Pazartesi, Aralık 07, 2009

Kıbrıs Dünyanın Kalbidir

KIBRIS DÜNYANIN KALBİDİR!.. F.MORAY
KIBRIS'A ÖZEL DİKKAT!
Kahraman Kıbrıs gazisi , değerli Silah arkadaşım Atilla Çilingir’in aşağıda kaleme aldığı http://www.kibris1974.com/k-k-t-c-26-yildir-yasayan-bir-gerçektir-t96454.html yazı, 1986-1988 yılları arasında Yavru Vatan Kıbrıs'ta gururla ve gayretle yerine getirmeye çalıştığım askerlik hizmetlerimi bir, bir anımsamama vesile oldu ..Teşekkürler sevgili kardeşim, kader birliği yaptığım silah arkadaşım Atilla ÇİLİNGİR…

Konu Kıbrıs olunca olayları daha bir geniş açıdan değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.. Bir teşekkürle geçiştirilemeyecek kadar hayati konudur çünkü Kıbrıs..

Özellikle 16 YY .’dan bu yana bu Kutsal topraklar uğruna kan dökmüş , şehit vermiş, gazi unvanına erişmiş ve emeği geçmiş her Türk’ün ; Sayın Çilingir’in dile getirdiklerine ilave yapmak ve haklı davamızı savunmak mecburiyeti vardır..Çünkü bu uğurda mücadele verenler, Yavru Vatanın üzerinde oynanan oyunları yakından takip etmektedir..Gelişen durumlardan haberdar olmaları da en vazgeçilmez haklarıdır..
***
Mevzubahis olan Yavru Vatan Kıbrıs olunca Annan planından bahsetmemek olur mu?...
Bana göre ABD.’in , AB.’in ve maalesef AKP. iktidarının baskılarıyla Referandumda Annan planına E V E T diyen KKTC.,adeta Rum tarafının uşağı olmayı kabul etmiştir..Azami destek gördüğü Batının gözünün içine bakarak H A Y I R diyen Rum tarafı ise , “Ben Türk’le bir arada yaşayamam, en iyi Türk ölü Türk’tür” mesajını dünyaya vermiştir..

Tarih sayfalarında Çin setinden Adriyatik denizine kadar varlığını onurlu şekilde hissettiren Türk Milletinin zor günlerinde Allah daima yanında olmuştur.
Güçlükler karşısında ne gibi başarılarla tarih sayfalarını süslediğini unutanlar bir kez daha okusunlar…

Referandumda hayır oyu kullanan ve "Ben 'Türk'lerle bir arada yaşayamam” diyen Rum tarafına teşekkür borcumuz vardır..Ama en fazla teşekkürü hak eden ülkenin Rusya Federasyonu olduğunu akıllarımızdan çıkarmamalıyız..

1991 yılına kadar tabiri caizse potin giyen SSCB., bu tarihten itibaren dağılmış ve iskarpin giymeye mecbur bırakılmıştır..Ancak Putin’in yönetiminde olan Rusya Federasyonu tekrar POTİN giyebilmenin gayreti içindedir..

Bir taraftan ülkesinin sarsılmış ekonomisini düzlüğe çıkartırken , bir yandan da bir zamanların efsanevi Haber Alma Örgütünü (KGB) yeniden canlandıracak adımları atıyor.Dünyada olan gelişmeleri anbean takip ederek tekrar eski günleri yakalamanın gayretini veriyor..


Konu Kıbrıs olunca olayların farkında ve eski güçlü konumuna ulaşmak amacında olan Rusya , Annan planının yürürlüğe girmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konsey’inde KKTC.'in yok edilmesi kararına karşı çıkarak veto hakkını kullanmıştır.. Neden veto ettiğini bilmek için kain olmak gerekmiyor..

A n c a k , Söz konusu Kıbrıs olunca ele geçirene büyük avantajlar sağlayacağını bilen Putin yönetimindeki Rusya Federasyonu artık sahnededir. Kıbrıs konusunda veto hakkını kullanırken bizi değil ülkesinin Milli Hedef ve Menfaatlerini düşündüğünü de belirtmeliyim.. Zira Emperyalist ülkelerin verecekleri kararlar daima kendi çıkarları doğrultusunda gerçekleşir.. Bunu da unutmamamız gerekiyor..


Kıbrıs Rum yönetimi ; Batının ve Ana ve Yavru vatanda Türklük vasfını kaybetmiş bazı gafillerin desteğiyle bundan böyle istediği gibi at oynatabileceğini ümit etmektedir...

Ey insanlıktan çıkanlar, ey vatansızlar, ey onurları olmayanlar; Ana ve Yavru Vatanda Şehitlerin sesine kulak verenlerin , Gazilerimizi bağrına basanların çığ gibi çoğalmakta olduğunu görmüyor musunuz? Ayak seslerini duymuyor musunuz?.Unutmayınız tarihten ders almadığınız takdirde acı sonu tekrar yaşayacaksınız…Zira sizler bunu hak ediyorsunuz..

Bu nedenle hiç yılmadan ,ileriyi gören Atalarımızın büyük mücadelelerle elinde bulundurmaya çalıştığı Kıbrıs Adasının önemini anlatmaya azimle devam etmeliyiz.. Neden mi?

Açıklamaya çalışayım...

Küresel güçlerin başını çeken İngiltere’nin, yirminci yüz yılın başlarında hedefinde 3B vardı.. BAKÜ,BATUM,BEYRUT..

Bu gün ise , tek kutuplu dünyaya hakim olmaya çabalayan küresel devin (ABD) , ana hedefine ulaşmak maksadıyla, kıymet kazanan bazı ara hedeflerin isimlerini sıkça telaffuz ettiğine şahit oluyoruz.. Genel bir değerlendirme yapılırsa Kafkaslar, Orta Doğu ve Uzak Doğu ekseni..Ülke bazında değerlendirme yapıldığında ise ;Türkiye, Kıbrıs, Ukrayna, Afganistan, Gürcistan ve Orta doğu üzerinden uzak doğu..

Yani Küresel gücün Kara Hakimiyet Teorisi esaslarıyla dünyayı tek elden yönetme isteği..


Hedef ülke Türkiye olduğunda onun kolu, kanadı , her şeyi olan Kıbrıs’ın da hedefte olacağı akıllardan çıkarılmamalıdır..

Nedenini dilimin döndüğünce anlatmaya çalışayım…Askerlikte “stratejik hedef; ele geçirene son derece büyük imkanlar bahşeden hedef” olarak tarif edilir..Kıbrıs’ı ele geçirmenin vereceği avantajı kitaplara sığdıramayız inanınız…Yalnız bir iki örneği sizlerle paylaşarak Kıbrıs’ın önemini açıklamaya çalışayım...

Akdeniz’de yer alan Kıbrıs’ta Küresel güçler bu güne kadar bir sonuca ulaşılamamışsa , Türk ulusunun Atalarına yaraşır mücadelesinden dolayıdır. Orta doğuyu kontrol altında tutması , petrol boru hatlarının geçtiği ( Bakü-Ceyhan- Yumurtalık ve Kıbrıs) ve dünyanın en önemli petrol sevk limanı olacağının gözlemlenmesi , önemini belirtmeye yeterlidir sanırım..Yine önemine davamla; başta Petrol ve SU olmak üzere dünyanın ihtiyaç duyduğu kaynakların büyük bir kısmı bu bölgeden sevk edileceğinden kontrol edene tabii olarak büyük imkanlar verir..İşte bu nedenlerle Türkiye ve onun ayrılmaz bir parçası olan yavru Vatan Kıbrıs, Küresel güçlerin ele geçirmeyi düşledikleri hedeflerin en başında gelmektedir..

Eski şaşaalı günlerine dönmeyi amaçlayan Rusya’nın , konu Kıbrıs gibi stratejik hedef olunca hassasiyetlerini yukarıda bir nebze açıklamaya çalıştım..
***

Gerçeklerin paylaşılarak öğrenileceğine inanan biri olarak , şimdi de sizlere iki yıl boyunca zevk ve sefayı bir tarafa bırakıp , yalnızca görev aşkıyla çalıştığım Kıbrıs’tan kısaca bahsedeyim..

Yaşam şartlarının zorluğu açısından Türkiye’nin doğusuyla bire bir örtüşen Kıbrıs’ın Akdoğan ( Lisi) mevkiinde güçlüklerle dolu iki yıl geçirdim.. Stresin ve görevin yoğun yaşandığı bölge, bizlere güzel Kıbrıs’ı gezebilme imkanı vermiyordu..Gazi Magosa’da Akdeniz’in ılık sularına iki defadan fazla elimi sokamamıştım..Tam denizdeyken “ Hudut Taburunda Kıbrıslı Rumlarla ilgili vukuat var hemen gelmelisin” şeklinde yapılan duyurular huzurla denize girme imkanımı da elimden alıyordu..


Yine görev yaptığım Kıbrıs’a ikinci kez 2005 yılında eşimle birlikte gittim..Gayem özlem duyduğum yavru vatanıma turistik gezi yapmaktı..

19 yıl geçmesine rağmen Barış Harekatında kan dökerek, şehitler vererek elde ettiğimiz başarıyı masa başında kaybetmekte olduğumuzu görerek inanın kahrolmuştum....

Barış harekatından bu yana ise 29 yıl geçmişti ve 20 yaşlarındaki Kıbrıslı Türk gençleriyle yaptığım görüşmelerde Kıbrıs’ın yakın tarihinden bir haber olduklarını tespit etmek bu kez beni yüreğimden yaralıyordu. Yavru Vatanın müdafaasını yüklenmiş emekli Türk silahlı Kuvvetleri mensubu olarak utanç duydum…

Yazıklar olsun tarihimizi unutturanlara, yazıklar olsun kadir bilmezlere, düşmanla iş birliği yapanlara yazıklar olsun…Daha ne demeli inanınız bilemiyorum..

Yine özlem duyarak gittiğim Kıbrıs izlenimlerine dönecek olursak, kafile halinde yaptığımız gezilerin ilk hedefi, ayrı bir felaketi çağrıştırıyordu sanki.. İlginizi çekeceği için açıklamayı faydalı buluyorum.. Hedef k u m a r h a n e l e r d i..Ya işte böyle dostlar..
Tabii sonunda ağırlığımızı koyarak görev yaptığımız dönemde gezemediğimiz her tarafı tetkik etme imkanını yakaladık..
Hatırlarsınız hani bundan tam 46 yıl önce 1963 yılında Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nın doktoru Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve üç çocuğu Rumlar tarafından Lefkoşa’da ikamet ettikleri evde kahpece ve acımasızca şehit edilmişlerdi. Bu ev dünya milletlerinin ziyaretine açık bir müze haline getirilmiş, adına da BARBARLIK MÜZESİ denilmişti.
Kıbrıs’ı ziyarete giden herkesin müze haline getirilen bu evi mutlaka ziyaret etmesi gerekir öyle değil mi?!... Ancak insanlıktan çıkmış Rumların gerçekleştirdiği vahşeti gözler önüne seren bu müzeyi ziyaret edemediğimizi üzüntüyle belirtmeliyim.
Rum’lar tarafından yapılan vahşetin, insanların gözünden kaçırılması için adeta dış güçlerle söz birliğine varmışlardı içimizde ki hainler ve vatansızlar..
Son sözün nedir derseniz inanın elim yazmaya varmıyor..Eğer biz Türk isek, ne zaman, nerede ve nelere kadir olacağımızı iç ve dış düşmanlar çok iyi bilmelidirler..…
Uyanan bir Türkiye ve onun ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs’ı kimse elimizden
a l a m ay a c a k t ı r..Bu da böyle biline…23 Kasım 2009 Antalya
En derin sevgi ve saygılarımla…
Fevzi MORAY
E.P.KD.ALBAY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder