DENİZ KUVVETLERİNE YAPILAN DARBEYE ÖZEL DİKKAT!!!!!!
Sevgili dostlarım , son günlerde yaşadıklarımız ileride aydınlık günlere kavuşacağımızı mı müjdeliyor ne? Bu coşkuyla yine dayanamadım ve doktorumun önerilerini dikkate almayarak, askere ve vatanını seven herkese reva görülen dehşet verici hususları ve son zamanlarda yaşanan güzellikleri paylaşmaya karar verdim. Sözün bittiği yerde olmamıza rağmen ,yazmama vesile olan en büyük etken aşağıdaki olumlu gelişmelerdir. Söz konusu vatan ve Türk milleti olunca hastalık bahanesine sığınmak bizlere yakışmaz. Bu nedenle sizleri gerçeklerle buluşturacak gücü bana veren Allah’ıma şükrediyorum.
*** Sevgili dostlarım , son günlerde yaşadıklarımız ileride aydınlık günlere kavuşacağımızı mı müjdeliyor ne? Bu coşkuyla yine dayanamadım ve doktorumun önerilerini dikkate almayarak, askere ve vatanını seven herkese reva görülen dehşet verici hususları ve son zamanlarda yaşanan güzellikleri paylaşmaya karar verdim. Sözün bittiği yerde olmamıza rağmen ,yazmama vesile olan en büyük etken aşağıdaki olumlu gelişmelerdir. Söz konusu vatan ve Türk milleti olunca hastalık bahanesine sığınmak bizlere yakışmaz. Bu nedenle sizleri gerçeklerle buluşturacak gücü bana veren Allah’ıma şükrediyorum.
24 OCAK 2013 Perşembe günü saat 1430’da Narlıdere Atatürk Kültür merkezinde yapılan ve gazeteci yazar Uğur Dündar , Ümit Zileli ile Türkiye Gazeteciler federasyonu genel başkanı Atila Sertel’in katılımıyla icra edilen demokrasi paneline gittim. Bir gün sonra medyanın düşürüldüğü durumu çok iyi bilmeme rağmen bir ümittir fakirin ekmeği diyerek , malum gazeteler! Bu muhteşem etkinlikten bahsedecek mi diye bekledim.
Ne gezer!.. Bıraktık ön sayfayı , iç sayfalarda bile tek bir cümlelik ibareye rastlamadım.
Ey vatanına ihanet içinde bulunan medya mensupları bu kadar mı tırsıyorsunuz diktatörlerin ayak seslerinden!
Gelelim panelde beni ümitlendiren olumlu gelişmeye . O kadar kalabalık vardı ki, 700 kişilik salona sığmamıştık. Zira tahsis edilen salon hıncahınç doluydu. Coşkulu halkın geri dönmesini önlemek adına yetkililer, 500 kişilik alt salona da barkovizyon kurdu. Yine izdiham çözülemedi. Dışarıya da aynı sistem kurularak “ iyi günler göreceğiz çocuklar” sloganını haykıran 2000’e yakın heyecanlı ve umut dolu insanın tarihe geçen katılımına imkan verildi.
20 yıldır İzmir’de bulunan bir kardeşiniz olarak AKM de böylesine mahşer bir kalabalığa inanın şahit olmamıştım. Göğsüm kabardı , üzerimize çöken kasvetli sis perdesi kalkmış, hava, güneşin etkisiyle sanki baharı ve iyi günlerin yakın olduğunu müjdeliyordu. O nedenle diyorum ki, Allah daima adam gibi adam olanın yanındadır. Tarihin hiçbir döneminde zalimlerin, kul hakkı yiyenlerin, kindar olanların , eziyet edenlerin –Kur-anı Kerim zalimliği kesinlikle kabul etmez- başarıya ulaştığına şahit olmamıştır..
Panelin bitimiyle huzurlu ve ümit dolu olarak evimin yolunu tuttum. Aynı gün saat 1700 den itibaren doktorumun yasakladığı haber kanallarında gezinmeye başladım. Keşke gezinmez olaydım. Bir de ne göreyim! TV-8 ‘AKTİF-HABER’ de Okyanus ötesinden destekli gazeteci Nagehan Alçı ile adam gibi adam gazeteci Can Ataklı’yı kozlarını paylaşırken buldum.
Konu , Donanma komutanı Oramiral Nusret Güner’in zamansız istifası idi. İktidarın borazanını çalan kadın yazar! Bir yerlerden aldığı destekle adeta 40 yıllık asker gibi ileri geri desteksiz atıp tutuyordu. Sevgili kardeşim Can Ataklı ise ,deniz kuvvetlerimize Okyanus ötesinden neden baskı yapıldığını anlatmaya çalışıyordu. Fakat gelin görün ki Nagehan Alçı denen iktidarın önde giden yalakası ilgi alanının dışındaki konularda dur- durak bilmeden ahkam kesiyordu. Ataklı’nın gerçekleri dile getirmeye çalıştığı konuşmasına imkan vermiyor ve carcar öterek zeytin yağ gibi su yüzüne çıkmayı başarıyordu.
Merak etmeyin televizyon kanallarının satın alınmış bu müdavimlerini sizlere anlatarak zaman kaybetmeye hiç niyetim yoktur. Onları! Çok iyi biliyorsunuz sizler…
Esas konuya burada bir nokta koyarak dün gece evimde yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Son günlerde ilaçların etkisiyle olsa gerek sık sık kabuslu rüyalar görüyorum. Biliyorsunuz silahımı 1999 yılında yastık altına koydum. O gün bu gün silahım kalemdir benim. Dün akşam ; şu anda okuduklarınızı kaleme alırken o kadar çok etkilenmişim ki , gece yaşananları eşim sabah kahvaltıda anlattığında kendimden korktum inanın.
(……)Gecenin bir vakti eşim ben uyurken yüksek sesle bağırdığımı duyuyor ve yatak odama gelerek “Fevzi neyin var canım ? Bak içeride kızın ve torunun yatıyor , şimdi uyanacaklar” diye uyardığını söylüyordu. Farkında olmadan verdiğim cevap çok daha ilgi çekici olmuş.
“Bırak rüyamda bu mahluklara doyasıya küfredeyim”
O nedenledir ki, deşarj olduğum rüyaların hastasıyım ben…
***
Esas konuya gelecek olursak, dikkat ederseniz Medar-ı iftiharımız olan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli son dört yıldır yoğun bir şekilde ‘Ergenekon, Balyoz vb. ’ adlar altında sorgusuz sualsiz tutuklanmaktadır..
Dostlarla bir araya geldiğimde “küresel dev, son günlerde neden özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızı yıpratmaya yoğunlaşmıştır” sorusuna muhatap oluyorum.. Medyayı tamamen ele geçirerek haber alma hürriyetimize ambargo koyan iktidar , bilmemiz gereken gerçek haberleri bizlere duyurmamak adına her türlü engellemeleri önümüze sürüyor. O nedenle azda olsa olayların bilincinde olmayan değerli dostlarımın kafalarında oluşan bu soruyu kronolojik olarak cevaplamaya çalışayım.
Umarım burada dile getirdiklerim , Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün korkusuz ve uyanık neferlerini daha bir bilinçli kılar..
Önce ABD. neden TSK’ya yükleniyor sorusuna cevap arayalım. Bu hususu öğrendiğimizde deniz kuvvetlerine neden bu kadar musallat olunduğunu anlamamız kolaylaşacaktır.
Adım adım gidelim...
1- Bill Clinton Mayıs 1997’de “Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi” adı verilen belgeyi imzalıyor.
Belgenin özü “ABD çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçiliğin”, gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınması üzerine bina ediliyor.
Aynı belgede Türkiye ve bulunduğumuz bölge ile ilgili şu cümleler yar alıyor: “...iki yüz milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır... Kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, ABD’nin yaşamsal çıkarlarından biridir...”
2- Bölgedeki dinamiklerin ve ABD’nin tavrının değiştiğini düşünen Türk Genelkurmay’ı, 1997’de “Milli Askeri Strateji Konseptini (MASK)” değiştiriyor ve “aktif güvenlik politikası, bölgenin bağımsızlığı, TSK’nın modernize edilerek bağımlı olduğu noktaların tespit ve iyileştirilmesi” gibi dinamiklere farklı bakmaya başlıyor. Bu değişim aslında “Ortadoğu’da yerleşme” derdini yavaş ortaya döken ABD’nin ne yapmak istediğini “ilk algılayan yapı” olma özelliğinden kaynaklanıyordu. Kim algılıyor efendim? Tabii ki, TSK .
3- MASK’ın ( Milli Asker Strateji Konsepti) değişmesi ABD’yi herkesten fazla rahatsız ediyor.
ABD, TSK’nın “bölgede barışçıl merkezli bir yapıya sıcak bakmasından ve kararların Brüksel veya Washington yerine Ankara’dan alınmasından” ciddi anlamda rahatsız olmuştur artık.
Yani TSK diyor ki: Artık ben silahımı kendim yapacağım…
Şimdi de Deniz kuvvetlerinde son dört yılda yaşanan içler acısı eylemlere bir göz atalım..
1- Ergenekon soruşturması kapsamında Taraf gazetesince yapılan bir ihbar üzerine Sualtı Taarruz (SAT) Grup Komutanlığının eğitim alanı olan İstanbul’un Beykoz ilçesinin Poyraz köy mahallinde yer altına gömülü bulunan silah ve mühimmat!..
2-Yine İrtica ile Mücadele Eylem Planının altında imzası olduğu iddia edilen Deniz P. Kurmay Albay Dursun Çiçek meselesi..
3- Kuzey Deniz Saha Komutanlığında görevli Deniz Kurmay Yarbay Ali Tatar’ın , iki amirale yönelik suikast raporu düzenlediği nedeniyle tutuklanması ve sonra serbest bırakılışı. İkinci kez tutuklanacağını hissedince gururuna yediremeyip intihar etmesi..
26 Şubat 2010 tarihinde ‘suikast notunun’ Yarbay Ali Tatar'a ait olmadığı belirlendi. Hiç yok yere Türk Levent’inin intihar etmesine , Deniz Kuvvetleri camiasının sarsılmasına ve ailesinin yıkılmasına neden olundu. Bunu reva görenler, ‘ben Müslüman’ım diyebilir mi sorarım sizlere?!...
Yaşatılanlar ; vicdan, iman, insanlık, merhamet, hukuk gibi değerleri hiçe sayan EMEVİLERİN yaptıklarını bile geride bırakacak niteliktedir.. …Yazıktır yazık!...
Devamla……
5- Rahmi Koç müzesinde yapılan incelemede bulunan mühimmatın , Taraf gazetesince Ergenekon’la ilişkilendirilmesi..
5- Güney Deniz Saha Komutanlığında görevli Deniz Kurmay
Albay Berk Erdem in intiharının -“İntiharın nedeni Ergenekon mu ?”- şeklinde kamu oyuyla paylaşılarak kafalarda soru
işaretleri bırakılması..
Zira
bu intihar , Ergenekon soruşturmasının başlamasından bu yana Deniz Kuvvetleri’nde yaşanan 7’nci intihardır ve son derece
manidardır!..
Yukarıda
yaşatılan acımasızlıkları , zamanın Sayın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit bakınız
nasıl boşa çıkarıyor?.
"Biz Komutanlar , Personelimizle Tek
Vücut Halindeyiz ve Personelimizin Nefes
Alışını Bile Hissederiz" ***
Şimdi ise esas konumuz olan Deniz kuvvetlerine ; dışımızdaki kan emiciler ile içimizde palazlanan vatansızların neden musallat olunduğuna cevap arayalım.
Önce dünyada tüm savaşların yer altı ve yer üstü kaynaklara hakim olmak hırsından çıktığının altını çizmeliyiz..
***
Malumunuz Karadeniz ülkeleri dışında; Fransa , Yunanistan ,İtalya , İngiltere ve eski Yugoslavya’nın halefi olan Sırbistan –Karadağ taraftır. Ancak Amerika’nın karşı olduğu ve 1936 yılında imzalanan Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi Ulu önderimiz Atatürk’ün eşsiz öngörüsüyle dönemin şartları içinde ilgili taraflara kabul ettirilmiştir.
Sözleşmeye taraf olmayan Amerika, bu isteğini antlaşmaya taraf olan Romanya üzerinden gerçekleştirerek ‘kendi oyun planını’ uygulamaya sokma çabasındadır..
Peki küresel dev neyin peşindedir açıklamaya çalışalım?
Antlaşmaya göre denizaltılar , uçak gemileri ve 15.000 tonun üzerindeki gemiler Türk boğazlarından Karadeniz’e geçiş yapamazlar. Daha açıkça söylemek gerekirse, Amerika’nın bu denize sokacağı gemilerin boyu , tonajı ve nitelikleri Montrö boğazlar sözleşmesine aykırıdır..
Peki Amerika Karadeniz’de donanması olsun ister mi?
İsteyeceğine dair çok neden vardır , ancak tek bir neden olaya açıklık getirebilir..
Bölge ülkeleri namütenahi enerji kaynaklarına sahiptir. Hal böyle olunca Küresel dev , Rusya’nın Akdeniz yoluyla dünya pazarlarına satabileceği en önemli hammaddeyi kontrol etmek isteyecektir. Bu stratejiyle Rusya federasyonunu güneyden çevirip göz dağı vermek istemektedir..
Bu nedenle antlaşmaya taraf olan ülkelerin NATO’ ya ve AB’ye sokulması hedeflenmektedir..
Olaya bir de başka açıdan bakalım: Yine hukuk tanımayan , vurup geçtiği yerlerde yaptığı tahribatı (katliam) görmezden gelen Küresel devin , fütursuz girişimlerine kim karşı çıkıyor dersiniz?
Tabii ki Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte onun ayrılmaz bir parçası olan
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı…
Nasıl mı karşı koyuyor?..
(…….)Kısaca anlatayım..
Karadeniz’de güvenlik , Türk Deniz Kuvvetlerine bağlı gemiler tarafından başarıyla sağlanmaktadır.
Amerika’nın tek isteği ,‘transit geçiş’ şartlarını ülkemize ve dünyaya kabul ettirmektir. .Bu sayede boğaza hakim olan devletin , geçen gemiler üzerinde etkili ve yetkili olmaması sağlanacaktır..
ABD donanmasının 6 filosuyla , Orta Doğuda kurduğu hakimiyeti bu bölgede de kurarak , Rusya Federasyonunun Karadeniz , Kafkaslar ve Hazar havzasındaki artan gücünü söndürmeyi hedeflemektedir..
ABD ’in Irak işgali öncesi Trabzon ve diğer Karadeniz limanlarıyla ilgili emelleri henüz hafızalardan silinmemiştir ve dikkate değerdir.
Küresel gücün Transit geçiş isteği tehlikelerle doludur.. Kabul edildiği takdirde üstten uçmak başta olmak üzere denizatlılar ile sualtından geçmek hakkına da sahip olunacaktır..
Bütün bunlara rağmen , Deniz Kuvvetlerine bağlı Sahil Güvenlik Komutanlığının seçkin personeli , amansızca gemilerin antlaşma şartlarına uygun şekilde geçişini sağlamaktadır..
Sonuç olarak uygulanan strateji , küresel gücü son derece huzursuz etmektedir.. Zira Orta Asya petrolü , tüm dünyaya kusursuzca ve adil şekilde Türk denizcileri sayesinde ulaştırılmaktadır..
Bu uygulamaya , “nimetlerin adaletsiz dağıtımını” ilke edinmiş Küresel dev köpürmesinde, kim köpürsün.
Umarım mesele daha fazla anlatmaya gerek kalmayacak şekilde aydınlanmıştır.. 28 Ocak 2013 İzmir
En derin saygılarımla…
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALBAY
Ağabeyim, günün güzel olsun. Sağlık mutluluk bolluk seninle ve sevdiklerin ile olsun. Yazılarından sağlıklı ve izmir'de yaşadığını öğrendim. Ne güzel. Benim adım Mustafa Kemal ERGÜN,
YanıtlaSil73'lü Kendi isteği ile TSK dan ayrılan Eski Personel Kd. Yzb. , emektup adresim sarisakalmke@gmail.com , buradan iletişim kurabileceğimiz gibi. KILÇIK MUSTAFA KEMAL ERGÜN de asker arkadaşlarım ile kullandığım FACEBOOK sayfam. İzmirdeki normal ve cep telefonlarını verirsen ayrıca telefon ile de ararım. Tercihim normal telefonlar. Sağlıklı güzel günlerin olsun. Saygılarımla.