi
cevap olmuştur.
Saygılarımızı kazanmanız dileğiyle..
Fevzi
MORAY
E. P. .KD. ALBAY
Sayın albayım, yazınızı okudum, elinize sağlık.
YanıtlaSilNe olur yanlış anlamayın, oyuncular, şarkıcılar, türkücüler (istisnalar dışında) kim iktidardaysa onun borusunu üfleyen, omurgasızlardır, Nilgün Belgün çok büyük bir sanatçı mı? Oscar mı almış? Filmleri tüm dünyada hayranlıkla mı izlenmiş? Şahsen "Filan Taksi", "Falan Taksi" Akasya Taksi gibi kıytırık sitcomlarda Rum taklidi yapmaktan öte bir oyunculuğunu, 5 kez evlenmiş, 7 kez boşanmış gibi değerli (! ) magazin manşetlerinden başka bir özelliği ile hatırlamıyorum. Bunları o kişiyi aşağılamak maksadıyla yazmadım, çoğu sanatçı üç aşağı beş yukarı özel hayatları, evlilikleri, boşanmaları, sevgilileri, kavgaları, trafik cezaları ile gündeme geliyorlar. Yıldız Kenter gibi gerçek sanatçılar ile bu türleri ayırmak lazım, biri sanatçı ise ötekine ayıp olur. Ben bunlara magazin ünlüsü diyor geçiyorum, öyle bir dönem ki, herkes ünlü, herkes kendisine sanatçı diyor ama sanatçılığı hak etmek kolay değildir. O yüzden de bunları kaale almaya bile değmez dersem umarım beni yanlış anlamazsınız.
Nilgün hanım çalışmayan evde oturan kadınları genel olarak eleştirmek istediyse elini vicdanına koyarak bunu daha insaflı ve yakışır bir üslupla yapabilirdi. Türk toplumunda çoğu eş üniversiteyi bitirse de 'ev hanımıdır' ve çalışmaz. (Aslında çalışır, saçını süpürge de eder ama çalıştığı görülmez, takdir edilmez o ayrı konu) bu ev hanımlarının eşleri de çeşitli meslek gruplarından olabilir, onlardan özellikle askerleri seçmesinin psikolojik ve basit bir nedeni olabilir diye düşündüm. Yani insan hangi psikolojiyle böyle bir laf eder?
Aklıma gerçekten yaşadığım bir olay geldi. Bir hanım arkadaşımla ülke meseleleri hakkında sohbet ediyorduk ben Balyoz vs. den yakınıyordum, bana " oh olsun askerlerin de burnu sürtsün" meğer yıllar önce çalıştığı kütüphanede (kütüphane memuruydu arkadaşım) bir albay eşi buna telefon edip filan kitapları getirmesi için emir mi vermiş öyle bir şey.
Şimdi buna o kadar sinirlenmiş ki, albaylara düşman olmuş! Yani bakın ne kadar basit bir şey. Emin değilim tahmin yürütüyorum ama Nilgün hanım da büyük ihtimalle oturduğu apartmanlarda vaktiyle belki çok uzun yıllar önce bir albay eşiyle basit bir konuda tartıştı, belki ağız kavgası yaptı, belki o halı çırptı, öteki niye çırptın dedin, belki apt. toplantısında bir albay eşi ile herhangi bir konuda mesela gürültü yaptın, çocukların merdiven inerken gürültü yapıyor, ya da başka bir konuda takıştılar ve o da albay eşlerine gıcık kaptı. :)ya da komşusu albaydı ve eşine dışarıdan göründüğü kadarıyla haset etti, çok rahat bir yaşantı sürdüğü hissine kapıldı. Kim bilir?
Sebep ne olursa olsun böyle bir söz kullanması çok yakışıksız ve ayıp. Askerlere iftiralar atılırken, bir de ben vurayım demek gibi bir şey. Kendisini ben de buradan rahmetli bir asker çocuğu olarak kınıyorum. Albay ya da başka rütbeden askerlerin eşleri de, çocukları da hayatları dışarıdan görüldüğü kadar ya da zannedildiği kadar rahat değil sizin yazınızda yazdığınız gibi zorluklarla doludur.
Mesela benim rahmetli babam 2.5 yıl Kore'de sıcak savaşta kalmış, ölümlerden dönmüş. Pekçok asker arkadaşını kaybetmiş.
Lütfen bilmedikleri konularda konuşmasınlar, sadece dışarıdan gördükleri ile önyargılı davranmasınlar. Ayıptır, kul hakkı alırlar.
Ben de desem ki, mühendis karıları şöyledir, doktor karıları böyledir yani kimse kimsenin yaşantısını, çektiği zorlukları bilemez. Tek çalışan kadın o muymuş? Tek zorluk çeken o muymuş? Benim rahmetli annem de albay eşiydi. O rütbelere alın teriyle ulaşıyor tüm askerlerimiz ve eşleri, onlar da eşleri kadar sıkıntı çekiyorlar, adama bakkaldan rütbe verilmiyor, rahmetli annem anlatırdı çektiklerini. Hele güneydoğuda görev yapanlar! Hiç anlatmayayım eğer tahmin edemiyorsa yazıklar olsun.
Çok uzun yazdım kusura bakmayın, başınızı ağrıttım.
Derin saygılarımla
Müjde Dural